13 Şubat Dünya Radyo Günü
Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı, özellikle az gelişmiş veya az gelişmiş olarak nitelenen ülkelerde eğitim, sağlık ve acil durum haberleşmelerinde radyonun öneminin inkar edilemeyeceğini belirtti.
Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı, özellikle az gelişmiş veya az gelişmiş olarak nitelenen ülkelerde eğitim, sağlık ve acil durum haberleşmelerinde radyonun öneminin inkar edilemeyeceğini belirtti.
Bakan Avcı, Dünya Radyo Günü dolayısıyla TRT İstanbul Radyosunda düzenlenen ve canlı yayınlanan programa video mesaj gönderdi.
Avcı, mesajında, Birleşmiş Milletler'in (BM) 2012'nin eylül ayında gerçekleştirdiği 67. Genel Kurul Toplantısında, BM Radyosunun kuruluş günü olan 13 Şubat'ın, Dünya Radyo Günü olarak ilan edildiğini ifade etti.
Radyonun, ortaya daha sonra çıkarak yaygınlaşan televizyon, internet, sosyal medya gibi başka pek çok mecranın rekabetine rağmen bugün hala dünyada en önde gelen iletişim mecralarından biri olmaya devam ettiğini vurgulayan Avcı, şu görüşleri dile getirdi:
"Özellikle az gelişmiş ülkelerde veya az gelişmiş olarak nitelenen ülkelerde eğitim, sağlık ve acil durum haberleşmelerinde radyonun önemi inkar edilemez. Radyonun ayrıca UNESCO'nun da ideallerinden olan eğitimin önceliği ve haber erişim hakkı radyo üzerinden bugün de bütün dünyada sağlanmaktadır. Dolayısıyla başta radyo çalışanları, emekçileri olmak üzere bütün iletişim emekçilerinin Radyo Günü'nü kutluyorum ve günümüzün hayırlara vesile olmasını diliyorum."
UNESCO Türkiye Milli Komisyonu Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Öcal Oğuz da telefonla katıldığı programda, Radyo Günü'nün ilham kaynağının, BM ve BM Radyosu'nun açılışı olduğunu aktardı.
Sinema ve televizyonun çok etkili ve güçlü olduğu bir döneminin yaşandığını dile getiren Oğuz, "Sanki radyo ikinci plana itiliyormuş gibi oldu fakat süreç içerisinde görüldü ki radyonun etkisi ve yeri başka bir şeyle karşılaştırılabilir gibi değil. Her şeyden önce radyonun taşınabilir ve bu yolla iletişim kurulabilir bir iletişim aracı olduğu için çok stratejik olduğu görüldü. Diğer işlerinizi yaparken radyo dinleme imkanı olduğu için iletişimi tek tipleştirmedi."
TRT İstanbul Radyo Müdürü Cem Temel de BM'nin Dünya Radyo Günü'nde "Radyo Sensin" temasını kullandığını belirterek, bugün radyoculuğunun çok farklı bir yerde olduğunu söyledi.
Bütün sosyal kesimle ve her yaş grubundan kişinin kendisini bulabileceği seviyede yayınların bulunduğunu anlatan Temel, TRT olarak 13 kanalla millete hizmet ettiklerini ve onların beklentisini karşılamaya çalıştıklarını bildirdi.
Radyonun günlük yaşama kayıtsız kalmadığını vurgulayan Temel, şöyle devam etti:
"Bunu şunun için vurgulamak istiyorum. Biz bir 15 Temmuz yaşadık. 15 Temmuz'da hain darbe girişiminde TRT radyoları, sizin olan, sahibi 'siz' olan milli radyolarınız emin olun vatanını ve devletinin kendisinden beklediği bütün hizmeti sonuna kadar yerine getirdi. Bu bina darbeciler tarafından basıldı ve korsan bir iş yapmaya çalıştılar. Ankara buna müdahale etti, buradaki yayını kapattı ve Sayın Cumhurbaşkanımızın CNN Türk'te yayınlanan yayınını, Ankara Radyosu üzerinden verdik ve milli birliğin tesisi konusunda çok büyük bir çalışma yaptık. 'Radyo sensin' mottosunda böyle bir şey de var. Radyo, içinde yaşadığı toplumun aynası ve biz 15 Temmuz'da hukuksuzluğa, hainliğe izin vermedik. Böyle büyük bir misyonu başardığımıza inanıyorum."
"Anadolu Ajansının ürettiği haberler, radyolar vasıtasıyla iletiliyordu"
TOBB Üniversitesi Rektör Danışmanı ve eski Anadolu Ajansı Genel Müdürü Hilmi Bengi de Türkiye'de radyoculuğun dünyadakine paralel bir şekilde geliştiğini, 1920'li yılların başlangıcında İstanbul Üniversitesinde radyo çalışmalarının yapıldığını söyledi.
Profesyonel olarak 1925'te radyoculuğun Türkiye'de özel bir anonim şirket şeklinde ortaya çıktığını ve bu şirketin içerisinde Anadolu Ajansının da bulunduğunu ifade eden Bengi, "Bugün bile 'Ajansı dinleyelim' diye söylenir ve hatta bazı özel televizyonların haber bültenlerini de ajans olarak nitelerler." diye konuştu.
Telsiz Televizyon Anonim Şirketinden sonra radyoların önce PTT'ye daha sonra Basın Yayın Genel Müdürlüğüne devredildiğini anlatan Bengi, konuşmasına şöyle devam etti:
"TRT kurulmadan önce bir süre Basın Yayın Genel Müdürlüğü yürütmüştür Türkiye'de radyoculuğu. O dönemde haberleri Anadolu Ajansı üretiyordu. Anadolu Ajansının ürettiği haberler, radyolar vasıtasıyla iletiliyordu. Bir farklı işlevi daha vardı. Yerel basının haber ihtiyacı radyo üzerinden karşılanıyordu. Sunucular biraz da yavaş yavaş okuyarak haberleri taşra basınına dikte ettiriyorlardı. Ajans lafı haberlerin Anadolu Ajansı tarafından üretilmesinden ileri geliyor. Gerçekten radyo o dönemlerde özelikle önemli bir bilgilendirme aracı. Bugün de radyo aslında eskisinden hiçbir şey kaybetmiyor, tersine belki daha da yaygınlaşıyor. Birçok gelişmeyi özellikle afet dönemlerinde bizim için en önemli bilgilendirme aracı radyo haline geliyor. Bunu 99 depreminde yaşadık. Radyolardan gelişmeleri izledik. Çünkü elektrikler kesilmişti, GSM hatları çökmüştü ama radyolar dimdik ayaktaydı."