"Eğitimde Türkiye'nin, 100 Yıllık Planlaması Olması Lazım"
"Eğitimde Türkiye'nin, 100 yıllık planlaması olması lazım"İSTANBUL - Mektebim Okulları'nın Kurucu Ümit Kalko, "Eğitimde Türkiye'nin, 100 yıllık planlaması olması lazım. 3, 5,10 yıllık planlamalardan bahsetmiyoruz.
"Eğitimde Türkiye'nin, 100 yıllık planlaması olması lazım"
İSTANBUL - Mektebim Okulları'nın Kurucu Ümit Kalko, "Eğitimde Türkiye'nin, 100 yıllık planlaması olması lazım. 3, 5,10 yıllık planlamalardan bahsetmiyoruz. Eğitimde 100 yıllık planlama yapılmalı. Şuanda özel okullar eskiye göre daha fazla desteklenmekte. Artık özel okulların çeşitli yatırım teşvikleri var" dedi.
Mektebim Okulları'nın ev sahipliğinde düzenlenen EGT 'Ulusal Kalkınma ve Küresel Barış İçin Eğitim Paneli' Haliç Kongre Merkezi'nde yapıldı. Ülkelerin kalkınması, o ülke ekonomisine değer katacak yeterli sayı ve donanıma sahip insan gücünün ülkenin stratejik planına ve hedeflerine uygun biçimde artırılmasına bağlı. Türkiye'nin hızla ilerleyen pek çok gündem maddesi arasında en önemlilerinden biri eğitim. Panelde ulusal kalkınma ve küresel barış için eğitimin önemine dikkat çekildi.
Panele, MektebimKurucusu Ümit Kalko,Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Ayşe Kardaş, Talim Terbiye Kurulu Eski Başkanı Prof. Dr. Ziya Selçuk, UNESCO Türkiye Milli Komisyonu Başkan Vekili Avni Botsalı, University of Tennessee Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mehmet Aydeniz, Fütürist Ufuk Tarhan ve çok sayıda eğitimci katıldı. Prof. Dr. Selçuk Şirin'de video bağlantı ile panele katılım gösterdi.
"Ülkemizde kronikleşen dershane krizi olmayacak"
Panelde konuşan Ümit Kalko, "Eğitimde Türkiye'nin 100 yıllık planlaması olması lazım. 3, 5, 10 yıllık planlamalardan bahsetmiyoruz. Eğitimde 100 yıllık planlama yapılmalı. Şuanda özel okullar eskiye göre daha fazla desteklenmekte. Artık özel okulların çeşitli yatırım teşvikleri var. Özel okulların bu yatırım teşviklerinin karşılığında yatırım yaptıktan sonra gerekli talebi toplayabilmeleri için öğrenci teşvikleri var. Bu teşviklerin biraz daha zoraki hızlandırılması için dershanelerin dönüşümü söz konusu oldu. Artık dershane diye bir kavram kalmayacak. Ülkemizde kronikleşen dershane krizi olmayacak. Artık dershanelere harcanan gerek yatırımcıların harcadığı gerek velilerin harcadığı bu ekonomiler, Türkiye'deki nitelikli okul sayısının ve eğitim kalitesinin artması için harcanacak"
"Eğitimli ülkelerde eğitimli vatandaşlar daha az suç işlemekteler"
Gelişmekte olan bir ülke olmaktan gelişmiş ülke olma yolunda ilerleyen, muasır medeniyetleri hedef edinen ülke olarak Türkiye'mizin, eğitimle alakalı yapacağı çok şeyler var diyen Ümit Kalko,"Eğitimle alakalı yapacağı şeylerin kalkınmaya ve 'Yurt Barış Dünyada Barış' sloganıyla bir ülkeyi var eden milletimize karşı bir takım sorumluluklarımız var. Eğitime yapılan yatırım, geleceğe yapılan yatırımdır. Kalkınmış olan ülkelerin kimler olduğuna baktığımız zaman eğitim sistemlerini incelediğinizde ciddi bir ivme görüyoruz. Eğitimle alakalı yapılacak olan yatırımların kalkınmayla bire bir ilişkisi var; suç oranları düşmekte. Eğitimli ülkelerde eğitimli vatandaşlar daha az suç işlemekteler. Eğitimli insanların olduğu ülkelerde sağlık sorunları daha sınırlı olmakta ve sağlık harcamaları daha sınırlı olmakta. Eğitimli ülkelerde tasarruflar, maliyetler, üretkenlikler, verimlilikler, bilinçli girişimcilik ve birçok şeyin katkısı kalkınmaya bire bir etki etmekte. Hedefimiz muasır medeniyetlerse bizim büyük düşünmemiz lazım, büyük hayaller kurmamız lazım. Bu hayallerimiz somuta indirgeyip hedeflerimiz haline getirmemiz lazım. Çok ciddi projeksiyonlar çizmemiz lazım. Bunları devlet politikası haline getirmemiz lazım" şeklinde konuştu.
"Özel okullaşma yüzde 25'lere çıkacak"
Özel okullaşma konusunu değerlendiren Kalko, "Özel okullaşmada 2012-13 yıllarından bu yıllara baktığımız zaman yüzde 4 ve 4,5'larda olan özel okullaşma oranı dershanelerin dönüşüm sürecine girmesiyle bir anda yüzde 8,5-9'lara kadar uzanan yatırım ağına dönüştü. Bu daha da büyüyecek. Milli Eğitim Bakanlığımızın kendi öngörüleri 2023 yılında yüzde 15'lere çıkacağı yönünde. Benim şahsi görüşüm olarak yüzde 25'lere çıkacak bir potansiyel olduğu kanaatindeyim. Özellikle son dönemlerde özel okul sayısındaki artışları ve birçok kişinin özel okullar yaptığı teşvikleri görünce ve girişimci bir toplum olduğumuzu görardı etmeyince yüzde 25'lere kadar çıkacak bir özel okullaşma oranı yakalayacağız" diye konuştu.
Bir ülkenin kalınması için sermaye ve teknolojini transferini yanı sıra yeterli sayıda yetişmiş iyi işgücüne, bunların olması için eğitime ihtiyacı olduğunu belirten Ayşe Kardaş, "Kadınların işgücüne katılımında eğitim enönemli faktör olarak karşımıza çıkmaktadır. Bugün hükümet olarak aldığımız tedbirler neticesinde kız-erkek okullaşma oranında ciddi iyileşmeler sağladık. İlk ve ortaöğrenimde yüzde 95 seviyelerini yakaladık. Lisede ise bu oran yüzde 81 civarında. Genel olarak ilköğretimde okullaşma oranının mevcut durumuna bakıldığında cinsiyetler arası eşitsizliğin ortadan kalktığı görülmektedir. Güçlü ve sürdürebilir ekonomik kalkınma ve küresel barışın tesisinde kadının, eğitim ve istihdama katılımı gözardı edilmemelidir. Bilakis teşvik edilmelidir" dedi.
Eğitimin bir gösterilen yüzü var, birde gösterilmeyen yüzü olduğunu ifade eden Prof. Dr. Ziya Selçuk,"Biz, dilimize hakim olmadığımız için kendi kelimelerimiz ve kavramlarımız olmadığı için başka kavramları ödünç kullanarak sanki bir medeniyetin içerisinden konuşuyormuş gibi yapıyoruz. Bizim dilimiz, şuanda kullandığımız kelimeler anlamında bir defa ulusal değil ki kalkınmamız ulusal olsun. Biz, dilimizin düşüncelerimizi nasıl değiştirdiği noktasında yeterinde bir çaba sarf etmiyoruz ki gerçek maliyelerin ne olduğunu görelim. Bir şekilde kalkınmayı eğitimle ilişkilendirip aslında neden-sonuç ilişkisinin kurulmasında hata yapıyor olabiliriz. Bunun bütünsel bir insan yetiştirmeyle ilgili olduğunu söylemek durumundayım" dedi.
Eğitimin gerekliliğinden bahsetmek abeste iştigal olduğunu söyleyen Avni Botsalı,"UNESCO, eğitimde ve kültürde kaliteli ve nitelikli bilginin ana mutfaklarından bir tanesi. Eğitim alanında dil özürlü, başkalarına tabii ve başkalarını takip eden bir ülke konumundan çıkmalı. Dünyadaki gelişmeleri görebilen ve teknoloji koştuğu hızla olmasa da ona yakın bir hızla uluslararası ve küresel sisteme entegre olabilen bir ülke olmalıyız."İfadelerini kullandı.
Ufuk Tarhan, "Sadece 30 sene içinde bilgisayar dediğimiz aracın ve onun biraz daha gelişmiş türevlerini kullanmamız ve anlamamamız halinde hiçbirşey yapmamız mümkün değil. 30 sene önce hiç olmayan bir şey, bugün vazgeçilmez. Şuanda eş zamanlı olarak dijital devrim içindeyiz. Biyoloji dahil dijitalleşiyor. Şuanda robot devrimi yaşıyoruz. Birçok işimizi robotlara devretmeye hazırlanıyoruz" dedi.
Türkiye'den 17 Ağustos 1999 deprem gününde ayrıldığını belirten Doç. Dr. Mehmet Aydeniz, O günden bugüne kadar geçen süreçte Türkiye müthiş bir değişim yaşamış. Özellikle bu değişim enerjisini İstanbul'da hissediyorum. Gençler kendilerini yetiştirmek için kişisel gelişim seminerlerine katılıyorlar. Bir sinerji var. Fakat bu sinerjiyi İstanbul dışına çıktığınız zaman göremiyorsunuz" açıklamasında bulundu.