1. Organik Hayvancılık Kongresi
Türkiye 1. Organik Hayvancılık Kongresi Gümüşhane'nin Kelkit İlçesi'nde Başladı.
Gümüşhane Üniversitesi'nin (GÜ) desteği ve başta Aydın Doğan Vakfı olmak üzere Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Doğan Organik Ürünler, Ekolojik Tarım Organizasyonu Derneği'nin katkılarıyla düzenlenen Türkiye 1. Organik Hayvancılık Kongresi Gümüşhane'nin Kelkit ilçesinde başladı.
GÜ Kelkit Aydın Doğan Meslek Yüksekokulu konferans salonundaki kongreye Gümüşhane Milletvekili Yahya Doğan, Gümüşhane Belediye Başkanı Mustafa Canlı, Kelkit Kaymakamı Ayhan Işık, Kelkit Belediye Başkanı Muammer Duran, Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı'ndan Ahmet Bayaner, Aydın Doğan Vakfı Yürütme Kurulu Başkanı Candan Fetvacı, Hürriyet Gazetesi Ekonomi Müdürü Vahap Munyar ile 37 farklı üniversiteden yüzü aşkın bilim insanı katıldı.
Saygı duruşu ve İstiklal Marşı ile başlayan kongrenin açılış konuşmasını yapan, Kongre Düzenleme Kurulu Başkanı Prof.Dr. İbrahim Ak, çevreyle dost sürdürülebilir tarım tekniklerinin yaygınlaşmasına büyük ihtiyaç duyulduğunu belirterek, 79 bildiri sunulan kongrenin sonunda hazırlanacak raporun Tarım ve Köyişleri Bakanlığı'na sunulacağını söyledi.
Fetvacı: Organik tarım göçü önledi
Aydın Doğan Vakfı Yürütme Kurulu Başkanı Candan Fetvacı da yaptığı konuşmada, Aydın Doğan Vakfı'nın demokrasinin vazgeçilmez bir yönetim biçimi olduğuna; güçlü, çağdaş, saygın bir toplumun evrensel değerlere saygılı, sosyal ve ekonomik sorunların çözümüne katkıda bulunan, aydınlık kuşakların yetişmesiyle mümkün olduğuna inandığını ve bu yönde çalıştığını belirterek şunları söyledi:
"Bu kapsamda özellikle bu bölgede okullar, spor salonları, kız yurtları, Sema Doğan Parkı yaptırılmış ve ADMYO'nun yapılması ile başlatılan organik tarım ve hayvancılık projesi de bu yönde Doğan Grubu ile birlikte atılmış büyük bir adımdır. Vakfımız kurucusu Aydın Doğan'ın doğduğu yöreyi kalkındırmak ve ülkemizin özellikle daha geri kalmış doğusundaki sürdürülebilir tarımsal üretime model olmasını istediği Organik Tarım ve Hayvancılık Projesi'nin amacı, yöre çiftçisini eğitip çalışmalar düzenleyerek sürdürülebilir bir tarımsal üretimin yapılmasına öncü olmak, böylece bölge ekonomisine katkıda bulunmalarını ve Kelkit'te iş ve çalışma olanaklarına yönelik fırsatlar yaratılmasını sağlayabilmektir. Bu amaç doğrultusunda Aydın Doğan Vakfı öncelikle Kelkit'te bir yılı İngilizce hazırlık olmak üzere üç yıllık eğitim veren bir meslek yüksek okulu kurdu ve okulda, özellikle bölge gençlerinin organik tarım ve hayvancılığı bilimsel anlamda öğrenerek, bölgede organize edilen organik hayvancılık projesinde çalışabilmeleri için ilgili bölümleri oluşturdu. Buna paralel olarak Doğan Holding de yörede faaliyete sokulan Doğan Organik Ürünler Şirketi ile organik tarım ve hayvansal üretim projesinin diğer ayağını tamamladı."
Fetvacı, yörenin ekonomik açısından kalkınması için bölgede organik tarım merkezli çeşitli çalışmalar yapıldığını da vurgulayarak, "Proje kapsamında çiftçilere organik tarım ve hayvancılık öğretilmiş ve tarımsal verim artırılırken, çiftçilerin pazara erişimden sağlığa dek çok yönlü sorunlarına da çözüm üretilmesi amaçlanmıştır. Proje aynı zamanda, Kelkit ve çevresini organik süt ve besi hayvancılığının merkezi haline getirme yolunda gelişmiştir. Doğan Organik Ürünler Sanayi Ticaret A.Ş. 2005 yılında Avrupa Birliği'nden akredite bir kontrol ve sertifikasyon kuruluşundan organiklik sertifikası almış, üretilen organik süt iç pazara sunulmaya başlanmıştır. 2006 yılında ise Kelkit'te sözleşmeli çiftçilik projesi başlatılmış ve yörede 20'ye yakın çiftçi binden fazla hayvan ile Organik Süt Sığırcılığı yapar hale gelmiştir. Yöredeki diğer çiftçiler de pazardaki gelişme ile birlikte bu projede üretime sokulacaktır. Ayrıca yörede 100'ün üzerinde yöre çiftçisine organik yem bitkisi üretimi yaptırılarak hem Doğan Organik İşletmesi'nin hem de sözleşmeli çiftçilerinin hayvanları için gerekli olan organik yemler yöreden temin edilmeye başlanmıştır. Hayvan haklarına ve doğal ortamlarına saygıyı esas alan proje, sosyal sorumlu yaklaşımı ile bir yandan organik üretimi sayesinde tüketiciler için kimyasal kalıntılar içermeyen, sağlıklı ve güvenilir süt üretmeyi ve çevreyi koruyarak gelecek nesillere verimli tarım alanları bırakmayı, diğer yandan bölge halkını eğitip iş sahibi yaparak, bölgesel göçün önüne geçmeyi ve kişi başı gelirde ciddi bir artış sağlarken üretimin kayıt altına alınmasını da başarmıştır" diye konuştu.
Altındişli: Organik çiftçi sayısı iki katına çıktı
Ekolojik Tarım Organizasyonu Derneği Kurucu Başkanı Prof.Dr. Ahmet Altındişli de, organik hayvancılığın ön plana çıkmasının önemine değindi, "Aydın Doğan'ın buraya kurduğu tesis büyük etken ve hayvansal üretimin de ülkemizde artması sevindirici. Kalkınma hamlesinde organik tarım, yarattığı alternatif ve özel katma değerle büyük öneme sahip. Organik çiftçi sayımız 2008'e göre 2009'da iki katına çıktı ve 40 bine yaklaştı. Bize düşen görev, organik tarıma gönül veren üretici popülasyonunu küstürmeden, doğru organik tarım metotlarını anlatarak sistem içinde tutmak ve ürünlerine pazar sağlayabilmek. Organik ürünlerimizin büyük bölümünü ihraç ediyoruz ama önemli olan konu iç pazarımızı genişletmek" dedi ve yasada yer almasına rağmen televizyonlarda her ay 30 dakikalık organik tarımla ilgili program yayınlanması kuralına da uyulmadığını da sözlerine ekledi.
Günaydın: Organik tarıma önem veriyoruz
Gümüşhane Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. İhsan Günaydın ise, "Dünya nüfusunun giderek artmasından kaynaklanan gıda talepleri, üreticilerin ekonomik kazançlarını yükseltme arzuları tüm dünyada üretimin artırılmasına neden olmaktadır. Tarım alanları genişletilmeye çalışılmakta, birim alandaki üretim miktarlarının artırılması hedeflenmektedir. Birim alandan yüksek verim arzusu da genetik yapısı değiştirilmiş tohumlar ve aşırı ilaç ve gübre kullanımına neden olmaktadır. Tüm olumsuzlukları gidermek için sağlıklı gıda üretimini hedef alan organik tarım metotları giderek yaygınlaşmaktadır. GÜ olarak organik tarım stratejik gelişme planımızda önemli yer almaktadır. Doğan Organik A.Ş.'ye yaptıkları ortak çalışma nedeniyle teşekkür ediyorum" diye konuştu.
Doğan: Gümüşhane hızlı bir değişim yaşıyor
Gümüşhane AK Parti Milletvekili Prof.Dr. Yahya Doğan, günün ilçe için önemine işaret ederek, "Hayal ettiğimiz şeyler gerçekleşiyor. Çok hızlı bir değişim yaşanıyor Gümüşhane'de. Barajları ve göletleriyle, madenleriyle Doğu Karadeniz'in yıldızı olmaya aday bir şehir var önümüzde. Kelkit, Köse, Şiran'ın önümüzdeki yıllarda yine hayvancılık merkezi olacağına inanıyorum. Yöremize büyük hizmetleri dokunan Aydın Abi'yi (Doğan) de saygıyla anıyorum. Her ilçemize okul, yurt yaptırmıştır. Gümüşhanemiz'e damgasını vurmuştur" derken, Gümüşhane eski AK Parti Milletvekili Temel Yılmaz da, "Özellikle bu topraklarda doğan, bu topraklara hizmet etmeye çalışan Aydın abimize saygılar gönderiyorum. Ona Kelkit halkının sevgilerini ve saygılarını gönderiyorum. Organik tarım Kelkit'i Türkiye'ye, Türkiye'yi de Avrupa ve dünyaya tanıtan bir sistem olmuştur. Bu kürsüden Kelkit'e geldiği zaman ona dua ediyorum. 'Aydın abi gel. Organik tarım bize yetmiyor. Kelkit'e dumanı tüten baca bırak git. Senin adın ebediyen dumanla birlikte dalgalansın' diyorum. Emeği geçen tüm kuruluşlara teşekkür ediyorum" diye konuştu.
Karikatür sergisi gezildi
Açılış konuşmalarının ardından Aydın Doğan Vakfı tarafından düzenlenen Aydın Doğan Uluslararası Karikatür Yarışmasın'na bugüne kadar katılanlardan seçilen ve organik tarım -çevre konulu karikatürlerden oluşan sergi gezildi.
GDO panelini Vahap Munyar yönetti
Türkiye 1. Organik Hayvancılık Kongresi'nin "Tarımsal Üretimde GDO'ların Çevre ve İnsan Sağlığı Üzerine Etkileri" konulu ilk panelini Hürriyet Gazetesi Ekonomi Müdürü Vahap Munyar yönetti.
Panelde ilk sözü alan Yıldız Teknik Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof.Dr. Şeminur Topal, "Tarımda GDO'ların Çevre ve Biyoçeşitlilik Üzerine Etkileri" konusunda bilgi verdi. Topal, "Tarımdaki biyoteknolojik uygulamalar önemli bir rant kaynağı. Tıpta yapılan uygulamalar tarımdakiler kadar ekonomik değil. Bu nedenle tarım uygulamaları çok gözde. Tarımda yüzde 33'lük yatırımla yüzde 77'lik kazanım elde edebiliyorsunuz. Dünyada 125 milyon hektarda, 17 ülke biyoteknolojik üretim yapıyor. 13.5 milyon civarında çiftçi bunu uyguluyor ancak genel çiftçi populüsyonunun yüzde 1'ini oluşturuyor bu rakam. Yani henüz tren kaçmadı. Ama yakın gelecekte treni kaçıracağımız muhakkak. Başlıca soya, mısır, pamuk ve kanolada uygulanıyor. Türkiye'ye GDO'lu ürünler, 'biz bu ürünleri ithal etmiyoruz' söylemleriyle kontrolsüz olarak girdi. GDO'lar tarlalarımızı ve sofralarımızı tehdit eden bir hayalet. Her teknolojiye, doğru olduğu yargısıyla yaklaşmamak lazım. Günümüzde gıda stratejik silah konumunda. Bu konu dipsiz kuyu olmadan sahip çıkılmalı ve duyarsız olunmamalı. Duyarlı ve toplumsal sorumluluk sahibi kişilerin, kararlı ve bilinçli işbirliği ile bunun önüne geçilmelidir. Biyoteknolojinin önlenemez gidişinin üzerine sorgulamayan anlayışla gidilirse bu yeniden yaratmaya yönelik uygulamalara kadar gider" dedi.
Karakaya: Gıda güvenliği konusunda otorite eksikliği var
Panelde daha sonra söz alan Gazi Üniversitesi'nden Prof.Dr. Ali Esat Karakaya da "GDO'ların insan sağlığı üzerindeki etkilerinin değerlendirilmesinde bilim bazlı uluslar arası kriterler" konulu bir sunum yaptı. Gelişen teknolojilerin beraberinde riskler de getirdiğini vurgulayan Karakaya, şunları söyledi: "Ülkemizde gıda -sağlık ilişkisi konusundaki tartışmaların uzayıp gitmesinin iki temel nedeni vardır. Gıda güvenliği konusunda toplumun güvenini kazanmış bir bilimsel otorite yoktur. Ülkemizdeki TÜBİTAK, TÜBA ve üniversiteler gibi mevcut bilim kuruluşlarının, diğer ülkelerdeki eşdeğerleri gibi bilimsel temeli olan tartışmalı konularda görüş belirtmemesi de bir diğer nedendir. Toplumun güven duyabileceği bilimsel bir otoritenin kurulması, bu otoritenin de siyasi otoriteye karşı bağımsız, şeffaf, endüstri ile çıkar çatışması ilişkisini engelleyecek yöntemleri olan özelliklere sahip olması gerekir."
"En azından etiket konulmalı"
İstanbul Üniversitesi Onkoloji Enstitüsü'nden Uzman Doktor Yavuz Dizdar da, panelde "Genetiği değiştirilmiş organizmaların gıda olarak tüketilmelerindeki riskler" konulu sunumunda, gıda üretiminde GDO'nun gerekli olup olmadığını anlattı. Dizdar, şuyle konuştu: "Biz gayet güzel nüfusu besliyorduk. GDO'ların kullanılıp kullanılmamalarında tereddüt edilebilecek bir durum söz konusu değildir. Sonuçları belli olmadan kesinlikle kullanılmamalıdır. 3 -5 aylık denemelerle olmaz bunlar. Bir şey zararlıysa bu uzun zaman içinde de çıkabilir. Sigaranın yasaklanması bile 50 yıllık süreyi kapsadı. Neden GDO'lar konusunda iyimser olalım ki ? Bunu çocuklarımız da yiyor. Etiketleme yapılamamakta. İlaç endüstrisinde yapılan araştırmalara karşın gıda endüstrisindeki araştırmalar çok yetersiz. Mevcut olan bitki ve hayvanların daha iyisinin geliştirilmesi melezleme dışında mümkün değil. En azından etiket konulması konusunda ciddi bir ihtiyacımız var."
Ali Ekber Yıldırım: Pamuk tarlalarımıza ne oldu?
Dünya Gazetesi Yazarı Ali Ekber Yıldırım ise, GDO'nun etkilerini bilmenin organik tarımı daha iyi anlamamıza yardımcı olacağını vurgulayarak, "Türkiye'nin her yerinde tarım ve hayvancılıkla ilgili önemli bir potansiyel var. Bu kadar potansiyelin olduğu yerde et ithalatından konuşuyoruz. Bir yerlerde demek ki bir yanlışlık var. GDO'nun bu kadar gündemde olmasının Türkiye tarımına ve potansiyeline haksızlık olduğunu düşünüyorum. En fazla üretilen GDO'lu ürünlerin başında gelen pamuk, soya, kanola ve mısırın Türkiye'deki üretimini inceleyelim. Türkiye pamuk üretiminde önde gelen ülkelerden biriydi. Ama fiyat politikası sonucu pamuk ithal eder hale geldik. Son 3 yıldır 1 milyar dolara yakın parayı pamuk ithalatına ödüyoruz. Bunun yüzde 42'si ABD'den geliyor ve bunların GDO'lu olma şansı yüksek. Gerçekten buna ihtiyacımız var mı? Pamuk tarlalarımıza ne oldu? Pamuk ekilen yerler birer birer kaybedildi. İthal edilen soyanın da GDO'lu olma ihtimali çok yüksek. Kanola üretimine baktığımızda destekle birlikte üretim artışı var. Kanola üretimini enerji üretiminde kullanmak için artırdık ama gerekli düzenlemeleri yapamadık. Mısıra verilen destek de arttı ama yine mısır ithal ediyoruz. Türkiye uyguladığı yanlış tarım politikaları nedeniyle ürünleri ithal ediyor. Bunların hepsini üretmek ve ihracatını yapmak mümkün. Ama sorun yaşandığında aklımıza hemen ithalat geliyor. Şimdi et ithalatı gündemde. Üretime yönelik çabadan çok sürekli ithalat bakanlığın elinde bir silah olarak duruyor. Tarım bütçesi üretime yönelik kullanılmıyor. Tarım destekleri artmazsa GDO'lu ürünlere daha fazla mahkum olacağız. Kelkit havzası organik tarım havzası olursa, buraya özel önem verilir, GAP gibi özel proje hazırlanırsa, biz o zaman GDO'yu değil, daha çok sağlıklı organik üretimi konuşmuş oluruz" ifadesini kullandı.
Panelin yöneticisi Hürriyet Gazetesi Ekonomi Müdürü Vahap Munyar, konuşmaların sonunda, pamukla ilgili sözlere bir saptama yapmak istediğini belirterek, "Pamukla ilgili hatayı Tarım Bakanlığı'na yüklememek lazım. Amerikan pamuğunu kullanması bizim tekstil ve konfeksiyon sektörünün kendi isteğiyle olmadı. Yurtdışına fason üretim yapıldığı için, üretim yapılan o markalar Amerikan pamuğundan üretilmiş ipliği kullanmamızı istedi. Zaman içinde de bu yayıldı" dedi.
Panelin ardından soru -cevap bölümüne geçildi. Daha sonra Gümüşhane Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. İhsan Günaydın, panelistlere katılım belgesi ve hediyelerini verdi. Kongre Düzenleme Kurulu Başkanı Prof.Dr. İbrahim Ak, kongrenin düzenlenmesine katkılarından dolayı Aydın Doğan Vakfı Yürütme Kurulu Başkanı Candan Fetvacı ve Gümüşşhane Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. İhsan Günaydın'a plaket verdi.