TL'nin Değersizleşmesi İhracatın ve Rekabet Gücünün İtici Gücü Olamaz"
JCR Eurasia Başkanı Ökmen: "TL’nin değersizleşmesi ihracatın ve rekabet gücünün orta ve uzun vadede itici gücü olamaz" "Türkiye’de, genelde maliye politikaları özelde ise vergi ve teşvik politikaları ile yasal çerçeve ve kayıt dışılık doğrudan yatırım için uygun ortam sunmamaktadır"
Japon kredi derecelendirme kuruluşu Japan Credit Rating (JCR) Eurasia Başkanı Orhan Ökmen, "TL'nin değersizleşmesi ihracatın ve rekabet gücünün orta ve uzun vadede itici gücü olamaz" açıklamasını yaptı.
Ökmen, yazılı açıklamasında, TL'nin değerlenmesinin tüm vadelerde ve gecikmesiz olarak rekabet gücünü yıpratırken, Türkiye'nin ihracat bileşimindeki ithal mal oranlarının yüksekliği nedeniyle TL'nin zayıflamasının aynı ölçüde rekabet gücünü ve ihracat performansını artıramadığını kaydetti.
"Türkiye, mevcut orta kalite ihraç mallarıyla rekabet üstünlüğü kazanamaz" ifadelerini kullanan Ökmen, Türk ekonomisinde, yurtiçi tasarrufların eksikliğinin yanında verimlilik ve rekabet gücü zayıflığının giderilemediğini, sürdürülebilir olmakla birlikte bu düşük büyümenin temelinde tasarruf eksikliği, verimsizlik ve rekabet gücü zayıflığının bulunduğunu kaydetti.
Orhan Ökmen, verimlilik artışında mali sistemin gelişmişliğine ve etkinliğine kamu kurumlarının kalitesinin ve esnek olmayan işgücü piyasalarının eşlik edememesinin büyüme sorunu yarattığını belirterek, son 15 yılda ekonominin büyüme sürecinde şoklara dayanaklı bankacılık sektörü, dinamik bir özel sektör varlığı ve bütçe disiplininin birbirine eşlik ettiğini ifade etti.
Ancak değişen bu küresel koşullarda kamu başta olmak üzere genel ekonomik kurumların kalite erozyonu nedeniyle Türkiye'nin mevcut büyüme modelini sürdürme zorlukları yaşadığını dile getiren Ökmen, şöyle devam etti:
"Orta gelir grubundaki hane halkının kullanılabilir gelir seviyesinin ve reel faiz oranlarının düşüklüğü tasarruf artışını engelleyen önemli faktörlerdir. Türkiye'de özel ve hane halkı tasarruf oranlarının düşüklüğünün nedenleri; reel faiz oranının düşüklüğü, gelir dağılımındaki eşitsizliğin giderilememesi, yüksek gelirli istihdam yaratan projelerin azlığı, kadınların işgücüne katılım oranlarının düşüklüğü, öz güvene dayalı olmayan ezberci eğitim sistemi, kamu kesimindeki verimsiz ve kalitesiz harcamaların yüksekliği, kayıt dışılık, gayri safi özel kullanılabilir gelirin artmaması, yüksek nüfus bağımlılık oranları ve gelir erozyonu yaratan yüksek enflasyondur."
Kredilere ulaşımın zorlaştırılmasıyla cari açığı azaltma politikalarının beklenen tasarruf artışını sağlayamadığını vurgulayan Ökmen, tüketim alışkanlıklarının değiştirilmesiyle veya kredilere ulaşımın zorlaştırılmasıyla tüketim harcamalarına getirilen kısıtlamaların cari açığı azaltmakla birlikte tasarruf oranlarını artıramadığını ifade etti.
Tasarruf oranlarını artırmak üzere oluşturulan bireysel emeklilik sisteminde biriken fonların yönetiminin iyi yapılmaması ve yine hayat sigortalarındaki kapsayıcılığın dar amaçlarla azaltılmasının da sistemin çekiciliğini ve gelişim potansiyelini sınırladığını kaydeden Ökmen, Türkiye'nin nominal ihracatını artırmakla birlikte ihracat sofistikeliğine, teknoloji ve bilgi ağırlıklı pazarlarda yayılma yeteneğine henüz ulaşamadığını belirtti.
Türkiye'nin ihraç ürünlerinin çeşitlendiğini, ihracat pazarlarının ve nominal ihracat miktarının arttığını anımsatan Ökmen, sonuçta Türkiye'nin ekonomik entegrasyonunun arttığını ifade etti.
Ökmen, Türkiye'nin ucuz emek-yoğun üretiminin orta teknolojili sermaye-yoğun ve nispeten kurumsal üretime doğru evrilmesinin ihracat sepetinin bileşimini de değiştirdiğini dile getirerek, "Ancak Türkiye'de arz yönlü rekabet gücüne ve ileri teknolojili üretime odaklanılmaması, montaj ve düşük katma değerli ürünleri aşamaması, dengeli bir finansman karışımı sağlanamaması ve sonuçta rekabet gücünün kazanılamaması nedenleriyle ihracat ürünlerinde sofistikeliğe ulaşılamamaktadır. Sonuçta Türkiye'nin ihracatı, ihracatın çeşitliliği artmakla birlikte bu ihracat artışı büyümenin kaynağı haline gelememiş ve itici gücü olamamıştır" ifadelerini kullandı.
"Orta gelirden ihracat artışıyla çıkılabilir"
Ökmen, teknolojik yetersizliği, Ar-Ge çalışmalarının zayıflığı ve nitelikli işgücü eksikliği nedenleriyle doğrudan yatırım açısından Türkiye'nin henüz çokuluslu şirketlerin hedef ülkesi haline gelemediğini belirtti.
İhracatta ticaretin yoğunlaşma riskinin giderek arttığına işaret eden Ökmen, "Üretim üstünlüğü bulunan sınırlı sayıdaki büyük firmaların sağladığı ihracat artışları sektörden çekilen çok sayıdaki küçük ve orta ölçekli firma kayıpları tarafından aşağı çekilmekte ve KOBİ'lerin ihracat deneyimi kazanmasını engellemektedir" ifadelerini kullandı.
Ökmen, şunları kaydetti:
"Türkiye'de genelde maliye politikaları özelde ise vergi ve teşvik politikaları ile yasal çerçeve ve kayıt dışılık doğrudan yatırım için uygun ortam sunmamaktadır. Kısa dönemde tasarruf açığının giderilmesi mümkün olmadığına göre, doğrudan yatırımlara odaklanılarak kısa vadeli dış finansman ihtiyacının azaltılması Türkiye'nin dış kırılganlıklarını azaltacaktır. İhracat sektörü, kamusal hizmetlere kaliteli erişim güçlüğü içerisindedir. İhracat öncesinde ve sonrasındaki ihracatla bağlantılı kamusal ve kısmen de finansal hizmetlere erişim güçlüğü ve bunların yüksek maliyetleri mal ihracatının artışını ve rekabet gücünün artışını ciddi bir şekilde engellemektedir."
Türkiye'nin orta gelir statüsünden ancak ihracat artışıyla çıkabileceğini, bu nedenle üretkenlik artışıyla ilgili engellerin ortadan kaldırılmasına odaklanılması ve KOBİ'lerin finansman engellerinin azaltılması gerektiğini vurgulayan Ökmen, faiz seviyelerinde indirime ve para politikalarında gevşemeye ilişkin devam eden siyasi baskıların, ekonominin koruyucu faktörlerinin gücünü azalttığını ve Türkiye'nin enflasyonla mücadelesini zafiyete uğratacağının ortaya çıktığını kaydetti. - İstanbul