Haberler
İsrail ve Hizbullah ateşkese çok yakın: 36 saat içinde ilan edecekler

Savaşın bitmesine saatler kaldı! Ateşkes artık çok yakın

Kreş tartışmasında CHP'li Başarır ağzını fena bozdu: Tweet bu kadar, geri zekalı

CHP'li Başarır ağzını fena bozdu! Varank'ın yanıtı ise daha bomba

Naci Görür'den Malatya'daki depremden sonra korkutan açıklama: Sonuncusu 2 bin 500 yıl önceydi

Malatya'daki depremden sonra korkutan açıklama: Sonuncusu 2 bin 500 yıl önceydi

İşte kokoreçcide ölen gencin son videosu: Ölürsem bunu paylaşın

İşte kokoreçcide ölen gencin son videosu: Ölürsem bunu paylaşın

2017 Türk Dili Yılı"

Haberler
Haberler
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Başkanı Prof. Dr. Derya Örs, "1938 ile 1950 arasında Türk dili, öz Türkçe ile Türkçe arasında bir kavganın zemini haline gelmiştir.

Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Başkanı Prof. Dr. Derya Örs, "1938 ile 1950 arasında Türk dili, öz Türkçe ile Türkçe arasında bir kavganın zemini haline gelmiştir. Bu sırada ne yazık ki bu 'cambaza bak' kavgası devam ederken, binlerce yabancı kökenli kelime Türkçeyi, biz farkında olmadan istila etmiştir." dedi.

İstanbul Teknik Üniversitesinde (İTÜ) "2017 Türk Dili Yılı" kapsamındaki etkinliğe katılan Örs, Türkçe'nin bu toplum için olmazsa olmaz ve geleceğinin teminatının en önemli aracı olduğunu söyledi.

Dünyanın en büyük, zengin dillerinden olan Türkçeyi, korumak ve gelecek dillere aktarmak için çalıştıklarını anlatan Prof. Dr. Örs, Türkçe'nin kullanımında çeşitli nedenlerden dolayı sıkıntılar yaşandığını aktardı.

Örs, Türk Dili Yılı içinde herkesin, kendisiyle Türkçe arasındaki ilişkiyi muhasebe etmesini istediklerini dile getirerek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bu muhasebe sonucunda hepimiz, Türkçeden ziyade yabancı kelimelerin birinci sırada dilimize akmasının nedenlerini görebileceğiz. Türkçe konusunda milletimizin sinir uçlarında bir duyarsızlık söz konusu. Bir iğneyle biraz daha deri altından basıp, 'Arkadaş. Türkçe konusunda bir tehlike ve tehdit var. Farkında mısınız?' demek istiyoruz. Türkiye'nin her yerinde adres tarif etmeye kalktığınızda, etrafta söyleyebileceğiniz şeylerin, 'tower, plaza, center, club' gibi artık Türkçe'den tamamen arındırılmış, kurtarılmış alan ilan edilmiş, giriş çıkış yazılarının olmadığı ancak enter, exit yazılarının olduğu mekanlara dönüştüğü üzülerek görüyoruz."

"Hasta doktorun ne dediğini anlamıyor"

Meslek dillerinin, hızlı şekilde batı dillerinden kelimelerle kullanılır hale geldiğini belirten Örs, "Hasta, doktorun ne dediğini anlamıyor. Yani kalp hastalıkları servisinin adı, kardiyoloji, deri hastalıkları servisinin adı dermatoloji olunca, vatandaş bir hastaneye geldiğinde, baş dönmesi başlıyor, tansiyon yükseliyor, hastanenin içinde kayboluyor. Doktor kendisine bir şey anlattığında ne dediğini anlamadığı için hastalığı daha da artıyor. İlacı eve getirdiğinde reçetesini okurken iyice hastalanıyor. Çünkü dil bir anlaşma aracıdır. Dilin anlaşma aracı olabilmesi için aynı kavramlarla konuşmamız gerekiyor." diye konuştu.

Örs, Cumhuriyetin Kurucusu Ulu Önder Mustafa Mustafa Kemal Atatürk'ün, dil ve tarihte şuur oluşturulması için hareket başlattığını hatırlatarak, bir takım kelime ve kavramların Türkçeleşmesi için o dönemde çeşitli çalışmalar yapıldığını ifade etti.

Kendisinin bu konuda çok duyarlı olduğunu aktaran Örs, "Fakat, dilde öz Türkçeleşme gibi, tümüyle Türkçeleşme hareketinin tutmayacağını bizzat kendisi 1935'te gördüğü için bu konuda daha itidalli, orta yol tutulması gerektiğini kendisinden sonra geleceklere tavsiye etmiştir, emretmiştir. Fakat 1938 ile 1950 arasında Türk dili, öz Türkçe ile Türkçe arasında bir kavganın zemini haline gelmiştir. Bu sırada ne yazık ki bu 'cambaza bak' kavgası devam ederken, binlerce yabancı kökenli kelime Türkçeyi, biz farkında olmadan istila etmiştir. Bunların Türkçe karşılıklarını bulmaya fırsat, imkan bulamadan, uğraşamadan bu kelimeler yerleşmiştir." görüşünü dile getirdi.

Türkoloji

Türk Dil Kurumu Başkanı Prof. Dr. Mustafa Kaçalin de değişik zamanlarda dünyayı yöneten coğrafyanın, genelde Türkçe konuşulan bölge olduğunu söyledi.

Avrupa'nın, bunu fark etmesiyle Türkoloji bölümünü kurduğunu belirten Kaçalin, "Türk ve oloji. Bu 'oloji' bilimlerinin arkasında papazlar var. Gelip sizinle konuşuyor. 'Dostuz' falan diyor. Her şeyini öğreniyor. Ondan sonra halk edebiyatıyla ilgili bir kitap neşrediyor. Sonra da geri dönünce raporunu veriyor, 'Türkler böyledir' diye. Türkoloji böyle başlıyor." diye konuştu.

"Bizi tarihimizden ve komşularımızdan kopardılar" diyen Kaçalin, şunları kaydetti:

"Alfabeler, dil değişti. Şimdi ne çıktı? 'İngilizce okumak, konuşmak, anlamak.' Şimdi bu durumdayız. Bu noktada Fransızca ile başlayan ve İngilizce ile devam eden bu hareketin farkında olmaz, ileride Türkçe konuşan kimse kalmaz. Mümkün değil. Türkçe'nin yapısı diğer dillerden farklı. Bu da düşünce yapımızla, hayata bakışımızla ilişkili bir durum. Türkçe giderse, öbürleri gibi oluruz. O zaman öbürlerinin tariflerine göre iş yaparız. Bugünkü milletler arasında kendi varlığımızı koruma düşüncesi içinde olmayı düşünüyorsak, tarihimizle barışık olup, dilimizle tanışırsak başka milletlerle yarışabiliriz. Önce millet olacaksın ki sonra milletler arası olasın. Millet olmadan milletler arasına girersen, ezilip gidersin. Bu nedenle dilimiz ve Türkçeyi iyi bilmeli, ona sahip çıkmalıyız."

Kaynak: AA / Güncel
title