10 Ekim Saldırısı Sanığı: İfadelerimin Yüzde 70'i Düzmecedir
ANKARA Garı önünde 10 Ekim 2015'te DEAŞ (İŞİD) saldırısı sonucu 103 kişinin hayatını kaybetmesine ilişkin, 36 sanığın yargılandığı davanın görülmesine devam edildi.
ANKARA Garı önünde 10 Ekim 2015'te DEAŞ (İŞİD) saldırısı sonucu 103 kişinin hayatını kaybetmesine ilişkin, 36 sanığın yargılandığı davanın görülmesine devam edildi. Bugünkü celsede ifadeleri alınmaya başlanan sanıklardan Yakup Şahin, polis ve savcılıktaki ifadelerini baskı ve tehdit altında verdiğini iddia ederek, "İddianamede bulunan ifadelerimin yüzde 30'u doğru ise yüzde 70'şi sallamadır" dedi.
Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davanın ikinci gününde de sanıklar salona alındığında, ailelerden yoğun tepki gördü. Kimlik tespiti sırasında sanık Mehmet Kadir Cabel'in avukatı Nilüfer Yolcu, CMK tarafından atandığını ve vicdani sorumluluğu gereği sanığı savunmayacağını söylerken, Yakup Şahin'in avukatı da felsefesine ters olduğunu belirterek, davadan çekilmek istediğini belirtti. Mahkeme, avukatların çekilme talebinin kabul edilmesi durumunda Ankara Barosu'na yazı yazılarak, yeni avukatlar atanmasını talep etti.
KATILMA TALEPLERİ KABUL EDİLDİ
Duruşmaya; KESK, CHP, EMEP, TMMOB, TTB, DİSK, 10 Ekim Barış ve Dayanışma Derneği, İnşaat İşçileri Sendikası, Birleşik Taşımacılık Sendikası, HDP ve bazı sivil toplum kuruluşları katılma talebinde bulunuldu. Mahkeme, katılma taleplerini değerlendirerek, kabulüne karar verdi.
SANIK DURUŞMAYA TEK BAŞINA ALINDI
Söz alan bir avukat, soruşturma aşamasında etkin pişmanlık yasasından yararlanmak isteyen sanık Yakup Şahin'in salonda tek başına, diğer sanıkların olmadığı ortamda dinlenmesinin maddi gerçeğe ulaşılması açısından önemli olduğunu söyledi. Avukat, "Yakup Şahin ilk ifadesinde etkin pişmanlıktan yararlanmak istemiş ve soruşturmaya yardımcı olmuştur. O yüzden sanıkları dinlerken, aynı ortamda olmadan, birbirlerine baskı kurmadan dinlemek son derece önemlidir. Dünkü duruşmada sanıklar arasında gerçekleşe fısıldamalar örgütlü davrandıkları gösteriyor. Eğer hepsi için karar verilmeyecekse, Yakup Şahin için talebimizin değerlendirilmesini istiyoruz" dedi.
Mahkeme heyeti, sadece sanık Yakup Şahin açısından talebi kabul etti. Savunmasına geçilen Yakup Şahin, ayağa kalktığında patlamada üniversitede okuyan oğlunu kaybeden bir baba, 'Katil' diye bağırdı. Mahkeme başkanının araya girmesiyle tekrar sanığın savunmasına geçildi.
3-5 AY YATAR ÇIKARSIN DEDİKLERİ İÇİN İFADEYİ KABUL ETTİM
10 Ekim 2015'teki saldırının ardından yakalanan ve yer göstermesi yaparak patlayıcıların bulunmasını sağlayan, canlı bombaların Ankara'ya getirilmesi sırasında önden giderek yol kontrolü yaptığını itiraf eden ve ifadeleri iddianamenin oluşmasında başrol oynayan Yakup Şahin, polis ve savcılık ifadelerinin baskı ve tehdit altında alındığını iddia eti. Şahin, şu ifadeleri kullandı: "İfadem, emniyette '3-5 ay yatar çıkacaksın' dedikleri için yaptığım bir anlaşma. 3-5 ayda çıkmadığım için o ifadeyi kabul etmiyorum. Herkes dinlerse yazdığım savunmayı okuyacağım"
Müşteki avukatları, sanığın savunmasını kağıttan okumamasını istedi ancak mahkeme başkanını isteği ile sanık savunmasına şöyle devam etti: "Bütün gerçekler burada. Daha önceki ifadenin gerçeklikle alakası yoktur. Hiçbir silahlı terör örgütü ile alakam yoktur. Ben işten eve, evden işe giden birimiyim. Ben hayatın boyunca ailemden ayrılan bir insan değilim"
Gaziantep'te kendisini patlatarak ölen Yunus Durmaz'ın evinden çıkan belgelerde kendisinin, 'köylü', 'kurdi', 'daniyel', 'kundi' gibi kod adlar verildiği iddiasının gerçeği yansıtmadığını belirten sanık Şahin, "Yunus Durmaz benim patronum olan Halil İbrahim Durgun'un arkadaşıdır. Bütün bunları başıma ören bir komiser. "Kundi' profili sana uyuyor' dediler. 'Oğlum 3-5 ay yatar çıkarsın' diye kandırdılar. 'İfadeleri kabul etmezsen ömür boyu yatarsın' diye korkuttular" diye konuştu.
İddianamede bu isimlerin aldığı maaşların farklı olduğuna dikkat çeken sanık, "Aynı anda farklı kişiler olup, farklı maaşlar almam mümkün değil. 'Kundi, irtibatı sağlayacak. Hedef bölgeye gerekli malzemeleri taşıyacak' gibi ifadeler var. Eğer 'kundi' ben isem birileriyle telefon irtibatım olması gerekir. Böyle bir şey olmadığı için bunun bir iftira olduğu ortadadır." ifadelerini kullandı.
SİGARA, ALKOL VE UYUŞTURUCU KULLANIYORUM
Sigara, alkol ve uyuşturucu kullandığını belirten ve böyle birinin bu yapı içinde barınmasının mümkün olmadığını söyleyen sanık, "İddia edildiği gibi Halil İbrahim Durgun ve Yunus Durmaz'ın emrinde çalışmadım. Halil İbrahim Durgun sadece benim patronumdur. Ben Halil İbrahim Durgun ile örgüt adına bir tane taş kaldırıp indirmedim. Durgun'un işinde gücünde düzgün bir insan olarak tanıdım. O an ki zulümden kurtulmak için söylenenleri kabul ettim. O da namazında niyazında bir insandı. Bu zamana kadar hiçbir kötülüğünü görmedim. Yanında evrak işleri banka ve maliye işleri dışında bir şey yapmadım. Bana üç bin 500 lira maaş veriyordu. O nedenle bir gün olsun ondan şüphe etmedim. Halil benim patronumdu, bana taş taşıtsa taşırdım" diye konuştu.
KOSKOCA CUMHURBAŞKANINI ALDATMIŞLAR, BENİ Mİ ALDATAMAYACAKLAR
Yunus Durmaz'ın emrinde çalışmadığını, bunun için tek bir delilin olmadığını iddia eden sanık Şahin, "Ben onun gerçek ismini emniyette öğrendim. Yunus Durmaz ben emniyette ifade vermeden bir saat önce ortaya çıktı. Sivilde bir ilişkim olmadı. Koskoca Cumhurbaşkanını aldatmışlar. Sanırım ekmeğimi kovalarken Halil İbrahim Durgun da beni aldatmış. Ben nerden bileyim" dedi. Sanığın bu sözleri üzerine salonda tepki sesleri yükseldi.
OLAY GÜNÜNÜ ANLATTI
Savcılık ifadesinin, polislerin yaptığı işkence ve zulmü sonucu hazırlandığını tekrarlayan sanık Şahin, patlama öncesi Ankara'ya gelişini şöyle anlattı: "Halil bana 'akşam 7 gibi gel işim var' dedi. Bana 'asker kaçağı bir arkadaşım var onları götüreceğim, sen önden git. Bir sıkıntı olursa mesaj at' dedi. O'nun verdiği telefonla mesaj atmamı istedi. Masraflar için 5 bin lira verdi. Adana girişinde uygulama vardı, mesaj attım. Halil'den bir haber gelmeyince geri döndüm. Sonra kendisinden mesaj gelince tekrar döndüm. İlerde ona yetiştim. Olayın maiyetini bilmiyordum. Bir petrolde buluştuk. Aracının içine bakmadım, zaten karanlıktı. Ankara'nın girişinde bir petrolde tekrar buluştuk. Bana 'sen git işin bitti' dedi. Ben yorgun olduğum için Ankara'da dinlenmek için devam ettim. Cüzdanımı onun arabasında unutmuştum. 'Halil yarım saat buradayım' dediği için geri döndüm. Bunu polis 'yolu kontrol edip geri döndüğüm' şeklinde yazdı. Sonra yorgun olduğum için otele gittim. Burada yiyenim Hakan Şahin'le buluştuk. O hasta olduğu için Ankara'ya daha önce gelmişti. Olay günü onunla birlikte yola çıktık"
Saldırının olduğunu, yolda radyoda öğrendiğini iddia eden sanık Şahin, saat konusunda sorulan sorulara çelişkili ifadeler verdi. Evinde bulunan el bombalarını da Halil İbrahim Durgun'a kullanması için verdiği arabasının bagajında bulduğunu ve bombaların arabasında durmasını istemediği için evine çıkardığını belirten sanık Şahin, "Zaten bombaları kendisine soramadan gözaltına alındım" dedi.
UYANDIĞIMDA BAZI KİŞİLERİN BENİMLE SELFİE ÇEKİNDİĞİNİ GÖRDÜM
Gözaltına alındıktan sonra emniyete, polislerin çay içtiği yere götürüldüğünü söyleyen sanık Şahin, "Yorgun olduğum için ve uyuşturucu kullandığım için kendimden geçmişim. Sonra uyandığımda tanımadığım bazı kişilerin benimle selfie çektiğini gördüm. Sonra bunlardan biri 'elinize sağlık bir iki çocuk ölmüş' deyip gülerek gittiğini hatırlıyorum" diye konuştu.
Gözaltına alındığında sebebini anlayamadığını belirten sanık Şahin, "Daha sonra Halil'in benim arabada bıraktığı el bombaları aklıma geldi. Daha sonra polis beni karanlık bir odaya alıp işkence yaptı. Bana sordukları tek soru 'focus nerde' oldu. Sonra Halil'in nerede olduğunu sordular. 'Halil bulunmazsa suç senin üstüne kalır, niye kaçmadın, Halil seni kullandı' dediler" ifadelerini kullandı.
OLAYIN FAİLİNİ BULAMADIKLARI İÇİN BENİ KULLANDILAR
Ankara'ya getirildikten sonra sorguya alındığını dile getiren sanık Şahin, "Meselenin aynısını onlara da anlattım. İfademde ısrar ettim ancak onlar bana bu sırada işkence yaptılar. Sonra onların dediğini kabul ettim. Bu işin failini bulamadılar, kendilerini kurtarmak için beni kullandılar" dedi. Yerlerini gösterdiği depoların da patronu Halil İbrahim Durgun'a ait olduğunu söyleyen sanık, aldığı gübrenin de Durgun'un 'Sarımsak tarlasına ekeceğiz' dediği için inandığını iddia etti. 'Ben devletin savcısına, polisine, avukatına güvendim' diyen sanık, şöyle konuştu: "Kurban olarak beni seçtiler. Savcılık ifadem sırasında kim olduğunu bilmediğim sivil giyimli biri poliste ne dediysem aynısını söylememi istedi. 10 aydır tecrit ediliyorum. Olayla ilgili hiçbir bilgim ve haberim yok. Suçlamaları kabul etmiyorum, örgüt üyesi değilim. Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etmedim. Ben bu yüz kişinin asla ve asla katili değilim."
DEMEK Kİ SALLAMIŞIM
Sanık Şahin, ifadesinin ardından mahkeme başkanının sorularını yanıtladı. Sanık, eski ifadesiyle çelişki gördüğü kısımları soran mahkeme başkanına "İfadelerimin çoğu düzmece" dedi. Canlı bombaları gördüğü şeklindeki ifadeleriyle bazı kişileri teşhis ettiği hatırlatılan sanık, 'Bir ton gübreyi nasıl taşıdın?' sorusuna, "Bir ton gübreyi arabayla nasıl götüreyim. Demek ki sallamışım" diye karşılık verdi. Sanık ifadesinde teşhis ettiği sanıkların çoğunu da tanımadığı söyledi.
AVUKATLARIN SORULARINA YAZILI CEVAP VERMEK İSTEDİ
Sanık Şahin'e mahkeme başkanının ardından müşteki avukatları soru sordu. Sanık Şahin, avukatların sorularına yorgun olduğu gerekçesiyle yazılı cevap vermek istediğini söyledi. Ancak mahkeme başkanının bu talebi kabul etmemesi üzerine sorulara geçildi. Sorulan soruların çoğuna, 'O kısmı düzmece' şeklinde cevap veren sanık, bir avukatın kendisine gösterdiği bir belgedeki imzanın da kendisine ait olmadığın söyledi. Sanık, 'Vicdanın rahat mı, bugün çıksan normal hayatına devam eder misin?' sorusuna ise, "Kimin vicdanı rahat olabilir ki devam edemem" diye cevap verdi. Sorgunun ardından mahkeme heyeti, duruşmaya yarın devam etmek üzere ara verdi. - Ankara