Yatırımların Finansmanında İslami Sermayenin Kullanılması" Konferansı

Haberler
Haberler
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

Dünya Bankası Türev ve Yapılandırılmış Finans Başkanı Michael Bennett, Dünya Bankası olarak sosyal sorumluluğu olan tahvil piyasası ile sukuk alanının potansiyel olarak birleşip birleşemeyeceğine baktıklarını belirterek, "Yatırımcının sukuku analiz etmesini sağlayabilirsek, o zaman sosyal tahvilleri olan yatırımcıların bir kısmı buraya yönelebilir" dedi.

Dünya Bankası Türev ve Yapılandırılmış Finans Başkanı Michael Bennett, Dünya Bankası olarak sosyal sorumluluğu olan tahvil piyasası ile sukuk alanının potansiyel olarak birleşip birleşemeyeceğine baktıklarını belirterek, "Yatırımcının sukuku analiz etmesini sağlayabilirsek, o zaman sosyal tahvilleri olan yatırımcıların bir kısmı buraya yönelebilir" dedi.

Bennett, Anadolu Ajansı'nın (AA) "global iletişim ortağı" olduğu, Dünya Bankası, Sermaye Piyasası Kurulu ve Borsa İstanbul iş birliğiyle G20 çatısı altında düzenlenen "Uzun Vadeli Yatırımların Finansmanında İslami Sermayenin Kullanılması" konferansında konuştu.

Uzun vadeli finansmana ve alt yapı finansmanına bakıldığında, küresel finansal krizden bu yana bunun giderek bir sorun olmaya başladığını belirten Bennett, şunları kaydetti:

"Sigorta şirketleri ve emeklilik fonları gerçekten uzun vade ile ilgileniyor. Yükselen piyasalar söz konusu olunca projelerin riski var. Bazı yatırımcıların proje risklerini üstlenmesini beklemek oldukça zor. Onlar aslında duruma bakarak analiz yapmak ve proje döngüsündeki riskleri keşfetmek anlamında daha uzman. Bu da giderek sigorta şirketlerine doğru dönebiliyor. Biz de Dünya Bankası olarak bilançomuzu uzun vadeli bağlamadan bu süreçte ne yapabiliriz diye düşündük. Burada yapılacak şey, projeye Dünya Bankası garantisi vermek olabilir.

Çok taraflı bankacılık sektörü söz konusu olduğunda bu tür konular sorun oluşturabiliyor. En etkin şekilde bilançomuzu nasıl kullanıp da bu durumdan uzun vadeli finansman için faydalanabiliriz diye düşündük. 3-4 yıllık inşa süreci için Dünya Bankası işin içine girip devamında yapısal olarak çekilebilir. İnşa süreci bittikten sonra geri kalanın üstlenilmesini bekleyebiliriz. Bu konuda Dünya Bankası'nda oldukça ilgiliyiz, Hazine olarak buna bakıyoruz. Etkili ve kısa vadeli olarak proje döngüsünün hangi aşamasına girebiliriz ve kredi büyütülmesi bakımından ne yapabiliriz diye düşünüyoruz."

Bennett, Dünya Bankası olarak sosyal sorumluluğu olan tahvil piyasası ile İslami finans, yani sukuk alanının, potansiyel olarak birleşip birleşemeyeceğine baktıkları bilgisini verdi.

Sosyal sorumluluğu olan geleneksel yatırımcıların aynı zamanda sukuk alıp almayacaklarını incelediklerini vurgulayan Bennett, "Sukuk geleneksel yatırımcı için ilk kez düşünülmesi zor bir şey. Kendilerinin aşina olmadığı bir alan ama yatırımcıya bu çabayı yaptırmak mümkün olursa ve sukuku analiz etmesini sağlayabilirsek o zaman sosyal tahvilleri olan yatırımcıların bir kısmı buraya yönelebilir. Geleneksel olarak sosyal sorumluluğu olan bonoların sukuk piyasasıyla örtüşebileceğini düşünüyorum" diye konuştu.

"G20 ufuk açıcı bir toplantı oldu"

İslami Kalkınma Bankası Alt Yapı Birimi Direktörü Valeed Abdul Vahab da enerji, ulaşım, su ve sosyal alt yapıya da baktıklarını anlattı.

İslami finansman enstrümanları söz konusu olduğunda hepsinin bir takım varlık veya altyapıya dönüştüğünü aktaran Vahab, şöyle devam etti:

"Ben mühendis olarak kaynakları kullanan taraftan konuşuyorum. Her şeyden önce Dünya Bankası, SPK ve Borsa İstanbul ve Türkiye hükümetine özellikle G20 Başkanlığı dolayısıyla çok teşekkür ederim. Antalya'dan geldik, çok güzel bir toplantıydı, çok ufuk açıcıydı. Çok ciddi şekilde İslami finans konuşuldu. Sonuç bildirgesinde faizsiz bankacılığa büyük vurgu yapılıyor.

Biz kendi bankamızda 100 milyar dolarlık yatırım yaptık. Bunun yüzde 50'si altyapı. Şimdi 5,5 milyar dolarlık finansman yapıyoruz. Esas olarak kamu sektöründe ama PPP'de yani kamu özel ortaklığına da yılda 500 milyon dolarlık yatırım yapıyoruz. Esas olarak enerji, su, eğitim ve sağlık alanlarına yatırım yapılıyor."

Malezya Amanah HSBC Üst Yöneticisi (CEO) Mohamed Rafe bin Mohamed Haneef ise çalışma alanları hakkında bilgi vererek, son 6 yıldır hem ticari hem de bireysel bankacılıkla ilgilendiğini söyledi.

Haneef, Asya krizinden itibaren Malezya hükümetinin fark ettiği ilk şeyin, ekonominin, banka finansmanına aşırı bağlı olduğunu ve finansal sistem bir şok yaşadığı zaman bankaların sisteme likidite vermekten vazgeçtiğini dile getirdi.

Dolayısıyla hükümetin, Asya krizi sırasında bir "B planı" gerektiğini düşündüğünü belirten Haneef, "Bu da tahvil-bono piyasası. Çünkü tahvil piyasası size uzun vadeli finansman olanağı sağlıyor. Altyapı yatırımları açısından geleneksel bankalara yaslanmak zorunda kalmıyorsunuz. Bir tahvil piyasası geliştirmek için sadece teşvik vermekle yetinmemeli aynı zamanda onun altyapısını da oluşturmalısınız. Malezya Asya'da üçüncü büyük tahvil piyasası. Artık proje finansmanı için rahatça 25 yıllık tahvil veya sukuk çıkarabiliyoruz" diye konuştu.

Kaynak: AA / Ekonomi
title