Türkiye Bankalar Birliği 56. Olağan Genel Kurulu
Bankacılık Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) Başkanı Mukim Öztekin, "BDDK olarak sektöre, yeni ve güçlü aktörlerin girişi için gerekli hassasiyeti göstermekteyiz" dedi.
Bankacılık Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) Başkanı Mukim Öztekin, "BDDK olarak sektöre, yeni ve güçlü aktörlerin girişi için gerekli hassasiyeti göstermekteyiz" dedi.
Türkiye Bankalar Birliği (TBB) 56. Olağan Genel Kurul toplantısında konuşan Öztekin, son bir yılda yaptıkları bütün düzenlemelerin temel amacının, öncelikle bankacılık sektörünün yapısını güçlendirmek olduğunu ifade ederek, "İkinci önceliğimiz, bankacılık sektörünün etkinliğini ve verimliliğini artırmak, üçüncüsünü ise küresel finans kriziyle birlikte önemi biraz daha artan ve finansal istikrarın bir parçası olduğu kabul edilen, finansal tüketiciyi korumaya yönelik adımlar atmak oluşturmuştur" dedi.
Öztekin, sektörü daha güçlü hale getirecek, daha etkin ve verimli çalışmasını teşvik edecek ve finansal istikrarın bir parçası olan, finansal tüketiciyi koruyacak politika ve uygulamaları, hayata geçirmenin son bir yılda, BDDK'nın temel yaklaşımını oluşturduğunu belirtti.
Türkiye'nin, son yıllardaki ekonomik performansının arkasında, sağlanan istikrar ve güven ortamının yanında, güçlü bankacılık sisteminin olduğunu söylemenin yanlış olmayacağına işaret eden Öztekin, şunları kaydetti:
"2007 yılında baş gösteren ve hala etkisini sürdüren finansal krizden, bankacılık sektörü başarıyla çıkmamış olsaydı, 2010 ve 2011 yıllarında hızlı kredi artışlarını sağlayamaz ve ekonominin yüksek performansını da destekleyemezdi. 2012 yılı büyüme performansımızda kredilerin yavaşlamasının rolünü de kabul etmek gerekir. 2013 yılına ilişkin beklentimiz, ekonominin 2012 yılına göre daha yüksek bir oranda büyüyeceği şeklindedir. Kredi artışındaki hızın, kamuoyunda yüksek olarak algılanması ve kredi artışlarının 2011 yılındaki gibi daraltılabileceğine ilişkin beklentinin oluşması, kanaatimce kredi talebini önemli ölçüde öne çekmiş görünmektedir."
- "Basel 3 ile uyumlu likidite rasyosu hesaplamasına ilişkin mevzuat çalışmalarımız son aşamaya geldi"-
Mukim Öztekin, Basel 2 ve Basel 3 düzenlemeleriyle ilgili çalışmalara değinerek, "Küresel finansal kriz, düzenleme otoritelerini de etkilemiş, bu etki sonucu Basel 3 uzlaşısı Eylül 2010 tarihinde kabul edilmiştir. Krizin giderek yaygınlaşması ve derinleşmesi, bu kurallar bütününün, uygulamaya geçişi noktasında bir gecikme yaşanmasına yol açmış, Basel Komitesi'nin Ocak 2013 tarihinde yaptığı toplantıda da, Basel 3'ün likidite düzenlemelerinin zamana yayılarak uygulanmasına karar verilmiştir" dedi.
Basel 3'ün, sermayenin kalitesine ilişkin yeni düzenlemeler içerdiğini, özel olarak çekirdek sermayenin (yani banka sahiplerinin koyduğu ödenmiş sermaye ve dağıtılmayan karlar gibi sağlam unsurların) miktarının artırılmasını hedeflediğini anlatan Öztekin, şöyle konuştu:
"Bizim bankacılık sektörümüzde, bu tür unsurlar, sermayenin yaklaşık yüzde 90'ını oluşturmaktadır. Bu da, bankalarımızın, Basel 3'ün getirdiği kriterlere uyma konusunda, zorluk çekmeyeceğini ortaya koymaktadır. Basel 3 düzenlemelerinin önemli unsurlarından biri, kaldıraç oranı ile ilgili düzenlemedir. Bu düzenlemeyle, bankalara ana sermayeyle ne kadarlık risk üstlenecekleri konusunda, yeni bir sınır getirilmiştir. Bankacılık sistemimizde, ortalama kaldıraç oranının yüzde 7 olması, Basel 3'ün getirdiği alt sınır olan yüzde 3'ün çok üzerinde bulunması, sektörümüzün bu düzenleme noktasında da Basel 3 ile uyumlu olduğunu göstermektedir."
Türkiye'de hali hazırda bir aylık vade dilimi için hesaplanmakta olan likidite oranının, Basel 3 uzlaşısındaki likidite karşılama oranı ile büyük ölçüde uyumlu olduğuna dikakti çeken Öztekin, "Basel 3 kuralları, likidite karşılama oranı ile bankaların 30 gün gibi kısa bir sürede, oluşabilecek nakit çıkışlarını karşılayabilecek, likit varlıklara sahip olmasını istemektedir" dedi.
Öztekin, BDDK olarak yapılan uygulamaların, Türk bankacılık sisteminin, Basel 3 uzlaşısına adaptasyonunu büyük ölçüde kolaylaştırdığını ifade ederek, "Basel 3 ile uyumlu likidite rasyosu hesaplamasına ilişkin mevzuat çalışmalarımız son aşamaya gelmiş bulunmaktadır. Bu çalışmayı, kısa süre içerisinde sonuçlandırıp kamuoyu ile paylaşmayı planlıyoruz" bilgisini verdi.
-"Sektöre, yeni ve güçlü aktörlerin girişi için gerekli hassasiyeti göstermekteyiz"-
Şirketlerin finansman açısından yaklaşımlarının değişmesinin ve sermaye piyasalarına yönelmesinin, hiç kuşkusuz sermaye piyasasına katılımını artıracağını ifade eden Öztekin, bunun piyasayı genişlettiği gibi daha da derinleşmesine olanak sağlayacağını kaydetti. Reyting uygulamasının, bankacılık kesimine olduğu kadar, şirketler ve sermaye piyasalarına da olumlu etkisine bakarak, Bankalar Birliğinin bu konuda yapılan çalışmaları hızlı bir şekilde sonuçlandıracağına inandığını söyleyen Öztekin, şunları aktardı:
"Piyasada ekonomik birimlerin etkinliğini artıran en önemli faktör rekabettir. Rekabetin artması, piyasanın daha etkin ve verimli çalışmasına yol açar. Bunun içindir ki göreve geldiğimizden beri, BDDK olarak sektöre, yeni ve güçlü aktörlerin girişi için gerekli hassasiyeti göstermekteyiz."
Öztekin, finansal tüketicinin korunması ve tüketiciye, finansal ürünlerin niteliği, taşıdığı riskler ve getirdiği yükümlülükler konusunda, net, açık ve yeterli bilginin sunulmasıyla şeffaflığın son derece önemli olduğuna dikkati çekerek, "Bu noktada, finansal tüketicinin korunması kapsamında, üç önemli çalışma yaptık. Bunlardan biri, KMH, ikincisi Sözleşmeler
Tebliği ve üçüncüsü de Hakem Heyeti Tebliği'dir" dedi.
KMH düzenlemesiyle bankaların kredi kullandırdıkları müşterilerine otomatik olarak kredili mevduat hesabı açma uygulamasına sınırlama getirildiği bilgisini veren Öztekin, şöyle konuştu:
"Bankaların müşterilerine kredili mevduat hesabı açarken, müşterilerden imzalı ya da kanıtlanabilir bir talep alınması şart koşulmaktadır. Merkez Bankası da KMH faiz oranları için bir üst sınır uygulamasına geçmiştir. Buna göre, söz konusu hesaplarda uygulanacak akdi ve gecikme faiz oranlarının, kredi kartı işlemlerinde uygulanacak, aylık azami akdi ve gecikme faiz oranlarını geçmemesi kararlaştırılmıştır."
Öztekin, Sözleşmeler Tebliği ile getirilen yenilikle, bankanın ürün veya hizmet için müşteriden tahsil edilecek faiz, ücret ve diğer masraflarının ve bunların tahsil yönteminin yer aldığı bir bilgi formu düzenleyerek müşteriye imzalatacağını ifade etti.
Bir önemli hususun ise faiz ve ücretlerdeki değişikliklerin, müşterilere, 30 gün önceden bildirilmesi ve müşterilere vazgeçme hakkının tanınması olduğunu anlatan Öztekin, "Ayrıca, 180 gün süreyle kullanılmayan kredi kartları, vadesiz mevduat ve özel cari hesaplar, hareketsiz hesap kabul edilmiş olup bankalara bildirim yükümlülüğü getirilmiştir. Bu düzenlemelere uymayan bankalara idari yaptırımlar uygulanacaktır" diye konuştu.
Yürürlüğe konulan üçüncü düzenlemenin Müşteri Şikayetleri Hakem Heyeti Tebliğ olduğunu hatırlatan Öztekin, şunları kaydetti:
"Bu Tebliğle, daha önce Hakem Heyetinde temsil edilmeyen Kurumumuzdan iki personel, heyete dahil edilmiş ve böylece alınan kararlarda Kurumumuzun görüşlerinin tam olarak yansıtılması imkanı sağlanmıştır. Bu yeni düzenleme ile bankalar ve müşteriler arasında şikayete konu olan hususların, önemli bir kısmının çözüme kavuşturulması öngörülmektedir."
-"Bankacılık sektörünün önümüzdeki 10 yıl süresince ortalama reel yüzde 10 büyüme trendi izleyeceği tahmin edilmektedir"-
Son yıllarda bankacılık sektörü konusunda ülke olarak gösterilen başarının, bütün kesimlerden takdir gördüğünü söyleyen Öztekin, "Bankacılık sektörümüz, son 10 yılda yıllık bazda ortalama olarak, yüzde 10 civarında bir reel büyüme kaydetmiştir. Önümüzdeki 10 yıl süresince de böyle bir büyüme trendi izleyeceği tahmin edilmektedir" dedi.
Bankacılık sektörünün, ülke ekonomisinin gelişimine, güçlü bir destek kaynağı olarak öne çıkmasını arzuladıklarını ifade
eden Öztekin, şunları aktardı:
"Türev ürünler, şeffaflık, hesap verebilirlik ve inovasyon (yeni ürün sunumu) gibi, birçok konuda sistemin yeni tasarımlara ihtiyacı vardır. Kurum politikalarını, sorunların ortaya çıkışını engelleyecek ve çözüme kavuşturacak, bir vizyon üzerine tesis etmeyi hedefliyoruz. Bankacılık, kısa vadeli değil uzun vadeli bir iş olarak görülmeli ve sektörün sağlıklı büyümesi açısından da müşteri sadakatine önem verilmelidir diye düşünüyorum." - İstanbul