12 Eylül Mağdurlarından Dr. Olcan: "Ceza Sembolik Açıdan Çok Önemli"
12 Eylül dönemi mağdurlarından olduğunu iddia eden Sapanca İlçe Devlet Hastanesi’nde görevli Dr. Sinan Olcan, Türkiye Cumhuriyeti’nin 7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren ile Tahsin Şahinkaya hakkında verilen müebbet hapis cezası kararından memnuniyet duyduğunu ifade etti.
12 Eylül dönemi mağdurlarından olduğunu iddia eden Sapanca İlçe Devlet Hastanesi'nde görevli Dr. Sinan Olcan, Türkiye Cumhuriyeti'nin 7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren ile Tahsin Şahinkaya hakkında verilen müebbet hapis cezası kararından memnuniyet duyduğunu ifade etti.
12 Eylül darbe döneminde Diyarbakır Cezaevi'nde insanlık dışı işkence gördüğünü iddia eden Sapanca İlçe Hastanesi Doktorlarından Dr. Sinan Olcan, 12 Eylül mağduru sıfatı ile Kenan Evren ile dönemin Kara, Deniz ve Hava Kuvvet Komutanları dahil olmak üzere askeri tüm görevlilerin cezalandırılmalarını istemişti. Sapanca Cumhuriyet savcılığına verdiği dava dilekçesinde, gördüğü işkenceleri sıralamış ve yargılanmalarını talep etmişti.
Dr. Olcan, Türkiye Cumhuriyeti'nin 7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren ile Tahsin Şahinkaya hakkında, 765 sayılı TCK'nın 'Devlet kuvvetleri aleyhine cürümler' başlıklı 146. maddesi uyarınca verilen karar hakkında çarpıcı açıklamalarda bulundu. Olcan, "Kendisine verilecek kararın ilamının bilincinde değil. Kanımca akli melekeleri yerinde değil. Eğer bunlar daha önce yargılansalardı, bu ceza onlara verilseydi daha mantıkları olurdu. Zaten yaş itibari ile de bu insanların cezaevine girmesi ve ceza alması mümkün değil. Ama sembolik açıdan çok önemli" dedi.
O dönemde Diyarbakır Cezaevinde yaşananların dünyanın hiçbir yerinde yaşanmadığını kaydeden Olcan, "Diyarbakır cezaevinde yaşananlar gerçekten Şili'de, Vietnam'da belki Filistin'de yaşanmadı. Çağ dışıydı, insanlık dışıydı. İnsanlık onurunu ayaklar altına alınmış, kişilik bitmişti. Ben kendim üç yıl yattım. Ne kadar yattığımın farkında değilim. Çünkü ileriyi düşünemiyorsun. Çünkü dışarıyı düşünemiyorsun. Sadece günlük yaşıyorsun. O gün ölmemenin şartlarında yaşıyorsun" diye konuştu.
Türkiye'nin o zamanki şartlarına göre öğrenci olaylarından dolayı suçsuz yere cezaevinde yattığını ifade eden Olcan, "Benim bir suçum yoktu. O dönem Türkiye'nin şartları öyleydi. Mahkemelere giderken, sabah 6'da kalkıyorduk. Bir duvarın önüne diziliyorduk. Marşlar eşliğinde, ayaklarımızda prangalar, göğsümüzde zincir ön ve arkadaki arkadaşlarımıza bağlanıyorduk, başımız önde eğik bizi arabalara koyarlardı. Çöktürürlerdi, nefes alamazdık. Önümüzde jandarmanın dipçiği ve postalları ile bizim sırtımızdan, başımızda hemen coplarlardı. Mahkemede hakimin üst tarafında yazan 'Adalet Mülkün Temelidir' yazısından gözümüzü ayırmak yasaktı. Sadece oraya bakacaksın. Sağa sola bakmayacaksın, avukatla göz göze gelmeyeceksin. Aksi halde ölümle tehdit ederlerdi. O sebepten biz mahkemeye bile gitmek istemezdik" ifadelerini kullandı.
Diyarbakır Cezaevi'nde ölüm düzeni ve dayak düzeni olduğunu söyleyen Olcan, ölüm düzeni geldiğinde bir kişiyi öldürdüklerini de iddia ederek, "Çocuk yaşta mahküm olan arkadaşlar da vardı. Ölüm düzeni al denildiğinde bu çocukların dizlerinin titrediğini ve korkudan altına yapanları gördüm. Geldiler üç kişinin adını söylediler. Onlardan bir tanesinin adı Ali Sarıbal'dı. Ali Sarıbal, kanımca andımızı okurken boyun damarları şişmediği için, içten okumadığı için öldürüldü. Demir sandalyelerle dövdüler, 7 kişilik bir ölüm timi vardı" dedi.
12 Eylül dönemi ile gelen işkence dolu mahkümiyet yıllarını anlatan Dr. Sinan Olcan, o günlerde bugünleri hiç göreceğini düşünmediğini tek umutlarının o gün ölmemek olduğunu söyleyerek, Kenan Evren ve ekibinin ceza almasının kendisi için çok önemli bir gelişme olduğunu vurguladı. Olcan, "En azından bir daha darbe olmaması için bir örnek teşkil eder" dedi. - SAKARYA