26. Uluslararası Müslüman Topluluklar Birliği Kongresi
Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi (ESAM) Genel Başkanı Recai Kutan, İslam'ın terörle asla bağdaşmayacağını, dünya barışı için tehdit değil, bilakis teminat olduğunu belirterek, "Barış ve Hakk'a teslim anlamına gelen İslam, nereye ulaşmış ise oraya barış götürmüştür.
Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi (ESAM) Genel Başkanı Recai Kutan, İslam'ın terörle asla bağdaşmayacağını, dünya barışı için tehdit değil, bilakis teminat olduğunu belirterek, "Barış ve Hakk'a teslim anlamına gelen İslam, nereye ulaşmış ise oraya barış götürmüştür. İslamofobi, Batı dünyasının bilinçaltında Haçlı Seferleri'nden kalma İslam korkusunun güncelleştirilmiş bir yansımasıdır." dedi.
Kutan, ESAM tarafından düzenlenen 26. Uluslararası Müslüman Topluluklar Birliği Kongresi'ndeki konuşmasında, bütün İslam aleminin en sinsi kuşatmalar altında olduğu dönemde bir araya geldiklerini söyledi.
Toplantının hayırlar getirmesini temenni eden Kutan, beşeriyetin saadeti için gayret etme imkanı veren, bu amaçla İstanbul'da bir araya gelmelerini nasip eden Allah'a hamd ettiğini belirtti.
Recai Kutan, dünyanın dört tarafından teşrif ederek salonda oluşturulan muhteşem tabloyu mutlulukla seyrettiğini dile getirerek, "Mutluyum, çünkü bu salonda kalbi mazlum İslam coğrafyası için çarpanları, insanlık aleminin saadeti için çırpınanları, 'savaş değil barış', 'sömürü değil adalet', 'zillet değil izzet' için çalışanları görüyorum. Sizler gittikleriniz her yere barış, huzur, özgürlük, adalet ve refah götüren ecdadımızın torunlarısınız.
Bugün de insanlığı felakete sürükleyen, İslam coğrafyasını kan ve gözyaşına boğan nemrudi ateşi söndürecek olan da sizlersiniz. Her dönem dünyayı felakete sürükleyen Nemrutlar oldu. Ama hamdolsun ki İbrahimler de vardı." diye konuştu.
Kongrede İslam dünyasında cereyan eden olayları birlikte inceleyecek, ortak hedefler ve çözümler konusunda görüş alış verişinde bulunacaklarını aktaran Kutan, şöyle devam etti:
"İslam alemi şu anda da tarihin en kritik ve badireli dönemini yaşamaktadır. Çünkü birçok İslam ülkesinde zulüm, kan ve gözyaşı var. Bu ülkelerdeki Müslüman kardeşlerimiz insanlık dışı vahşet ve katliamlarla karşı karşıyadır. Peki, bu zulüm, kan ve gözyaşının sorumluları kimlerdir? İnsanlık tarihinde son 200 yıl, Batı medeniyetinin dünyada egemen olduğu bir dönemdir.
Evet, bu dönemde yeryüzünü Batılılar şekillendirdi, haritaları Batılılar çizdi, dolaylı veya doğrudan bu coğrafyadaki ülkelerin yönetici kadrolarının oluşumunda, Batılılar belirleyici oldu. 1920'li yıllara kadar, dünya coğrafyasının büyük bir bölümü, Batılılar tarafından işgal edildi. İşgaller esnasında, acımasızca katliamlar, işkenceler, soykırımlar yapıldı. Bu yüzden, dünya halkının büyük bir çoğunluğu, sefalet, yoksulluk, açlık ve ölümle burun buruna yaşamak zorunda bırakıldı. İşte Batı medeniyetinin gerçek yüzü budur.
Bir ülkenin askeri güçle işgal edilmesi, hem büyük masrafları getirmektedir hem de işgalci güçler için büyük riskler ve tehditler oluşturmaktadır. Onun için Batılılar, işgallerin ardından askeri işgal yerine yeni bir uygulamayı benimsediler."
Kutan, Sovyetler'in dağılmasının ardından komünizm tehlikesinin ortadan kalktığını, dünyanın tek kutuplu bir duruma geldiğini anlatarak, o dönem birçok insanın artık dünyada huzurun, insan hakları ve özgürlüklerin sağlanacağına inandığını anımsattı.
İslam dünyasına yönelik projelere vurgu yapan Kutan, bu savaşın hedefinin bölgede sınırların ve yönetimlerin yeniden belirlenmesi, İslam inanç ve anlayışının değiştirilmesi olduğunu kaydetti.
"Sömürgeciler ve Siyonistler İslam'ı yanlış tanıttı"
Kutan, bu anlayışın bir sonucu olarak, İslam'ın değiştirilerek modernize edilmesinin amaçlandığına vurgu yaparak, şunları kaydetti:
"İslam inanç ve kuralları Batılılara göre belirlenecekti. Bu maksatla ılımlı İslam projeleri geliştirildi. Hedef, İslam'ın Protestanlaşması, İslami görüşlerin sekülerleşmesiydi.
Batı'nın İslam karşıtlığı emperyalistlerin, en çok rahatsız olduğu hususlar Müslümanların haksızlıklara karşı bir türlü sindirilemeyen mücadele azmi, yani cihat şuuru ve yüksek ahlaki değerlere bağlılıkları olmuştur. Bu yüzden sömürgeciler ve siyonistler yıllar boyunca İslam'ı yanlış tanıttılar. İslam'ı barışı tehdit eden bir din olarak göstermeye çalıştılar. Son yıllarda dünyanın her yerinde Müslümanlara zor anlar yaşattılar. Müslümanları potansiyel suçlu ilan ettiler.
Şu tarihi olay, İslam medeniyetinin ne olduğunu, Batı medeniyetinden farklılıklarını ne güzel açıklamaktadır."
İslam'ın yanlış tanıtılması ve barış için tehdit sayılmasının siyonist ve sömürgeci çevrelerin gerçeklerle bağdaşmayan sinsi bir planı olduğunu belirten Kutan, bu sinsi planının insanlığa anlatılması gerektiğini söyledi.
"İslam bir teminattır"
ESAM Genel Başkanı Kutan, İslam'ın her çeşit sömürüye ve haksızlığa karşı olduğunu ifade ederek, şu değerlendirmelerde bulundu:
"İslam, terörle asla bağdaşmaz. İslam, dünya barışı için tehdit değil, bilakis bir teminattır. Barış ve Hakk'a teslim anlamına gelen İslam, nereye ulaşmış ise oraya barış götürmüştür.
İslamofobi, Batı dünyasının bilinçaltında Haçlı Seferleri'nden kalma İslam korkusunun güncelleştirilmiş bir yansımasıdır. Kavramın ifade ettiği mana itibarıyla asırlar önce gündeme getirilmiş ve yaşanmış bir olgudur. Tarihi süreç içerisinde İslamofobi'nin nasıl bir değişim geçirdiğini incelediğimizde Endülüs'ün fethedilmesine kadar inmekte ve Haçlı Seferleri'yle derinleşmektedir.
Sovyetler'in çökmesiyle komünizm Batı için tehdit algısından çıkmış, Avrupa yeni bir düşmana, yeni bir ötekiye ihtiyaç duymuştur. Bu yeni düşman, 1989 NATO Toplantısı'nda İngiltere Başbakanı Margeret Thacher'in ifadesiyle, 'Komünizm sonrası yeni düşmanı uzakta aramaya gerek yok, yeni düşmanımız yanı başımızdaki İslam ülkeleridir.' söylemiyle tanımlamıştır."
Emperyalistlerin, en çok rahatsız olduğu hususların Müslümanların haksızlıklara karşı bir türlü sindirilemeyen mücadele azmi, yani cihat şuuru olduğunu aktaran Kutan, bu yüzden sömürgeciler ve siyonistlerin yıllar boyunca İslam'ı yanlış tanıttığını ifade etti.
Kutan, söz konusu çevrelerin İslam'ı barışı tehdit eden bir din olarak göstermeye çalıştıklarını yineleyerek, şöyle devam etti:
"Son yıllarda dünyanın her yerinde Müslümanlara zor anlar yaşattılar. Müslümanları potansiyel suçlu ilan ettiler.
İslamofobi, Batı dünyasının bilinçaltında Haçlı Seferleri'nden kalma İslam korkusunun güncelleştirilmiş bir yansımasıdır. İslamofobi çalışmalarının diğer bir gayesi, Batı'nın İslam coğrafyasında gerçekleştireceği insanlık dışı her türlü eylem ve saldırıyı, sömürüyü, terörle mücadele ediyorum gerekçesiyle meşrulaştırmak gayretidir.
Afganistan'a, Irak'a, Suriye'ye, Mısır'a, Libya'ya, neredeyse bütün Orta Doğu'ya bu uydurma gerekçelerle, terörle mücadele ediyoruz iddiasıyla saldırdılar. Bu ülkelerde milyonlarca insan katledildi, yüz binlerce insan sakat kaldı, milyonlarca yaşlı, kadın, çocuk evlerini, yurtlarını terk edip göçmen oldu."
"Batının yol açtığı küresel sorunlar"
Savaş, yoksulluk, açlık, sefalet ve ölümün Batı medeniyetinin ürettiği küresel sorunlar olduğuna dikkati çeken Kutan, "Dünya, yeni bir düzen, yeni bir medeniyet arayışındadır.
Yoksulluk, açlık, savaş, ölüm ve korku ile simgeleşen Batı medeniyeti, dünyanın sorunlarını çözemez, çözemedi de. Batılı değerlerin çözüm arayışları hep sorun üretmiş, yeryüzüne kriz, çatışma, açlık, kan ve gözyaşından başka hiçbir şey getirmemiştir.
Barış ve Hakk'a teslimiyet anlamına gelen İslam'ın tarih boyunca nereye ulaşmışsa oraya barış, adalet ve refah götürdüğünü gören insaf sahibi insanlar, 'Beşeriyet bugün, her zamandan daha çok, İslam'ın sevgi ve şefkat mesajlarına muhtaçtır.' demektedirler. Bu sorumluluk duygusu içinde Allah'ın yardımıyla barış medeniyeti olan İslam medeniyetini yeniden inşa edeceğiz." diye konuştu.
Kutan, İslam coğrafyasının içine düşürüldüğü bu acı durumun bir harici, bir de dahili sebepleri olduğunu aktararak, gerçekleri tespit edebilmek için harici ve dahili sebepleri birlikte ele almaları gerektiğini söyledi.
Bütün bu olup bitenlerin sadece harici sebeplerle oluştuğu gibi kolaycı, yanlış bir düşünceye kapılmamaları gerektiğini anlatan Kutan, sözlerini şöyle sonlandırdı:
"Şüphesiz ki İslam ümmeti olarak bizlerin de büyük hatalarımız var. Allah'ın emrettiği birliği, İslam kardeşliğini kaybettik. Mezheplere, meşreplere, ırklara, coğrafyalara mensubiyeti, İslam'a mensubiyetin önüne geçirdik. Kendimiz gibi olmayanları tekfir ettik. Tekfir ettiğimiz kardeşlerimizle savaşmayı, cihat zannettik. Bütün bunlar, Allah'ın lütfunu, rahmetini, ümmetin üzerinden aldı.
Dünyadaki bu zulüm düzeni karşısında gün inananların birleşme günüdür. Irkçı ve tekelci mihrakların, yeryüzünde çıkartmaya çalıştığı fesada karşı inananlar birleşmelidir. Dahilde ve hariçte, zalimlere karşı birlik içinde hareket edilmelidir.
Gün, kendi inancımız ve değer ölçülerimizin etrafında toplanarak kendi medeniyetimizi, İslam medeniyetini ihya için çalışma günüdür."