15 Temmuz'da Hava Harp Okulu Görevlileri Hakkındaki Dava
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin İstanbul Hava Harp Okulu'nda görevli subayların da aralarında bulunduğu 34'ü tutuklu, 44 sanığın yargılandığı davanın ikinci gününde bir kısım sanıkların savunmaları alındı.
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin İstanbul Hava Harp Okulu'nda görevli subayların da aralarında bulunduğu 34'ü tutuklu, 44 sanığın yargılandığı davanın ikinci gününde bir kısım sanıkların savunmaları alındı.
Bakırköy Adalet Sarayı'nda bulunan konferans salonunda İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesi'nce görülen duruşmaya 33 tutuklu, 19 tutuksuz sanık ile avukatları katıldı.
Duruşmada savunma yapan tutuklu sanık eski Albay Ali Başaran, 12 yıldır Hava Harp Okulu'nda görev yaptığını, olay tarihinde de Yrd. Doç. unvanıyla Öğretim Bilimleri Bölüm Başkanı olduğunu söyledi.
Başaran, 22.15'te Dekan Ahmet Gümüş'ün emriyle göreve çağrıldığını ve kendisine bağlı 5 kişiyi de göreve çağırdığını anlattı.
Göreve gitmek için evde hazırlanırken Boğaziçi Köprüsü'nün kapatıldığını duyduğunu savunan Başaran, "Saat 23.00'te okula gittim. Dekanlıkta göreve çağrılan arkadaşlarla terör kapsamında tatbikat yapılacağı için çağrıldığımızı konuştuk. Göreve çağırdığım Hakan Şahintürk, Anadolu yakasında olduğunu, yollar kapatıldığı için gelemeyeceğini söyleyince tatbikat olduğu için gelmemesini söyledim." dedi.
Başaran, dekanlık gazinosunda çoğunluğun eğitim elbisesi giymesinden dolayı odasında bulunan görev elbisesini giydiğini ifade ederek, Ahmet Gümüş ile görüşmek için odasına gittiğini fakat görüşemeyip gazinoya döndüğünü söyledi.
Dekanın talimatıyla 23.15'te Levent'teki Harp Akademileri Komutanlığı'na gitmek için kendi aracıyla Mehmet Yılmaz, Numan Ünaldı, Burak Arı ve Mustafa Akbaş ile yola çıktıklarını ifade eden Başaran, şöyle konuştu:
"Kazlıçeşme'ye geldiğimiz zaman polis durdurdu. Polise tatbikat kapsamında Harp Akademilerine gittiğimizi söyledik. Polis de pek tatbikat olmadığını, şehrin çeşitli noktalarında askeri hareketlilik olduğunu söyledi. Okula dönmek için polisle de müzakere ederek aracı refüje çıkardım. Araç askıda kaldı. Bir sivil sol ön camdan aracın anahtarını almak için hamle yaptı. O arbedede araç bozuldu. Polis sivili uzaklaştırdı. Polis ve 4 arkadaşımla karakola gittik, bir süre bahçede oturduk. Polisle araca döndüm, ruhsatı aldım aracı kilitledim ve karakola döndük. Karakolda televizyondan Cumhurbaşkanı'nın açıklamalarını izledik. İşin rengi anlaşıldı ama biz kendimizden emindik. Sadece bende ve bir arkadaşımda beylik tabancası vardı. Onun dışında silahlı değildik. Zaman ilerledikçe polislerin bize karşı tavrı değişti. Sabah 08.00 gibi üst aramamız yapıldı ve kelepçelendik. O saate kadar beylik tabancam da dahil olmak üzere telefon üzerimizdeydi."
"Makama hakaret edemezsiniz"
Mahkeme Başkanı Erdoğan Şimşek, "Yapılan üst aramasında Yurtta Sulh Konseyi tarafından hazırlanan ve TRT'de okunan metin çıkmış. Kazlıçeşme'de bulunduğunuz saatlerde o metin ya henüz okunmamıştı ya da okunduysa da çok kısa bir süre önce okunmuştu." dedi.
Sanık Başaran, şöyle cevap verdi:
"Üzerimden kesinlikle böyle bir şey çıkmadı. Kazlıçeşme Polis Merkezi'nde yapılan üst aramasında silah, telefon, cüzdan, araba anahtarı ve ruhsatı teslim ettim. Vatan Emniyet'te üzerimiz arandı, iç çamaşırlarıyla kaldık. Vatan Emniyet'te ve Kazlıçeşme'de ifadem alınmadı. Tutuklandıktan 11 ay sonra darbe metninin ortaya çıkması bir kurgu olduğunu göstermiyor mu? Ben akademisyenim. Doktora yaptım. Savcılığın delillerden yola çıkarak iddianame hazırladığını düşünürdüm."
Başkan Şimşek bunun üzerine, "Savcılık makamına hakaret edemezsiniz. Ona izin vermem. Savunma hakkı hakaret etme anlamına gelmiyor. Bunlara dikkat edelim" ifadelerini kullandı.
Duruşma yarına ertelendi.