Uludağ Ekonomi Zirvesi
Doğan Holding Yönetim Kurulu Başkanı Begümhan Doğan Faralyalı, "Toplumlar şirketlerden oluşuyor, şirketler de insanlardan... Dolayısıyla iş dünyasının liderleri olarak bence burada bir rol düşüyor.
Doğan Holding Yönetim Kurulu Başkanı Begümhan Doğan Faralyalı, "Toplumlar şirketlerden oluşuyor, şirketler de insanlardan... Dolayısıyla iş dünyasının liderleri olarak bence burada bir rol düşüyor. İnanıyorum ki Türkiye'de değerlerimizi ve müştereklerimizi hatırlayarak, birbirimizle konuşarak, güvenli bir ilişki sistemi yaratarak güçlü bir Türkiye hikayesi yaratabiliriz." dedi.
Capital ve Ekonomist dergileri tarafından düzenlenen Uludağ Ekonomi Zirvesi'nde, TAV Havalimanları Holding İcra Kurulu Başkanı Mustafa Sani Şener moderatörlüğündeki "Yeni· Türki·ye, Yeni· Büyüme Hi·kayesi·" oturumunda konuşan Faralyalı, 15 yıl yurt dışında yaşadığını, 2009 yılında Türkiye'ye geri döndüğünü anlattı.
Faralyalı, dünyada çok yükselmeye başlamış, markası çok iyi bir yerde bir Türkiye'nin olduğunu belirterek, "2009'dan sonra dünyadaki rüzgarlarla beraber, her türlü rüzgarlarla beraber, toplumda kutuplaşma başladı. Türkiye'de de bir kutuplaşma yaşandığını gözlemledim. Biz hakikaten farklılıklarımızı müştereklerimizden daha fazla konuşmaya başlamıştık. Öyle bir hale gelmiştik ki, ortaklığımız kalmamış gibi... 2015 yılında bir kutuplaşma araştırması yayınlandı. Orada Türkiye'nin nüfusunun yüzde 70'inden fazlasının belli bir partiye oy veren birisiyle komşu olmak, arkadaşlık, iş yapmak istemediğini, daha da ilerisi çocuğunun arkadaş olmasını istemediğini gösteriyordu." şeklinde konuştu.
Başka bir araştırmada ise 10 kişiden 9'unun karşısındakine güvenmediğinin ortaya çıktığını kaydeden Faralyalı, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Danimarka'da yapılan araştırmada ise sadece bir kişi karşısındakine güvenmiyor. Danimarka, araştırmalarda en mutlu ülke çıktı. Yeni bir Türkiye hikayesine değer bazlı bir toplum yaratmakla başlamamız gerektiğine ama bunun da öncesi toplumda güven inşa etmeye başlamamız gerektiğine inanıyorum. Toplumda güveni nasıl inşa edeceğiz? Hepimiz kendi mahallelerimizden dışarıya kendimizi çıkmaya zorlayacağız. Bileceğiz ve kabulleneceğiz ki; bu ülkenin yüzde 99'u iyi insandır ve korkacak bir şeyimiz yok. Birbirimizi dinleyeceğiz, sevgi ve hoşgörüyle karşılayacağız. Toplumlar şirketlerden oluşuyor, şirketler de insanlardan... Dolayısıyla iş dünyasının liderleri olarak bence burada bir rol düşüyor. İnanıyorum ki Türkiye'de değerlerimizi ve müştereklerimizi hatırlayarak, birbirimizle konuşarak, güvenli bir ilişki sistemi yaratarak güçlü bir Türkiye hikayesi yaratabiliriz."
"Hizmet ve perakende sektöründeysek moralimizi yüksek tutmalıyız"
LC Waikiki Yönetim Kurulu Başkanı Vahap Küçük de güvenin her şeyi değiştiren tek unsur olduğunu savundu.
Küçük, "Eğer güven varsa maliyetler düşer, bürokrasi kalkar ve hız artar. Eğer güven yoksa tam tersi, maliyetler artar, bürokrasi artar ve yavaşlar. Bunun için iyi niyet ve güvenin şirketlerin misyonunda olması gerektiğini düşünüyorum. Hizmet ve perakende sektöründeysek moralimizi yüksek tutmalıyız. Bardağın boş tarafını görürsek epey şeyler söyleyebiliriz ama dolu tarafını verirsek güzel şeyler söyleyebiliriz. Biz dolu tarafını görenlerdeniz." şeklinde konuştu.
Türkiye'de, Turgut Özal'ın 1980'li yıllarından sonra kapalı ekonomiden liberal ekonomiye geçişle ihracat furyasının başladığını ancak markaya geçişin 2000'li yıllarda olduğunu anlatan Küçük, 2002 yılına gelindiğinde Türkiye'nin ciddi bir kabuk değiştirdiğini, tek hükümet olması, siyasi ve ekonomik istikrarın sağlanması, Avrupa ve dünyadaki para bolluğuyla ciddi bir alışveriş merkezi yatırımının başladığını söyledi.
Bu durumun, yurt dışındaki rakip markaları da Türkiye'ye getirdiğini ve markaların rekabet etmesini sağladığını kaydeden Küçük, şöyle devam etti:
"Tüketiciler Türkiye'de, 20-30 yıl önce giyimi Avrupa'dan daha pahalıya giyiyordu. Bu nasıl sağlandı? Alışveriş merkezleri ve Türk perakendecilerle, ölçek ekonomisinde verimlilikle beraber ciddi bir fiyat avantajı sağlandı. Bazı ülkeler şimdi Türkiye'den yüzde 40 daha pahalıya giyiniyor. Mısır ve Fas gibi... Sektör ciddi bir istihdam sağladı. Özellikle kadın istihdamında perakende sektörü ciddi bir rol oynadı. Kayıt dışını kayıt içine aldı. Eğer bugün Türk markaları olmasaydı üretim durma noktasına gelirdi. Türk markaları artık dünyanın her ülkesinde yerini aldı."
Küçük, Türkiye'deki sektörün e-ticareti gündemine alması gerektiğini de söyledi.
"Maalesef firmalar kendi işlerinden farklı işler yapıyor"
TAV Havalimanları Holding İcra Kurulu Başkanı Sani Şener ise dünyada 17 havalimanı işlettiklerini, 17 ülkenin ticaret hukukuyla, iş hukukuyla, rekabet hukukuyla ve siyaset kültürüyle uğraştıklarını ifade etti.
Şener, "Eğer sadece bildiğiniz işi yapıyorsanız pek zorlu olmuyor. Maalesef firmalar kendi işlerinden farklı işler yapıyor. Apple'ın bir otel işlettiğini görmediniz, Microsoft enerji işine girmiyor. Şirketlerimizin başarılı olmasını istiyorsak mutlaka kendi bildiğimiz işi yapmalıyız. TAV olarak havalimanları dışında hiçbir iş yapmıyoruz, yapmayacağız da. Bir sürü fırsat geliyor ama girmiyoruz. Çünkü sonunda ciddi sıkıntılar olacağına inanıyoruz." ifadelerini kullandı.
"Büyüklük olarak olmamız gereken yere geldik gibi bir görüntü var"
Anadolu Grubu Otomotiv Grubu Başkanı Bora Koçak, Türkiye'de otomotivin gerek yarattığı istihdam gerekse cirosal açıdan son birkaç yılın bir numaralı sektörü haline geldiğini vurgulayarak, "Yeni bir Türkiye hikayesinden bahsediyorsak Türkiye'nin bir numaralı sektörünün bunun içinde olmamak gibi bir şansı yok." dedi.
Dünyada 2016 yılında 96 milyon araç üretildiğini, bunların yaklaşık yüzde 87'sinin binek otomobil olduğunu bildiren Koçak, şunları kaydetti:
"Bu verimsizliğin, karsızlığın yaratmış olduğu ortamda birçok birleşme, satın alma gibi hareketlerle konuya çözüm bulunmaya çalışılıyor. 'Türkiye bu resmin neresinde?' diye düşündüğümüz zaman aslında dünya nüfusunun yüzde 1'i seviyesinde bir ülke olarak, dünyadaki üretimin yüzde 1,5'i olarak otomobil üretimi yapıyoruz. Yani, 1,5 milyonla dünyada geçen yıl satılan otomobillerin yüzde 1,5'ini ürettik. Üretirken ne kadar katma değer sağlıyoruz, ne kadar karlılık sağlıyoruz, buna bakmakta fayda var. Türkiye'de bizim sanayimiz, ağırlıklı montaj sanayi. Yerlilik oranının düşük olduğu, dolayısıyla katma değerinin minimum olduğu bir noktada... Bu bizim dünyanın dışında bir miktar daha çıkmaza girmemize sebebiyet veriyor. Ağırlıklı olarak ticari araç üretiyoruz. Türkiye'de yapılan üretimin yüzde 40'ı ticari araç. Ticari araç da binek otomobile göre katma değeri bir o kadar daha düşük. Avrupa'nın 6'ncı büyük pazarıyız. Aslına bakarsanız büyüklük olarak olmamız gereken yere geldik gibi bir görüntü var."
"Turizm geliri geriledi"
Capital Partners Türkiye İcra Kurulu Başkanı Hasan Arat da turizme bakıldığında kötü bir tabloyla karşı karşıya bulunduklarını ifade etti.
Türkiye'nin 41 milyon yolcudan 31 milyon yolcuya düştüğünü belirten Arat, turizm gelirinin de 31,5 milyar dolardan 22 milyar dolara gerilediğini bildirdi.
Value Center kurucusu Richard Barett ise buradaki herkesin ortak miras insani ruha sahip olduğunu ifade ederek, "Aynı değerleri paylaşıyoruz. Değerler bizi birbirimizden ayırmamalı. İnançlarımız maalesef bizi birbirimizden ayırıyor. İnançlar bizi bir araya getiren değerleri birbirinden ayrıştırıyor. Ondan dolayı Türkiye'de ortak değerleri yakalamamız gerektiğini düşünüyorum." şeklinde konuştu.
İngiliz Independent gazetesinin yazarı Simon Calder da Türkiye'ye her geldiğinde, ülkenin böylesi güzellikler içinde olduğunu görmekten çok memnun olduğunu dile getirerek, Türkiye'de çok muazzam deneyimler yaşadığını söyledi.
Calder, "Türkiye'nin ciddi rekabet noktasında avantajlarının olduğunu görüyorum. Bu Türkiye'nin hem kültürü hem de tarihiyle alakalı. Avrupalı turistler olarak açıkçası Türkiye'ye gelebildiğimiz için şanslı olduğumuzu düşünüyorum. Maalesef Türkiye'yi tehdit eden, istenmeyen bazı unsurlar var. Sadece İstanbul için değil, ülke için istenmeyen olaylarla karşılaştık." ifadelerini kullandı.