Uludağ Ekonomi Zirvesi
Brookings Enstitüsü İdari Bilimler Başkan Yardımcısı ve Teknoloji Gelişim Merkezi Direktörü Darrell West, "ABD Başkanı Donald Trump, pek çok değişim taahhüt etmiş olsa da, özellikle kendisini dönüşümsel bir lider olarak tanımlasa da ABD'deki iç politikalar noktasında yapabileceği...
Brookings Enstitüsü İdari Bilimler Başkan Yardımcısı ve Teknoloji Gelişim Merkezi Direktörü Darrell West, "ABD Başkanı Donald Trump, pek çok değişim taahhüt etmiş olsa da, özellikle kendisini dönüşümsel bir lider olarak tanımlasa da ABD'deki iç politikalar noktasında yapabileceği değişikliler konusunda sınırlı kalacaktır. Eli kolu biraz bağlı kalacaktır." dedi.
6. Uludağ Ekonomi Zirvesinde, Nord Holding Türkiye Temsilcisi Servet Topaloğlu'nun moderatörlüğündeki "Yeni· Global Düzen: Ekonomi· ve Poli·ti·ka " adlı oturumda konuşan West, 4'üncü kez geldiği Türkiye'de bulunmaktan büyük keyif duyduğunu söyledi.
West, küresel düzende sürekli değişimler olduğunu dile getirerek, "Mega Değişimler" adı altında bir kitap yazdığını kaydetti. Dünyada yaşanan değişimlerin kazayla yaşanmadığını aktaran West, şunları kaydetti:
"Geleceği düşündüğünüz zaman sadece bugünden görmüş olduğumuz değişikliklerle sınırlı olmayacak. Bunun dışında, benim 'Mega değişimler' diye anlattığım değişimler göreceğiz. Özellikle ABD'de Donald Trump'ın başkan seçilmesi küresel düzende ne manaya gelecek, buna bakmamız lazım. Donald Trump'ın seçilmesi zaten başta ABD'de olmak üzere dünyanın birçok yerindeki siyaset uzmanı için büyük bir şok niteliğindeydi. Ofise gelir gelmez hem ABD'nin hem kendi sınırları içindeki politikasını hem dış politikasını değiştirme noktasında önemli adımlar attı.
Donald Trump özellikle seçim kampanyası sırasında dile getirmiş olduğu tüm taahhütleri yerine getirmede başarısız olabileceği için popülerliği yüzde 37 civarında düştü. Dolayısıyla Trump'ın politika gündemi aslında Amerika tarafından kabul edilmedi, kabul görmedi. Dün yine Donald Trump'ın yasama noktasında ciddi bir mağlubiyetle karşı karşıya kaldığını gördük. ABD Başkanı Donald Trump, pek çok değişim taahhüt etmiş olsa da özellikle kendisini dönüşümsel bir lider olarak tanımlasa da ABD'deki iç politikalar noktasında yapabileceği değişikliler konusunda sınırlı kalacaktır. Eli kolu biraz bağlı kalacaktır."
"ABD'nin dış politikası noktasında Trump'ın ciddi etkisi olacak"
ABD'nin dış politikasında başkanların biraz daha aktif olacağını belirten West, iç politikalarda kongrenin onayının olması gerektiğine vurgu yaptı.
West, ABD başkanının dış politikada daha serbest hareket edebildiğini belirterek, "Dış politikada Donald Trump'ın dönüşümsel bir etkisi olabilir kanaatindeyim. Bunu zaten ticaret politikalarında görmeye başladık. Özellikle seçim sonrasında ABD'yi Trans-Pasifik Anlaşmasının dışına iteceğini, çıkaracağını söylemişti ve göç politikaları noktasında ciddi değişiklikler oldu. Seyahat yasağını getirdi. Havacılık sektöründeki seyahat yasağı gibi yasakları aslında Donald Trump yapabilir. Demokratlar o konuda engel koyamaz. Kongre'nin de onayını alması gerekmez. Dolayısıyla yeni küresel düzen nasıl şekillenecek dediğimiz zaman ABD'nin dış politikası noktasında Donald Trump'ın ciddi etkisi olacağını düşünüyoruz." dedi.
"Bütün sorunları el birliğiyle çözebiliriz"
Eski Almanya Cumhurbaşkanı Christian Wulff da dünya GSMH ağırlığının on yıllar boyunca Amerika ve Avrupa arasında etkin olduğunu ancak artık Asya'ya doğru yöneldiğine işaret ederek, şunları ifade etti:
"Bu özellikle Çin Halk Cumhuriyetinin öneminin artması nedeniyle oldu. Avrupa ve Asya arasında Türkiye bir merkez olarak, bir köprü olarak iyi bir ekonomik gelişmeye sahip. Ancak yeni değişim rüzgarı dünya ekonomisi ve Türkiye için de büyük riskleri beraberinde getiriyor. Küreselleşme olumlu, fakat kaybedenleri var. Adalet sorunu var ve mali kriz bu radikalleşmenin başlangıcını oluşturdu. Yani mali kriz bir güven bunalımına neden oldu. Küreselleşme halledilebilir. Dijitalleşme de soruna neden olabiliyor. DEAŞ terör örgütü dijital medya ile taraftar topluyor. Diğer tarafta İslamofobi var. İslam düşmanları var. Onlarda şiddete çağrıda bulunuyor. Bütün sorunları el birliğiyle çözebiliriz. Sorunları çözmemiz için iş birliğine ihtiyacımız var. Maalesef hep çatışmacı söylemler var. Herkes bunları tek başına çözemez. Artık iş birliğine geri dönmeliyiz."
Almanların 168 ülkeye vizesiz seyahat edebildiğini dile getiren Wulff, "Biz dünyaya açık bir ülkeyiz ve dünyaya açık olmaktan yararlanıyoruz. Çünkü ülkemize dünyanın her yerinden gelen insanları entegre ettik. Almanya'da yaşayan 4 milyon Türk var. Almanya olarak Müslüman ve Arap dünyasında moderatör olmak istiyoruz. Çünkü bu bölgede barışa ulaşılmalı." yorumunu yaptı.
"Antalya G-20 zirvesinde önemli kararlar alındı"
OECD Nezdinde Türkiye Temsilcisi ve Büyükelçi Erdem Başçı ise ilk defa katıldığı Uludağ Ekonomi Zirvesinde olmaktan mutluluk duyduğunu belirtti.
Başçı, şöyle konuştu:
"2015 yılını hatırlıyorum. 2015 yılında sürdürülebilir kalkınma konusunda ümitler zirvedeydi ve herkes yapabileceğimizi düşünüyordu. Sürdürebilir kalkınma konusunda zannedersem bütün dünyada hayata geçirebileceğiz. Bu konuda ciddi bir irade var. Aradan bir yıl geçti, 2016. Sürdürebilir kalkınma konusundaki ümitler dip noktada. Sadece 1 yılda. Dolayısıyla burada bir trendden bahsedemeyiz. Burada ciddi bir belirsizlikten bahsedebiliriz aslında. Hepimiz ümitli olmak istiyoruz. Antalya G-20 zirvesinde çok önemli kararlar alındı.
Çok önemli konularda daha önce yapılamayan işler, yapılabilir hale getirildi. Bunlar nelerdir, kurumlar vergisi alanında çok taraflı iş birliği, bu konuda OECD'ye görev verdi ve 'Çalışın, bu konuyu çözün' dedi. Bu daha önce eşi benzeri görülmemiş yepyeni bir düzenlemeye işaret ediyor. Bu bir ümit ışığıydı. İkinci ümit ışığı çevre ve enerji konusunda özellikle gerekli işbirliğinin yapılabilir hale gelmesi ve burada ilk defa G-20 liderleri ilk defa masaya yumruğunu vurdu ve dedi ki; 'artı 2 dereceyi küresel ısınma geçmeyecek.' Bu nedir, 1970'li yıllara kadar kürsel sıcaklıklar hep aynıydı. 1970'ten itibaren bir trend kırılması oldu ve ısınma başladı. Bu bir gerçek herkes bunu doğrulayabilir."
"Şu anda 1970'lere göre artı 1,6 derecedeyiz. Şimdi 2,5'lere gelirsek tam bir felakete dönüşebilir. Bu tartışılabilir. Biliyoruz ki dünyada birçok şey su altında kalacak ve bunu yönetmede ciddi zorluklar olacak." diyen Başçı, 20 ülkenin bu konuda mutabık kaldığını, bir hafta sonra Paris'te 197 ülkenin katıldığı iklim zirvesinde 174 ülkenin taahhüt altına girdiğini sözlerine ekledi.