Tofaş Üst Yöneticisi Başaran Açıklaması
"Artık hiçbir şekilde raf projesi yapmıyoruz. Yani diğer ortaklarımızdan bir proje alıp getirmiyoruz. Burada sıfırdan başlıyoruz" "Bu kriz ortamında kazandığımız itibar ortada. Önümüzdeki dönem Avrupa'da krizin çözülmesiyle Türkiye'ye çok daha fazla fırsatlar çıkacağı ortada"
TOFAŞ Üst Yöneticisi Kamil Başaran, "Artık hiçbir şekilde raf projesi yapmıyoruz. Yani diğer ortaklarımızdan bir proje alıp getirmiyoruz. Burada sıfırdan başlıyoruz" dedi.
Bursa'da, TOFAŞ Anadolu Arabaları Müzesi'ndeki Zaman Makineleri Saat Sergisini gezen Başaran, gazetecilere yaptığı açıklamada, hafif ticari araç satışlarında son zamanlarda görülen düşüşün, ülkenin gittikçe artan ihracatına aykırı bir hareket olarak ortaya çıktığını söyledi.
Binek araçta ithalat seviyesinin yukarılara doğru çıktığını belirten Başaran, şöyle devam etti:
"Bu yüzde 80'lere kadar geldi. Önemli olan konu, pazarın istikrarının devam etmesi. 2016 öncesi kalıcı bir yukarı çıkış trendi yakalamamız çok zor. Biz sadece Avrupa'ya değil, Latin Amerika'ya, Afrika'ya, Rusya'ya da ihraç yapıyoruz. Dolayısıyla kısa vadeli çözümler üretmek istemiyoruz. TOFAŞ, ihracatını dengeli biçimde sağlamış durumda. 400 binlik kapasiteyi ayakta tutarak milyon araçlı kapasitelere ulaşmalıyız. Umuyorum ki Türkiye pazarındaki pazar büyümesi kalıcı olur. Öte yandan yüzde 80'lere gelen ithalat artışının da çok fazla olduğunu düşünüyorum."
Doblo modelinin yeni neslinin başarılı olacağına inandığını ve ülkenin dış ticaret açığına büyük katkı sağlamasını ümit ettiklerini dile getiren Başaran, bu araçlarla hedefleri bakımından yeni bir yola çıktıklarını anlattı.
Başaran, yurt dışındaki müşterilerden hareketle ihtiyaçları tanımlamaya başladıklarına dikkati çekerek, "Artık hiçbir şekilde raf projesi yapmıyoruz. Yani diğer ortaklarımızdan bir proje alıp getirmiyoruz. Burada sıfırdan başlıyoruz" ifadesini kullandı.
Türkiye'nin 2023 ihracat hedeflerine de değinen Başaran, bu çerçevede yılda 4 milyon araç üretimi ve bunun yaklaşık 3 milyonunun ihracatının amaçlandığını belirtti.
Bu hedef yakalanamasa da atılan doğru adımlardan iyi sonuçlar alınacağını vurgulayan Başaran, "Avrupa Birliğindeki (AB) kriz bir an evvel çözülürse Türkiye'nin iç pazarı da ihracata nefes verecek kadar sürdürülebilir olarak sağlanabilir. Dünyanın 10'uncu büyük endüstrisi olmasak dahi 11'inci, 12'nci olsak da bu yolda yapılan çalışmaları çok önemli adımlar olarak görüyoruz. Bu kriz ortamında kazandığımız itibar ortada. Önümüzdeki dönem Avrupa'da krizin çözülmesiyle Türkiye'ye çok daha fazla fırsatlar çıkacağı ortada" değerlendirmesinde bulundu.
Yerli otomobil ve Türkiye'nin araç parkı
"Yerli araba denildiğinde ilk madalyonu bize taktılar" diyen Başaran, yerli kaynakları en fazla kullanan üreticilerden biri olduklarını söyledi.
Yerli kaynakları maksimize etmeye çalıştıklarına işaret eden Başaran, şunları kaydetti:
"Yüzde 100 her şeyi Türkiye içerisinde sağlamanız, rekabet ortamı içerisinde size fırsat vermiyor. Ürettiğimiz Doblo, Linea ve Minicargoda ortalama olarak parça bazında yüzde 75'ini yerli yapıyoruz. Ekonomik anlamda ise modelden modele değişiklik göstermekle beraber yüzde 55'ten 64'e kadar giden bir açılım içerisinde Türkiye'de yerli kaynaklardan maksimize ederek üretimimizi gerçekleştiriyoruz. Bu, Avrupa'da iddialı olan global üreticilerin üzerinde olan orandır. 'En ucuzunu getirelim' amacında değiliz."
Otomotiv sektöründe Türkiye'nin orta ve uzun vadeli çok büyük şansları olduğunu, bu sektörün Türkiye ekonomisine katma değer oluşturacak ender sektörler arasında ilk sırada geldiğini anlatan Başaran, bu durumun gelecek yıllarda da böyle kalacağını öngördüklerini dile getirdi.
Kamil Başaran, Türkiye'nin, demografik olarak Avrupa'ya göre daha genç olduğunu bildirerek, şöyle konuştu:
"14,5 milyon aracın yüzde 50'si 14 yaşın üzerinde. Buna baktığımızda bu araç parkının mutlaka güncellenmesi lazım. Yenilenecek araç parkı ve eşdeğer ülkelere göre kişi başına düşen araç sayısının büyüyecek olması, vergi ile satışların gözden geçirilip hangisinin daha fazla gelir getireceği, bizi doğruya götürecektir. Tüketici güven endeksi en önemli fark yaratan konu. AB'deki sokaktaki vatandaşın cebinde para olmasına karşı güven endeksindeki düşüklükten dolayı bu parayı harcamakta tereddüt ediyor. Araç almaktan tereddüt ediyor. Bunları yan yana koyduğumuzda sektör, Türk ekonomisini desteklemeye devam edecek." - Bursa