2. Mercidabık Zaferi Bir Kere Daha Gerçekleşti"
Türk Tarih Kurumu Başkanı Prof. Dr. Refik Turan, Türk Silahlı Kuvvetleri Müşterek Özel Görev Kuvveti ve Koalisyon Hava Kuvvetlerince Suriye'nin kuzeyinde terör tehditlerine karşı yürütülen Fırat Kalkanı Harekatı kapsamında Dabık'ın DEAŞ militanlarından temizlenmesine ilişkin, "Çok şükür ikinci...
ZUHAL UZUNDERE KOCALAR - Türk Tarih Kurumu Başkanı Prof. Dr. Refik Turan, Türk Silahlı Kuvvetleri Müşterek Özel Görev Kuvveti ve Koalisyon Hava Kuvvetlerince Suriye'nin kuzeyinde terör tehditlerine karşı yürütülen Fırat Kalkanı Harekatı kapsamında Dabık'ın DEAŞ militanlarından temizlenmesine ilişkin, "Çok şükür ikinci defa ordularımız Mercidabık, Dabık'a girmeye muvaffak oldu. Bir bakıma 2. Mercidabık Zaferi bir kere daha gerçekleşti." dedi.
Turan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 500 yıl önce bu bölgede çok büyük bir savaş ve zaferin yaşandığını belirterek, Osmanlı Sultanı Selim Han ile o zamanki Memluk hükümdarı Kansu Kavri'nin orduları arasında yapılan Mercidabık Savaşı ve zaferiyle, Türk İslam dünyasının içinde bulunduğu buhranlara, çetrefilli olaylara son verildiğini söyledi.
İslam medeniyetini ve dünyasını düzlüğe çıkarma amaçlı Mercidabık Savaşı'nın, yüzyıllar sonraki insanların bile kaderini etkileyen bir olay olduğuna dikkati çeken Turan, "İlginç bir durum. Bu zaferden 500 yıl sonra öyle zannediyorum ki bilerek, güzel şekilde planlanarak aynı tarihte Fırat Kalkanı Harekatı başlatıldı. Çok şükür ikinci defa ordularımız Mercidabık, Dabık'a girmeye muvaffak oldu. Bir bakıma 2. Mercidabık Zaferi bir kere daha gerçekleşti." diye konuştu.
"Tarihten yeniden Türk milletine böyle bir davetiye çıktı"
Turan, tarihte olayların birebir şekilde gerçekleşmediğini ancak benzerlikler taşıdığını dile getirerek, şşöyle devam etti:
"Burada da büyük benzerlikler var. O zamanki Türk İslam dünyasında hem siyasi, hem sosyal, hem de dini mahiyette büyük bir tehlike, buhran vardı. O buhrana yönelik bu askeri seferleri gerçekleştirmişti Yavuz. Yoksa 'Ülkeler fethedeyim, askerlik marifetimi göstereyim' amacında değildi. Zaten Türk tarihinde böyle bir şey yok. Türkiye'nin öncülüğünde bir Fırat Kalkanı ve Suriye harekatı başlatıldı. Bunun nasıl sonuçlanacağını kestiremeyiz ama asla ve asla bir başarısızlık bekleyemeyiz, düşünemeyiz de. Bu bizim düşünce ufkumuza, felsefemize de terstir. Ümit ediyoruz ki, tıpkı 500 yıl önce Yavuz'un ve Osmanlı Devleti'nin zaferi gibi Türkiye Cumhuriyeti Devleti de bir zafer kazansın. Kazanacağına da inanıyoruz. Çünkü son derece kilit bir bölgeden girdi. Dabık'a girdi. Arkasından El-Bab, arkasından Kuzey Suriye'nin gerçek merkezi Halep'tir. Orayı hedefleyen bir harekat bu. Her şeyden önce Suriye halkı bunu bekliyor. Tarihten yeniden Türk milletine böyle bir davetiye çıktı."
Bölgede 500 yıl önce olduğu gibi yine dini, mezhebi ve siyasi mahiyette büyük bir buhran olduğunu belirten Turan, bir tarafta selefi, bir tarafta batıni hareketlerle İslam dünyasının parçalandığını, bir tek parçalanmayan Türkiye'nin kaldığını söyledi.
"Türkiye demir leblebi hüviyetinde, İslam dünyası içerisinde bir ümit ve güven noktası. Yine haçlı dünyası açısından da tedirgin edici, ürkütücü bir kuvvet konumunda." diyen Turan, her halükarda devletin ve Türk milletinin işinin zor olduğunu aktararak, "Yalnız tarihin de bu noktaları zorluklarla dolu. Mercidabık zamanında bu zorlu dönemlerden birisiydi. Hangisi daha zor tartışma götürür ama iki dönemin de zor olduğu görünüyor. O dönemi tarih kitaplarından okuyoruz ama bunu yaşıyoruz. Geleceğini ve sonuçlarını tam olarak kestiremiyoruz." ifadelerini kullandı.
Prof. Dr. Turan, tarihte Anadolu, Mısır ve İran üzerinde çok kuvvetli devletler kurulduğunu ve ortada kalan Suriye'nin de her zaman güçlerin odağında bulunduğunu dile getirdi.
Buranın hep paylaşılamayan bir bölge olduğunu dikkati çeken Turan, şunları kaydetti:
"Günümüzde Suriye üzerindeki paylaşım mücadelesi ve savaşları daha da şiddetlendi. Suriye için birinci planda petrolden ziyade Suriye jeopolitiğinin ön plana çıktığını söyleyebiliriz. Türkiye Cumhuriyeti Devleti deyince güvenlik politikalarında Suriye bir numaralı coğrafyadır. Türkiye'nin güvenliği denilince ilk akla gelen ülke Suriye'dir. Türkiye'nin güvenliği Suriye'de başlar. Ankara, İstanbul öncelikle Suriye'den korunur. Türkiye Cumhuriyeti Devleti de bu mücadele içerisindedir. Kamuoyumuzun bu konuda uyandırılması lazım."