2. Ulusal Sosyal Yönleriyle Hepatit Sempozyumu
Viral Hepatitle Savaşım Derneği Başkanı Prof. Dr. Fehmi Tabak, hepatitin bulaşıcı özelliğinden dolayı bir hastalık olmanın yanı sıra sosyal bir problem olarak da ortaya çıktığını belirterek, "Halen yeni hepatit etkenlerinin bulunması ve klinik önemleri konusunda çalışmalar olanca hızıyla devam ediyor.
Viral Hepatitle Savaşım Derneği Başkanı Prof. Dr. Fehmi Tabak, hepatitin bulaşıcı özelliğinden dolayı bir hastalık olmanın yanı sıra sosyal bir problem olarak da ortaya çıktığını belirterek, "Halen yeni hepatit etkenlerinin bulunması ve klinik önemleri konusunda çalışmalar olanca hızıyla devam ediyor. Viral hepatitler dünya için önemli bir sorun" dedi.
Hepatit alanında hasta ve hasta yakınları tarafından kurulmuş bir dernek olan Hepatitle Yaşam Derneği, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Enfeksiyon Anabilim Dalı ve Viral Hepatitle Savaşım Derneğinin ortaklaşa düzenlediği "2. Ulusal Sosyal Yönleriyle Hepatit Sempozyumu" İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Cemi Demiroğlu Oditoryumu'nda gerçekleştirildi.
Sempozyumun açılışında konuşan Prof. Dr. Tabak, viral hepatitlerin tüm dünyada yaygın olarak görülen ve Türkiye'yi de yakından ilgilendiren önemli bir sağlık sorunu olduğunu ifade ederek, viral hepatitlerin tarihinin insanlık tarihi kadar eski olduğunu söyledi.
Tabak, 1963'te Avustralya antijeninin (hepatit B virüsü) bulunmasıyla viral hepatitlerin tarihinde yeni bir dönem açıldığını, 1973'te hepatit A virüsü (HAV), 1977'de hepatit D virüsü (HDV), 1989'da hepatit C virüsü (HCV) ve 1992'de hepatit E virüsünün (HEV) bulunduğunu anlattı.
Halen yeni hepatit etkenlerinin bulunması ve klinik önemleri konusunda çalışmaların olanca hızıyla devam ettiğine dikkati çeken Tabak, viral hepatitlerin dünya için önemli bir sorun olduğunu vurguladı.
HAV'ın gelişmişlik derecesinin değişik toplumlarda insanların yüzde 70-90'ını enfekte ettiğini dile getiren Tabak, HBV ile karşılaşma oranının dünyanın değişik yerlerinde yüzde 10-90 arasında bulunduğunu ve HBV taşıyıcılarının sayısının tüm dünyada 400-500 milyon olduğunu, HCV'nün ise yaklaşık olarak tüm insanların yüzde 3'ünü etkilediği belirtti.
Tabak, insanların büyük bir çoğunluğunun yaşamları boyunca değişik hepatit virüsleri ile karşılaştığına işaret ederek, şunları kaydetti:
"Bu karşılaşma A ve E tipi viral hepatitlerde nadiren fulminan seyredip, genellikle iyileşip kronikleşmeye yol açmazken, B, C ve D tipi viral hepatitler değişik oranlarda kronikleşerek siroz ve karaciğer kanseri gibi arzu edilmeyen hastalıklara yol açarlar. Tamamen sağlıklı bir insanın bir kan bağışından sonra B veya C tipi hepatit taşıyıcısı olduğunu öğrenmesi veya rutin kan kontrolleri sırasında karaciğer enzimlerinde yükseklik saptanmasını takiben yapılan incelemelerde kronik hepatit olduğunu duyması ve hepatitler ile ilgili abartılı ve kulaktan dolma bilgileri öğrenmesi ile psikolojisinin gereksiz yere ne kadar değişebileceğini tahmin etmek hiç de güç değil. Yeterli ve doğru bilgilendirilmeme sonucunda şahsın ailesi ve yakın çevresi ile ilişkileri de gereksiz yere bozuluyor. Hepatit virüsleri ile belki de yaşam süresini hiç kısaltmayacak bir birlikteliği olan şahıs yine yanlış bilgilendirilme sonucu tüm ömrünü büyük bir karamsarlık içinde geçiriyor."
Amaçlarının toplumu doğru bilgilendirmek, hastalıkla savaşta başarı elde etmek olduğun aktaran Tabak, hepatitle savaşın, sağlık çalışanları, kanun yapıcılar, sağlık politikası üretenler ve toplumla birlikte olabileceğinin altını çizdi.
-"Sivil toplum kuruluşları sağlık politikalarının sürdürülebilirliğinde önemli rol alıyor"
HEPYAŞAM Derneği Başkanı Hilal Ünalmış Duda ise sağlığın tanımı ve kapsamının biraz daha geliştiğini, bireylerin bedensel, zihinsel, sosyal yönden tam bir iyilik hali olarak nitelendirildiğini söyledi.
Duda, devletler tarafından yürütülen çeşitli stratejilerle bu iyilik haline varmaya uğraşıldığını dile getirerek, dünyada ekonomik kaynakların kıt olduğunu bilerek, bu kaynakların gelecek kuşakların da kendi gereksinimlerini karşılayabilme yeteneğini ortadan kaldırmadan, şimdiki kuşağın gereksinimlerini en üst dereceden karşılayabilme stratejisine de "sürdürülebilir kalkınma" denildiğini belirtti.
Sağlıklı birey ve toplum için sürdürülebilir sağlık politikalarına gereksinim olduğunun altını çizen Duda, sağlık politikalarının sürdürülebilirliğinin çok bileşenli bir durum olduğunu, ekonomik, sosyo-kültürel ve çevresel faktörleri bulunduğunu vurguladı.
Duda, sosyo-kültürel bağlamda sahneye çıkmış olan sivil toplum kuruluşlarının sağlık politikalarının sürdürülebilirliğinde önemli rol aldığını ifade ederek, şunları kaydetti:
"Yakın zamana kadar, hiçbir şey bilmeyen hasta ve hasta yakınları, her şeyi bilen sağlık çalışanı ve sınırları belirlemiş sağlık sistemi ile karşı karşıya geldiği zaman müthiş bir dengesizlik vardı. Sistemin arz ettiği ürün yani sosyal güvenlik kapsamındaki ilaç ile sistemin arz ettiği hizmet (her şeyi bilen ve hastanın hiçbir şey bilmediğini düşünen yeterli bilgi vermeyen davranışları ile üstünlük oluşturan sağlık çalışanının verdiği hizmet) ilişkiyi belirliyordu. Ancak günümüzde bilgi birikiminin paylaşımı, teknolojinin gelişmesi ile paralel olarak artmış ve hastalar ile hasta yakınları özellikle internetin insanların hayatına girmesi sonucunda sağlık konusunda da bilgi sahibi olmaya başlamıştır. Eğitimin yükselmesi, bilgiye erişimin kolaylaşması, iletişim olanaklarını gelişmesi bu bilgi dengesizliğini, hasta ve hasta yakınları açısından olumlu olarak giderdi"
Sosyo-ekonomik kavramlar arasına giren "çözüm ortağı olma" durumunun sürdürülebilir sağlık politikaları çerçevesinde de hasta ve hasta yakınları derneklerinin sorumluluklarından biri olduğunu anlatan Duda, "Artık hükumetler, sağlık politikalarını belirleyenler, sağlık hizmeti sunanlar, sağlık ürünü üreten ulusal ve uluslararası endüstri, sağlık meslek grubu elemanları yalnız değil. Hasta ve hasta yakınlarının kurduğu sivil toplum kuruluşları çözüm ortağı olma iyi niyetiyle bu çemberin içinde. HEPYAŞAM da bu çerçevede 2012'de kuruldu" şeklinde konuştu.
Duda, hasta ve hasta yakınları tarafından kurulan hepatit alanında hizmet veren HEPYAŞAM'ın toplumda hepatit konusunda farkındalık yaratmak, toplumu bilgilendirmek, koruyucu hekimliğe özendirmek, hastaların öz güvenleri ile yaşamdan beklentilerini yüksek tutmalarına yardımcı olmak ve bilinçli tedavinin önemini kabul ettirmek için çalışmalar yaptığını söyledi.