TÜSİAD Onursal Başkanı Tuncay Özilhan: Avrupa Birliği Türkiye için vazgeçilmez öneme sahip
TÜSİAD Onursal Başkanı Tuncay Özilhan, küresel riskler, bölgesel tehditler ve ekonomik çıkarlar göz önüne alındığında Avrupa Birliği'nin Türkiye için vazgeçilmez öneme sahip olduğunu belirtti. Özilhan ayrıca, Türkiye'nin karşı karşıya olduğu sorunları çözebilecek potansiyele sahip olduğunu vurguladı.
Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) Onursal Başkanı Tuncay Özilhan, "Küresel riskler, bölgesel tehditler, ekonomik çıkarlar dikkate alındığında Avrupa Birliği Türkiye için vazgeçilmez öneme sahip." dedi.
TÜSİAD Genel Kurul toplantısında, TÜSİAD Onursal Başkanı Tuncay Özilhan, TÜSİAD Başkanı tekrardan Orhan Turan ve TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Ömer Aras seçildi.
Genel kurulda konuşan Özilhan, 2015 yılında görevi devraldıktan sonra küresel mimaride değişim dalgaları olduğunu belirtti.
19. Yüzyılın tarihte uzun bir yüzyıl olarak bilindiğini belirten Özilhan, şunları kaydetti:
"1789'da Fransız Devrimi ile başlayan ve 1914'te Birinci Dünya Savaşı'na kadar devam eden dönem ulus devletlerinin kurulduğu ve modern dünyanın temellerinin atıldığı bir dönemdir. Buna karşılık 20. yüzyıl kısadır. Sanıyorum 21'inci yüzyılın ikinci on yılı da 'uzun on yıl' terimini hak ediyor. 2008 krizi ile başlayan belirsizlik, karmaşa, bilinmezlik, altüst olmuşluk çağı soluksuz devam ediyor. Dünya sürekli olarak terör olayları ve toplu cinayetlerle sarsıldı. Küresel ısınma daha önce görülmemiş seviyelere ulaştı. Birisi ülkemizde olmak üzere doğal depremler, afetler yaşadık. Küresel sistemde depremler yaşandı. Bildiğimiz dünya değişti. Dünya ekonomisi bir türlü eski gücüne dönemedi. Liberal küreselleşme anlayışıyla işle uygulanan müdahaleler ve ticaret savaşlarına neden oldu. Hayatımıza e-ticaret girdi. Artık ekonominin temel parametrelerini yeşil ekonomi, yeni teknolojiler ve küresel tedarik zincirlerindeki değişimler şekillendiriyor. Kovid-19 pandemisi her alanda çok derin etkiler bıraktı. Dünyada gelir adaletsizliği azalmakta ve yolsuzlukta mesafe alınmaktaydı ama 2019 sonrasında 70 milyon insan aşırı yoksulluğa itildi. Savaşlar, iklim krizi, ekonomik zorluklar gibi nedenler dünya üzerinde göçlere ve mülteci krizlerine neden oldu."
"Mülteci sayısı 2015 yılında 16 milyondan 2023 yılında 30 milyona ulaştı." diyen Özilhan şunları kaydetti:
"Türkiye tüm dünyada İran ile birlikte en fazla göçmene ev sahipliği yapan ülke oldu. Bu tür olumsuz tabloya dünyanın hemen her yerinde tepkiler geldi. Toplumsal olaylar tırmandı. Türkiye'nin batı ve doğu arasında bir köprü olduğuna ve Avrupa Birliği üyelik sürecinin önemine işaret ettim. Küresel riskler, bölgesel tehditler, ekonomik çıkarlar dikkate alındığında Avrupa Birliği Türkiye için vazgeçilmez öneme sahip. 2024 yılında Türkiye hala terörle mücadeleye devam ediyor. Göreve geldiğimde 1999 Gölcük depreminin üzerinden 9 yıl geçmişti. Geçen sene yaşadığımız depremin yaralarını hala tam olarak saramadık."
Özilhan, 2015 yılında enflasyonun yüzde 9, kişi başı gelirin 11 bin dolar, cari açığın gayri safi yurt içi hasılaya oranının yüzde 3 olduğunu hatırlattı ve son verilere göre, enflasyonun yüzde 65, kişi başı gelirin 10 bin 659 dolar, cari açığın gayri safi yurt içi hasılaya oranının da yüzde 3,6 olduğunu söyledi.
Türkiye ekonomisinin dünya ekonomisindeki payının yüzde 1,15, küresel mal ve hizmet ihracatındaki payının ise yüzde 4,1 olduğunu belirten Özilhan, "Üretim artışı sağlamadan makro ekonomik sorunlarda kalıcı bir iyileşme mümkün değildir. Küresel konjonktür durumu daha da önemli hale getirdi." açıklamasında bulundu.
Özilhan, "Yüksek enflasyon ve refah üretmeyen büyüme geçim sıkıntısını getirir. 2024 yılında Türkiye hala gelir adaletsizliğiyle mücadeleye devam ediyor. Refahı artırmak için istihdamı artırmak gerekiyor. 2015 yılında işsizlik 10,3'tü geçen yılın kasım ayında yüzde 9 oldu. 2024 yılında Türkiye hala vatandaşlarına iyi işler oluşturma mücadelesine devam ediyor. İşsizlik sorunu yaşarken bir de nitelikli insan kaynağı sorunu yaşıyoruz." diye konuştu.
Özilhan, konjonktür ne kadar elverişsiz olursa olsun, geleceği kaybetmemek için uzun vadeli düşünmek ve yapısal sorunları ertelemeden çözmek gerektiğini söyledi.
"Umuyorum ki önümüzdeki yerel seçimler, genel seçim mantığında ilerlemez"
TÜSİAD Başkanı Orhan Turan ise TÜSİAD olarak zorlu bir dönemde görev yaptıklarını ifade ederek, "Ortak akılla yan yana durarak, birbirimizden güç alarak ve birbirimize destek vererek doğru bildiklerimizi bu dönemde de söylemeye devam edeceğiz. Atatürk'ün çizdiği yolda, ülkemizin çağdaş uygarlık yolunda ilerlemesini sağlayacağını düşündüğümüz tüm konuları, toplumumuzun en geniş kesimleriyle paylaşmaya özen gösterdik." dedi.
6 Şubat depremlerine ve Marmara Bölgesi'nde beklenen depreme değinen Turan, "???????TÜSİAD olarak ayrıca, Deprem Görev Gücümüz ile beklenen Marmara depremi karşısında, özel sektörün hazırlıklı olması için çeşitli çalışmalar yapıyoruz. Afet yönetimi çok ciddi bir planlama, hazırlık ve koordinasyon gerektiriyor. Geçen sene yaşadığımız yıkıcı deprem bu gerçeği en acı biçimde öğretti. Kurumlarımızı ve kurallarımızı güçlendirip, kentlerimizi depreme dirençli hale getirmeliyiz. Bu konularda vakit kaybetmenin vebalini alamayız." diye konuştu.
Ülke gündeminin önemli başlıklarından birinin de yerel seçimler olduğunu belirten Turan, "Umuyorum ki önümüzdeki yerel seçimler genel seçim mantığında ilerlemek yerine kentlerdeki yaşam kalitesinin iyileştirilmesine yönelik somut projeleri tartışacağımız bir zemin oluştursun. Tüm siyasi partilerimizden örneğin akıllı kent projelerini, teknolojiyi kent yaşamına nasıl entegre edeceklerini duymak isteriz. Yerel yönetimler demokrasinin aşağıdan yukarıya inşa edilmesinde büyük rol sahibi. Yerindenlik ilkesi, merkezi yönetimle yerel yönetimler arasındaki yetki ve görevlerin paylaşımının düzenlenmesi açısından kilit bir kavram. Yurttaş tercihinin dikkate alınması ve yetki ve sorumluluğun halka en yakın birimler tarafından yerine getirilmesi, hizmetlerin etkinliği açısından önem taşır." ifadelerini kullandı.
Turan, ekonomik iyileşme için rasyonel politika çerçevelerine bağlı kalmaya devam edilmesi gerektiğini, enflasyonla mücadelede para politikasının, sosyal politikalar ve maliye politikası ile de desteklemesini önemsediklerini ifade ederek, bu sürecin sadece enflasyonun düşürülmesi açısından değil aynı zamanda özellikle sabit gelirliler üzerindeki olumsuz etkileri açısından da son derece önemli olduğunu kaydetti.
Orhan Turan, ekonominin rekabetçiliğini artırmak için kayıt dışı ile mücadelenin daha da güçlendirilmesi gerektiğini belirterek, "Vergisini kuruşuna kadar doğru ödeyen, her türlü mevzuata harfiyen uyan işletmeler kayıt dışı çalışan işletmelerin karşısında rekabette zorlanıyor. Kayıt dışı ekonomi kayıtlı kesimin vergi yükünün ağırlaşmasına yol açıyor. Üstelik kayıt dışı ekonomi, çevre kirliliği, halk sağlığı, çalışanların sosyal güvenlik hakları, iş sağlığı ve güvenliği, hatta suç ekonomisi gibi, bir dizi negatif unsur ile de iç içe geçer. Bu nedenle kayıtlı ekonomiye geçişin özendirilmesini çok önemsiyoruz." dedi.
Türkiye'nin son bir yılı birçok acıyla geçirdiğine dikkati çeken Turan, sözlerini şöyle tamamladı:
"Şehitlerimizin acısı hala yüreğimizde. Kahramanmaraş depremlerinde 50 binden fazla vatandaşımız hayatını kaybetti. Filistin'de ölen çocukların sayısı 11 bini aştı. 2024'te acılarımızı dindirebilmeyi temenni ediyorum. Ülkemizin karşı karşıya olduğu tüm güçlükleri aşabileceğimiz konusunda kafamda hiçbir şüphe yok. Yetişmiş insan potansiyelimiz, bilim insanlarımız, her alandan uzmanlarımız, yetkin sivil toplumumuz, yüreği ülkesi için çarpan 85 milyon vatandaşımız var. Her türlü ekonomik ve siyasi sorunu nasıl olsa bir şekilde çözebiliriz. Ama yiten giden canları yerine getiremeyiz. Katledilen doğayı, bozulan ekolojik sistemi geri döndüremeyiz. Fırsat eşitliği sağlayamadığımız gençlerimize iyi bir gelecek sunamayız. Vakit geçirmeden ülkemizin geleceği için yaşamsal olan konulara odaklanalım, kayıkçı kavgasını bir kenara bırakalım. Kısa vadeli kısır çekişmelere rağbet etmeyelim. Şahsi ikbal peşinde koşmak yerine ülkenin geleceği için rekabet edelim."