Trump'ın başkan seçilmesinin ardından gözler, uluslararası iklim ve ticaret politikalarına çevrildi
ABD'de Donald Trump'ın başkan seçilmesinin küresel iklim değişikliği ve finansmanı, temiz enerji dönüşümü ve ticaret politikalarına önemli yansımalarının olacağını belirten uzmanlar, politikalarda olası bir zayıflamanın ABD ekonomisine de darbe vuracağını öngörüyor.
ABD'de Donald Trump'ın başkan seçilmesinin küresel iklim değişikliği ve finansmanı, temiz enerji dönüşümü ve ticaret politikalarına önemli yansımalarının olacağını belirten uzmanlar, politikalarda olası bir zayıflamanın ABD ekonomisine de darbe vuracağını öngörüyor.
Trump'ın seçim kampanyası sürecinde temiz enerji ve iklim değişikliğiyle mücadeleye yönelik açıklamaları, bu alandaki ilerlemenin baltalanabileceği yönündeki endişeleri artırdı.
Seçim kampanyası döneminde "deniz üstü rüzgar enerjisi projelerini hurdaya çıkarma" taahhüdünde bulunan ve daha önceki başkanlık döneminde ABD'nin Paris Anlaşması'ndan çekilmesini sağlayan Trump'ın başkan seçilmesinin ardından, özellikle Avrupa'daki temiz enerji şirketlerinin hisselerinde keskin düşüşler görüldü.
AA muhabirinin derlediği bilgilere göre, seçim sonuçlarının netleşmesiyle, Avrupa Yenilenebilir Enerji Fiyat Endeksi dün yüzde 9,5 düşüşle kapandı.
İspanya merkezli yenilenebilir enerji şirketi EDP Renovaveis'in hisseleri yüzde 11 değer kaybetti. Dünyanın en büyük deniz üstü rüzgar enerjisi şirketi Orsted'in hisseleri yüzde 12,8 geriledi.
Danimarka merkezli rüzgar türbin şirketi Vestas'ın hisselerindeki düşüş yüzde 12,8 oldu.
Almanya merkezli yenilenebilir enerji şirketi RWE hisseleri yüzde 4,4 gerilerken, rüzgar türbinleri üreticisi Nordex'in hisseleri günü yüzde 7,5 değer kaybıyla kapattı. Merkezi Portekiz'de bulunan yenilenebilir enerji şirketi EDP'nin hisseleri yüzde 7,1 düştü.
Gelecek hafta başlayacak iklim müzakerelerinde Trump belirsizliği
Trump'ın başkanlık zaferi, bu yıl Azerbaycan'ın ev sahipliğinde 11-22 Kasım'da düzenlenecek Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 29. Taraflar Konferansı'na (COP29) sayılı günler kala geldi.
Ancak Trump'ın başkanlığı Ocak 2025'te devralacak olması nedeniyle, COP29'daki iklim müzakerelerini Biden yönetimi yürütecek.
Bu yıl COP29'daki müzakerelerin ana gündeminde iklim finansmanı yer alırken, yaklaşık 200 ülkenin temsilcileri iklim değişikliğinin etkilerine karşı kırılgan durumdaki gelişmekte olan ve az gelişmiş ülkelerin ihtiyaçlarını karşılamak için bir finansman hedefi belirlemeye çalışacak.
"Çalkantılı bir dönem olabilir"
Uzmanlar, Trump'ın başkanlığının Avrupa başta olmak üzere küresel çapta iklim değişikliği ve finansmanı, temiz enerji dönüşümü ve ticaret politikalarına önemli yansımalarının olacağını belirtirken, politikalarda olası bir zayıflamanın ABD ekonomisine de darbe vuracağını öngörüyor.
Avrupa merkezli düşünce kuruluşu Strategic Perspectives Direktörü Neil Makaroff, ABD'deki seçim sonuçlarının ardından AA muhabiriyle paylaştığı değerlendirmesinde, Trump'ın zaferinin Avrupa çıkarlarına karşı bir tehdit olduğunu belirterek, "Trump'ın başkanlığında ABD, Çin ve muhtemelen Avrupa ile küresel ekonomide istikrarsızlığa yol açabilecek şiddetli bir ticaret savaşı başlayabilir. Bu çalkantılı dönemde Avrupa'nın ekonomik güvenliğini ancak bütüncül bir reaksiyon ve büyük bir yatırım planı koruyabilir." ifadelerini kullandı.
Yeni ABD yönetiminin etkisini sınırlamak ve ABD'den sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) ithalatına bağımlılığı azaltmak için Avrupa'nın sanayisini güçlendirmesi ve karbonsuzlaşmayı stratejik hale getirmesi gerektiğini vurgulayan Makaroff, "AB ülkeleri, 'AB Malı' değer zincirlerini geliştirmek ve enerji güvenliğini arttırmak için tüm araçları sağlayan güçlü bir Temiz Sanayi Anlaşmasının arkasında birleşebilirler. ABD ticaret savaşının ve Çin'in ekonomik hakimiyetinin yarattığı çifte baskıyla yüzleşmenin tek yolu bu Temiz Sanayi Anlaşması'nda birleşmek." değerlendirmesinde bulundu.
"Sıcaklık artışını 1,5 dereceyle sınırlandırma çabaları zarar görebilir"
Düşünce kuruluşu Climate Analytics Üst Yöneticisi (CEO) Bill Hare, insan faaliyetlerinden kaynaklanan küresel sıcaklık artışının sanayi öncesi döneme göre 1,3 derece daha yüksek olduğunu anımsattı.
Bu ısınma nedeniyle halihazırda dünya genelinde aşırı hasalar ve can kayıpları yaşandığını dile getiren Hare, şunları kaydetti:
"Eğer Trump Paris Anlaşması'ndan yeniden çekilme tehdidini yerine getirirse, en büyük kaybeden ABD olacaktır. Bunu daha önce de yaşadık. Trump'ın ilk başkanlığı döneminde ABD'nin çekilmesi, bazı uzmanların öngördüğü gibi anlaşmanın çökmesine neden olmadı. Trump yönetimi altında ABD'nin iç politikalarını geri çekmesi, ısınmayı 1,5 dereceyle sınırlama çabalarına zarar verecektir. Nihayetinde sıcaklık artışını 1,5 dereceyle sınırlandırma hedefini tutturma ihtimali, önümüzdeki birkaç yıl içinde diğer tüm ülkelerin atacağı adımlara ve Trump'ın başkanlığının sona ermesinin ardından ABD'nin atacağı adımlara bağlı olacak."
Avrupa İklim Vakfı CEO'su Laurence Tubiana da X hesabından yaptığı paylaşımda ABD seçim sonuçlarının küresel iklim eylemi için bir gerileme olabileceğini belirterek, "Ancak Paris Anlaşması bir ülkenin politikalarından daha güçlü. Küresel temiz enerji dönüşümünün arkasında ABD'nin daha önce öncülük ettiği ancak şimdi kaybetme riskiyle karşı karşıya olduğu güçlü bir ekonomik ivme var." ifadesini kullandı.