Tüsiad 44. Genel Kurulu
Alarko Holding Yönetim Kurulu Başkanı İshak Alaton: "23 Ocak 1997 günü TÜSİAD'ın Demokratikleşme Perspektifleri raporu Genel Kurul'da reddedildi" "Genelkurmay 28 Şubat darbe adımını kaleme alırken TÜSİAD'ın bir ay önce yaktığı yeşil ışığın bu darbeye katkısı ne kadardır?
Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği'nin (TÜSİAD) 44. Genel Kurul Toplantısı'na Alarko Holding Yönetim Kurulu Başkanı İshak Alaton'un yaptığı konuşma tartışmalara neden oldu.
TÜSİAD'ın 44. Genel Kurul Toplantısı'nda, Prof. Dr. Bülent Tanör anısına düzenlenen "Türkiye'nin Demokratikleşme Evreleri" konulu özel oturumu Prof. Dr. İlber Ortaylı ve Prof Dr. Zafer Üskül'ün katılımıyla gerçekleştirildi.
Üskül ve Ortaylı'nın konuşmalarında ardından, soru sormak için söz alan İshak Alaton kürsüye çıkarak bir konuşma yaptı.
Prof. Dr. Bülent Tanör'ü anma kararı alan TÜSİAD yönetimini kutladığını ve Genel Kurul'a davet edildiğinde büyük mutluluk duyduğunu ifade eden Alaton, "Nihayet TÜSİAD epey geç de olsa uyanmaya başladı diye düşündüm. 17 yıl boyunca TÜSİAD'dan uzak durdum, toplantılarına gitmedim, bugün boykotumu noktalamaya karar verdim. TÜSİAD'la barışmaya geldim" dedi.
17 yıl boyunca TÜSİAD'la ilgili içinde yaşadığı fırtınaları aktarmak istediğini dile getiren Alaton, "Tesadüf ki tam 17 yıl önce, 23 Ocak 1997 günü yine bu salonda Prof. Dr. Bülent Tanör'ün Demokratikleşme Perspektifleri başlık raporunun hazır olduğu bilgi olarak kürsüden verildi. Rapor da nüsha olarak toplantı sonunda üyelere dağıtılmak üzere dışarıda bekletiliyordu. Ben heyecan içindeyim. Çünkü 6 ay boyunca bu raporu hazırladık" diye konuştu.
Bu noktada, Genel Kurul'un Divan Başkanı Hüsnü Özyeğin, Alaton'nun sözünü keserek, kendisine soru sormak için söz verdiğini, ancak onun konuşma yaptığını söyledi.
Soru sormak isteyen diğer üyelerin bu fırsatını ellerinden almamak adına Alaton'a konuşmasını toplantının sonundaki dilek ve temenniler bölümünde yapmasını öneren Özyeğin'e, Alaton, "Bunu reddederim. Çünkü Bülent Tanör'ü anmak için iki profesörü davet ettiniz. Ben de aradan 17 yıl geçtikten sonra sizlerle tekrar beraber olduğum için kusura bakmayın bana bu zamanı tanıyın" karşılığını verdi.
Hüsnü Özyeğin, bunun üzerine, İshak Alaton'un konuşmasına kaldığı yerden devam edip etmemesini ve konuşmasını toplantının sonundaki dilek ve temenniler bölümünde yapıp yapmamasını TÜSİAD üyelerinin oylamasına sundu. Yapılan oylamada üyelerin, İshak Alaton'un konuşmasına devam etmesi yönünde görüş bildirmesi üzerine Alaton tekrar kürsüye çıktı.
" 28 Şubat'ta TÜSİAD'ın yaktığı yeşil ışığın katkısı ne kadardır?"
İshak Alaton, 1997 yılında söz konusu raporun TÜSİAD tarafından reddedildiğini öne sürerek, şöyle devam etti:
"TÜSİAD tarihinde ilk defa yönetim kurulunun ibra edilmediği utancını yaşadım. Şöyle oldu 1997'deki sahne; önce bir iki müspet katkı oldu rapor ilan edilince. Sonra birden hava değişti. Çoğunlukla yaşlı kuşak arka arkaya rapor aleyhinde konuştu. Eleştiri dozu her yeni söz alanda gittikçe yükseldi ve son söz alanlar raporu sipariş eden yönetim kurulunu düpedüz suçladı. 'Bizim demokrasi arayışıyla işimiz yok' dediler, 'Bizim işimiz para kazanmak' demeye getirdiler.
Yönetim kurulu iyice bunaldı, ağır toplar iyice bastırdı. 'Rapor dağıtılmadan reddedilsin' teklifi geldi, teklif kabul edildi ve rapor dağıtılmadan arşive kaldırıldı. Rapora itiraz edenlerin hiçbiri raporu okumamıştı. Sadece başlığına bakarak reddedilmesini istediler ve başardılar. TÜSİAD tarihinde ilk ve tek defa ibra edilmeme utancını o gün yaşadık ve bugün bu utancı yaşamaya devam ediyorum."
Bu olay 23 Ocak 1997 günü yaşandıktan sonra ertesi gün bütün gazetelerin "TÜSİAD demokrasi istemiyor" sürmanşetiyle çıktığını ifade eden Alaton, "Aradan sadece 36 gün geçtikten sonra 28 Şubat 1997'de askerin darbesi geldi. Şimdi sizlere soruyorum; Genelkurmay bu darbe adımını kaleme alırken TÜSİAD'ın bir ay önce yaktığı yeşil ışığın bu darbeye katkısı ne kadardır? Bu soru hep aklımda" diye konuştu.
O günden sonra TÜSİAD'ın umutsuz bir vaka olduğuna inandığını dile getiren Alaton, "Toplumdan kopmuş, fildişi kulede yaşayan bu insanlarla ben bir arada olamam dedim ve TÜSİAD toplantılarına katılmaktan vazgeçip boykot ettim. Ancak üyelikten istifa etmedim, umudumu yitirmedim, sabırla bekledim. 'Er ya da geç bir gün TÜSİAD uyanacak ve ben o gün mutluluğumu TÜSİAD'da dile getireceğim' diye düşündüm. İşte o gün bugün; TÜSİAD uyandı, demokrasi TÜSİAD'a geldi" değerlendirmesinde bulundu.
Alaton, 2010 yılında anayasa değişikliği referandumunda zamanın TÜSİAD yönetiminin yine heyecana geldiğini ve iki profesöre anayasa değişikliğinin demokrasiye katkılarını özetleyen bir rapor hazırlattığını aktararak, şunları kaydetti:
"Bu raporu genel kuruldaki üyelere detaylarıyla anlattılar. Üyelerden Cem Boyner söz istedi. Yönetim kurulunun gözlerinin içine bakarak 'Bu raporun arkasında duracak mısınız?' diye sordu. Yani daha önceki utancı hatırlattı bizlere. 'Hocalara rapor hazırlatıp demokrasi yanlısı görünmek mi, yoksa samimi olarak demokrasiyi savunmak mı?', bunu sordu Cem Boyner. Şüphe içeren sorusunda haklı olduğu ne yazık ki üç gün sonra anlaşıldı. Çünkü 3 gün sonra TÜSİAD Yönetim Kurulu bir basın bülteni yayımlayarak, 'Bu rapor bizleri bağlamaz, raporu yazan iki profesörün şahsi görüşlerini yansıtıyor' dediler. Raporun kabında TÜSİAD logosu varken raporu sahiplenmediler."
"TÜSİAD rapora her zaman sahip çıkmıştır"
Alaton'un konuşması üzerine tekrar kürsüye çıkan TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Muharrem Yılmaz, şunları söyledi:
"Genel Kurul konuşmamın içerisinde bu rapor, bu konu vardı. Bir yanlış yapmamak amacıyla inceleme ihtiyacı hissetmiştim. Kurumdan bu raporun kabulüyle ilgili bir sıkıntı olup olmadığını araştırdım. 1997 yılında tüm tartışmalara rağmen bu rapor kabul edilmiştir; kayıtlarda var olan, bana intikal eden bilgi budur. Ayrıca o günden beri, hatta daha geçmişinden beri demokratikleşme meselesi çalışılmaktadır.
Aslına bakılırsa, 43 yıl önce TÜSİAD kurulurken ekonomik faaliyetin sürdürülebilirliğinin, çağdaş bir dünyanın üyesi olabilmenin demokratikleşmeye bağlı olduğunu zaten kurucular, o günden beri emek verenler görmüşler ve söylemişlerdi. Onların hazırladığı ortamda da 20 yıldır bu konu çalışıyor. Ayrıca bu raporu daha sonra güncelleyen Sayın Zafer Üskül Hoca da aramızda. Rapor kabul edilmiştir. TÜSİAD rapora her zaman sahip çıkmıştır. Gerekli güncellemeyi de Sayın Hocamız yapmıştır."
"TÜSİAD'ı küçültecek sözler söyleyemezsin"
Muharrem Yılmaz'dan sonra söz alan Mehmet Şuhubi de Alaton'a cevaben şunları kaydetti:
"Bu hadiselerin bizatihi içinde olan bir insan olarak bazı hakikatleri anlatmak isterim. Bülent Tanör ve arkadaşlarına bir anayasa taslağı hazırlanması için bir vazife verildikten sonra hadise Genel Kurul'a geldi. Genel Kurul'da Divan Başkanı Aydın Bolak, ben de onun başkan yardımcısıydım. Aydın Bolak 'Ben bu çalışmayı katiyen ibra etmem' dedi. Bunun üzerine ben de 'Siz başkan olarak bunu bu şekilde söyleyemezsiniz' dedim. Bana çok kızdı. Neden ibra edilmemesi gerektiğini uzun uzun anlattı. Ben söz aldım ve görüşlerimi arz ettim.
'Bu çalışma emek sarf edilmiş bir çalışmadır. Hepimizin ayrı düşünceleri olduğu kabul edilebilir. Benim de farklı görüşlerim olmasına rağmen bu hazırlığı sonuna kadar destekliyorum' dedim. O sırada, merhum olan bir arkadaş, 'Bu kabul edilirse ben istifa ederim' dedi. Toplantıdan sonra yönetim kurulunda bir karar alındı; bu anayasa hazırlığının doğru olup olmadığının birkaç profesörle tartışılması istendi. O gün orada bazı tartışmalar devam ederken ortaya ciddi tenkiti mucip bir şey çıkmadı. Ondan sonra da bunun kendiliğinden bir kabul haline geldiği görüşüldü."
Mehmet Şuhubi, konuşmasında ayrıca İshak Alaton'a hitaben, "TÜSİAD kolay kolay küsülüp vazgeçilecek, oyuncak gibi kullanılacak bir kurum değildir. TÜSİAD'ı küçültecek sözler söyleyemezsin. Ben seni severim ama bu husustaki konuşmalarını da kabul etmem" dedi.
"28 Şubat'a yeşil ışık yakmak ne demek, Genelkurmay bize kırmızı kart gösterdi"
TÜSİAD eski Yönetim Kurulu Başkanı Muharrem Kayhan ise Genel Kurul'un dilek ve temenniler bölümünde, Alaton'un iddialarına cevap verdi.
Raporun dağıtılmaması gibi bir durumun söz konusu olmadığını belirten Kayhan, "Rapor iki gün önce Meclis Başkanı'na sunuldu, basına tanıtıldı ve buradaki Genel Kurul'da dağıtıldı. Sonra bu rapor Türkiye'deki kitap satışları ile karşılaştırılırsa ciddi bestseller oldu, İngilizce ve Türkçesi bilmem kaç baskı yaptı, yurt dışında benim başkanlığım döneminde 2-3 bin İngilizce kopyasını ben dağıttım. rapor o gün o toplantıda dağıtıldı" dedi.
O dönem Genel Kurul'da raporun yeterince tartışılmadığının doğru olduğunu, Divan Başkanı Aydın Bolak'ın bu yüzden 'Bu rapor faaliyet raporu içinde yer almasın' ve 'Bununla ilgili özel bir toplantı yapılsın' şeklinde bir girişimi olduğunu anlatan Kayhan, şunları söyledi:
"Ondan sonra, bu Genel Kurulu takiben 8 Nisan tarihinde bunun tek gündem maddesi olduğu ve bütün üyelerin katılacağı bir toplantı yaptık. O gün 400 üyemiz vardı, 200 küsuru toplantıya geldi. Bu, TÜSİAD'ın tarihindeki en büyük oranlı katılımlardan biridir. O toplantıya kadar Türkiye'de o günkü gazete ve dergi sayısına göre, çok iyi hatırlıyorum, bunun yansımalarıyla alakalı 850'nin üzerinde kupür okudum ben. Bu 850 kupür ve değerlendirmenin 600 küsuru raporun lehinde ve TÜSİAD'ın ne kadar doğru bir iş yaptığını belirten kupürlerdi. Diğer 250 tanesinin de içerikle ilgili değil de 'Size mi düştü bunu söylemek?' şeklinde bir itirazı vardı.
Dolayısıyla iç ve dış kamuoyunda fevkalade olumlu tepkiler alan bir rapordu. 8 Nisan'daki yapılan İstişare Konseyi toplantısında bu rapor, belki bir iki itiraz olmuştur, diyelim ki 198 üyenin oyuyla, TÜSİAD çalışmalarının bir parçası olduğu, bununla ilgili çalışmalarına devam ettirilmesi ve geliştirilmesi gerektiği yönünde bir kararla sona erdi. O aradaki zamanda Türkiye'de çok olaylar oldu. Ama bu rapor 8 Nisan'dan sonra TÜSİAD'ın Türkiye'de ve dışarıda önündeki 4-5 senelik çalışmasının çerçevesini oluşturmuştur. Hem fikir hayatına hem bundan sonraki demokratikleşmeyle ilgili hangi iktidar, hangi kurum, hangi üniversite çalışma yapıyorsa bunlara da bir kaynak teşkil etmiştir."
Raporun ardından ilk iki sene içerisinde 5 tane seminer yapıldığını aktaran Kayhan, 28 Şubat sonrası dönemde bu raporun tezlerinin hepsinin kamuoyunda da müdafaa edildiğini söyledi.
İshak Alaton'un 17 senedir TÜSİAD'ı boykot ettiği iddiasının gerçekleri yansıtmadığını, Demokratikleşme Perspektifleri toplantılarını geliştirmek için yapılan seminerlerin birçoğunda Alaton'un da bulunduğunu belirten Kayhan, "Bu şeyleri artık yaşına vermek lazım veya başka bir amacı var. Fevkalade mahsurlu ve TÜSİAD'ı zayıflatması da çok çok yanlış" dedi.
Alaton'un 28 Şubat ile söz konusu raporu ilişkilendirmesinin de haksız bir itham olduğunu ifade eden Kayhan, "Biz bu raporu yayımladıktan sonra Genelkurmay zehir zemberek bir açıklamayla bizim bu raporu tenkit ederek, 'Ya fikirsiz bilgi sahibi ya da bilgisiz fikir sahibi' dediler. BU raporla ilgili yeşil ışık yakmak ne demek, bize kırmızı kart göstermeye kalktılar" diye konuştu.
TÜSİAD Üyesi Mustafa Aydın ise "Az önce İshak Alaton'un TÜSİAD için 'fildişi kule' tabiri vardı. Ben, yönetim kuruluyla birlikte bu algıyı kaldırma çalışmaları yapmak gerektiğini düşünüyorum" dedi. - İstanbul