1. Türkiye Çocuk ve Medya Kongresi
Okan Bayülgen: "Her toplum çocuğuna ne izlettiriyorsa gelecek yüzyıllara da onu iletecek. Çocuklarımız bizden neyi görüyorlarsa ve bizim kontrolümüzde olmayan ekranlardan neyi görüyorlarsa il...
Televizyoncu ve oyuncu Okan Bayülgen, her toplumun çocuğuna ne izlettiriyorsa gelecek yüzyıllara da onu ileteceğini belirterek, "İyi ki, bugün böyle bir toplantıya başlıyoruz. Yapabileceğimiz tek şey yasaklamakken şimdi bu toplumsal bilincin özellikle içerik üreticilerine kazandırılması, bu konuda bir destek ve aynı zamanda olumlu bir baskının oluşturulması, içeriklerin buna göre hazırlanmasını sağlayacak" dedi.
Bayülgen, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın himayelerinde Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü (BYEGM), Çocuk Vakfı, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) tarafından Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı'nda gerçekleştirilen 1. Türkiye Çocuk ve Medya Kongresi'nin "Çocuk ve Medya Okuryazarlığı" başlıklı açılış oturumunun moderatörlüğünü yaptı.
Kongrenin "göz yaşartıcı" olduğunu ifade eden Bayülgen, "Ben de bir taze baba olarak, kızım 4 yaşında, aynı zamanda bir medya adamı olarak aslında mesleğimle kızım arasında gidip geliyorum. Bir çocuğun sorumluluğunu taşımak insanın ufkunu tamamıyla değiştiriyor. Kendinizi daha önce yaptığınız şeylerden alıkoyuyorsunuz. Daha önce dikkatinizi çekmeyen şeyler, çok önemli, çok hayati problemler haline geliyor" dedi.
Bugünün dünyasından örnek vermek gerekirse çocukların "boş bir hard disk" gibi olduğunu ifade eden Bayülgen, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Doğdukları andan itibaren yazmaya başlıyorlar. Her toplum çocuğuna ne izlettiriyorsa gelecek yüzyıllara da onu iletecek. Çocuklarımız bizden neyi görüyorlarsa ve bizim kontrolümüzde olmayan ekranlardan neyi görüyorlarsa ileriye onu iletecek. İyi ki, bugün böyle bir toplantıya başlıyoruz. Yapabileceğimiz tek şey yasaklamakken şimdi bu toplumsal bilincin özellikle içerik üreticilerine kazandırılması, bu konuda bir destek ve aynı zamanda olumlu bir baskının oluşturulması, içeriklerin buna göre hazırlanmasını sağlayacak. Yoksa bugün çocuk diye baktıklarımızı tutamayacağız, büyüyecekler. Bu hareketin devamlı bir hareket olması gerekiyor."
"Yetişkinlerin hayatında da etki yaratacak"
Oturumda, "Çocuklarla İletişim: İlkeler ve Uygulama Yönetimi Yetiştirme, İlham Verme, Harekete Geçirme, Eğitime ve İyileştirme (UNICEF'in yaklaşımı)" başlıklı bir sunum yapan ABD Güney İllinois Üniversitesi Kitle İletişimi ve Medya Sanatları Dekan Vekili Barbara Kolucki, Türkiye'de bu konuda çalışan içerik üreticileriyle temsil ettikleri tüm ülkelerde en marjinelize edilmiş çocuklara ulaşmaları için işbirliği yapmak istediklerini söyledi.
Kongre kapsamındaki çalışmaların çok büyük etki yaratabileceğini ve bunun yalnızca çocukların hayatında değil, Türkiye, bölge ve tüm dünyadaki yetişkinlerin hayatında da olabileceğini dile getiren Kolucki, şöyle devam etti:
"UNICEF bu projede sizinle ortak olmaktan son derce heyecan duyuyor. Çocuklarla iletişim konusunda deneyimimizi sizinle daha fazla paylaşmak istiyoruz. Her çocuğun haklarına değer veren ve destekleyen bir şekilde, hem çocukların eşsizliğini hem de çeşitliliğini kutlayan bir şekilde iletişim kurma amacındayız. Size çok teşekkür ediyorum ve kongrede bol şans diliyorum."
"Türkiye'de medyayı, sadece erişenler açısından mı incelemeliyiz?"
Prof. Dr. Erol Nezih Orhon, "Türkiye'nin Çocuk ve Medya Fotoğrafına Genel Bir Bakış" başlıklı sunumunda, Türkiye özelinde medya ve çocuklar denildiğinde hep medyanın göründüğü bölümün incelendiğini, halbuki bir de medyaya erişemeyen, kullanamayan çocuk ve gençler olduğunu dile getirdi.
Mustafa Ruhi Şirin'in her e-mailinin sonunda çocukları unutmayan bir kişi olduğunu ve ortamı değerlendirdiğini vurgulayan Orhon, şöyle devam etti:
"Artık şunu da söyleyelim, internet de artık kitle iletişim araçları içerisinde değerlendiriliyor. Artık şöyle konferanslar ortaya çıkmış durumda, 'Acaba Google'dan önce araştırma nasıl yapılıyordu?' veya 'Acaba felsefe sözlüklerinin yerini Google mı alıyor' diye. Türkiye'de gerçekten medya ortamlarına kullanım amaçlarına göre baktığımızda belki edilgen medyadan etkin medyaya doğru adlandırabileceğimiz bir dönüşüm söz konusu. Cep telefonu kullanımlarında 6-10 yaş arası kullanım grubunda cep telefonu kullanmaya başlama yaşı 7'den itibaren başlıyor. Ortalamasına baktığımızda 10 yaşındaki her çocukta neredeyse cep telefonu var. Bunun yanında geleneksel medyaya dönecek olursak, çocukların Türkiye'de televizyon izleme oranlarına baktığımızda 6-15 yaş grubundakilerin yüzde 92,5'i, 6-10 yaş grubundakilerin yüzde 94,8'i, 11-15 yaş grubundakilerin yüzde 90,5'i hemen her gün televizyon izlediklerini söylüyorlar. Ama sürelerine baktığımızda 2-3 saatin altına inmiyorlar. Biz medyayı Türkiye'de, sadece erişenler açısından mı incelemeliyiz? Elbette hayır."
Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu'nun Türkiye'ye ilişkin bir verisinde, Türkiye'de mevsimlik işçi sayısının yaklaşık 5,5 milyon olduğunu ve bu sayının önemli bir bölümünü çocukların oluşturduğunu ifade eden Orhon, "Medyaya erişim şansından, medyayı üretme şansından yoksun çocuklar. Bence tartışmaları sadece medyayla ilişkilendirerek sorgulamak hatalı olacaktır. Medyadan yararlanabilme, medyaya erişim koşullarını örgütleyebilme bunlar tartışılmalı" diye konuştu.
Orhon, bu nedenle Türkiye'de medya ve çocuk ilişkisini tartışırken ve düşünürken sadece medyayla doğrudan bir ilişkiyi tartışmanın sınırlı kalacağını vurguladı. - İstanbul