Reklam, Boşa Para Harcamaktır"
Türkiye ekonomisinin artık ’üretmek’ gibi bir sorunu olmadığını belirten Subbrand Marka ve Reklam Ajansı Başkanı Mustafa Solmaz, "Türkiye’de firmalar, mallarını satmak ve daha fazla kar etmek için başvurabileceği tek çare reklam olarak görülüyor.
Türkiye ekonomisinin artık 'üretmek' gibi bir sorunu olmadığını belirten Subbrand Marka ve Reklam Ajansı Başkanı Mustafa Solmaz, " Türkiye'de firmalar, mallarını satmak ve daha fazla kar etmek için başvurabileceği tek çare reklam olarak görülüyor. Ama maalesef bu tek odak mantığı 1950'ler de kalmış durumda" dedi.
Türkiye'de satış arttırmak için firmaların piyasada irili ufaklı yaklaşık 20 milyar dolar reklam ve tanıtım harcamasında bulunması sektörün konu ile ilgili ne kadar çok çaba harcadığını gözler önüne seriyor. Subbrand Marka ve Reklam Ajansı Başkanı Mustafa Solmaz, "Milli ekonomimizin büyümesi ve gelişmesi anlamında üretim sorunu kalmayan üreticilerimizin markalaşmak ve markaya bağlı beyin temelli reklamlar üretmekten başka şansı yok ve konu Türkiye ekonomisi açısından son derece önemli" dedi.
Türkiye'de reklamın, satışların artmasının tek yolu olarak görüldüğünü ama bu yaklaşımının doğru olmadığını belirten Solmaz, "Bakınız Türkiye ekonomisinin artık 'üretmek' gibi bir sorunu yok, günümüzde temel sorun 'pazar bulmak, yani satmak'. Türkiye'de firmaların, mallarını satmak ve daha fazla kar etmek için başvurabileceği tek çare reklam olarak görülüyor. Ama maalesef bu tek odak mantığı 1950'ler de kalmış durumda, günümüzde ise manzara çok daha karmaşık ve değişik bir halde" dedi.
1950'li yıllarda, bir çok ürünün ya piyasaya yeni çıktığının ya da en fazla 2-3 üreticinin piyasada aktif rol oynadığının altını çizen Mustafa Solmaz, "O dönemde sizin ürününüzü insanlara satabilmenizin tek yolu alıcı hedef kitleye varlığınızı duyurmaktı. Çünkü ya ürününüz yeni ve eşsiz ya da 2 üreticili piyasaya 3'üncü üretici olarak giriyorsunuz. Bu noktada farklılaşma ihtiyacınız düşük ve zaten çok da gerek yok aslında. Biraz fiyat düşürmek ve fazla ses çıkarmak insanların aklında kalmanız için yeter bir durum. Tüm tüketicilerin temel sorusu "Bu mal/hizmeti neden tüketmeliyim". Peki şimdi neye ihtiyacımız var? Sadece ürünümüzü ve onun özelliklerini yani 'neden' sorusunun cevabını insanlara çok iyi anlatacak ve onu tanıtacak bir reklam ajansına ihtiyacınız var. Yapacağınız reklam da ürünü anlatmak çok önemli çünkü ürün bilinirliği düşük" şeklinde konuştu.
Günümüz Türkiye'sinde, müşterilere ulaşmaya ve ürünlerinin satışlarını yine benzer yollarla arttırmaya çalıştığını kaydeden Solmaz, "Bu şirketler önce zaman ve para kaybediyor, ardından da ya tanıtımı kendi yapmaya çalışıyor ya da yanlış insanların elinde bir çok işletme gibi sermayesini kaybederek batıyor. Aslında yok olan üçüncü şahısların paraları ve şirketleri değil Türkiye ekonomisinin gücü, istihdam olanakları, çocuklarımızın geleceği ve milli sermayemiz oluyor" ifadelerini kullandı.
Subbrand Marka ve Reklam Ajansı Başkanı Mustafa Solmaz, günümüz dünyasında marka sahiplerinin rekabeti nasıl yönetmesi ile ilgili "Öncelikle günümüz dünyasında artık 1950'li yıllara oranla üretimle ilgili kısıtların aşılmış olduğunu ve üretim bilgisi anlamında sıkıntı yaşanmadığını belirtelim. Bu durum üretim mallarının çoğalmasına, yeni istihdam/iş imkanlarına ve tüketimin ucuzlayarak mallara/hizmetlere erişimin kolaylaşmasına imkan tanımıştır. Fakat bu olumlu durumların olumsuz getirileri de olmuştur. Artık üreticiler ve tedarikçiler çoğalmış, bölgesel rekabete ülkesel hatta küresel rekabet eklenmiştir. Medya araçlarının çoğalmasıyla insanların maruz kaldığı reklam sayısı binlerden milyonlara ulaşmış, ürünler arasındaki farklar gittikçe azalmış hatta ortadan kalkmıştır. Fakat bütün bu gelişmelere rağmen insan doğası aynı kalmış yani sınırlı seçim ve algı düzeyini değiştirememiştir. Dolayısıyla ürünlerin hedefi insanlar olduğundan insanların seçenekleri ve onlara ulaşan mesajlar inanılmaz oranda artmış fakat buna karşılık insanların seçim yapma mekanizmaları ve kapasiteleri sınırlı kalmaya devam etmiştir. Bu da günümüz dünyasındaki şirketlerin baş etmesi gereken en önemli rekabet sorunu olmuştur.
Gelişmiş ekonomiler bu sorunun üstesinden gelmek için insanların tercih yapmalarını ve şirketlerin hatta ürünlerin başarılı olabilmelerini bir bilim olarak ele alarak geliştirmişlerdir. Çünkü artık günümüzde tüketiciler "Bu ürünü/hizmeti Nereden tüketmeliyim" sorusunu sormaya başlamıştır, yani artık ürün bilinirliği yüksektir. Bu durum 'pazarlama' olarak bildiğimiz bilim dalını ortaya çıkarırken artık sadece 'reklam' yaparak ve ürün tanıtarak başarı sağlanamayacağını çok erken dönemde keşfetmişlerdir. Bu noktada bilim insanları; müşteriye sunulacak ürünün kendine has bir tüketim vaadinin olması gerektiğini, ayrıca yine bunun müşteriye eşsiz bir kimlik altında sunulmasının hayati bir öneme sahip olduğunu ortaya koymuşlardır. Bu zorunluluğun günümüz dünyasındaki anlamı 'marka olmak'tır. Marka olduktan sonra reklam yapmanız gereğine vurgu yapan bu bilim; reklamın ürün tanıtmasının günümüzün seçenek patlaması yaşanan dünyasında bir anlam ifade etmediğini belirtmiştir" diye konuştu.
Türkiye'de güçlü bir ekonominin inşaasının devam etmesi için şüphesiz ki markalara ihtiyaç olduğunu vurgulayan Solmaz, "Marka ise eşsiz bir tüketici vaadi ile pazarlama sisteminin bir araya gelmesinden oluşan, ayırt edici bir kimliktir ve marka asla logo, isim ya da reklam demek değildir. Düşünün ben marka dediğimde bir çok insan beni avukat zannediyor çünkü markadan anlaşılan tek şey marka patent tescil. Bu bile marka bilincimizin düzeyini göstermeye iyi bir örnek. Biz bu noktada artık üreticilerimizin 1950'lerde olmadıklarını anlayarak ürün tanıtan gereksiz reklamlara milyonlarca lira aktarmalarının önünün kesilmesi gerekliliğini vurgulamak istiyoruz. Reklamlar tabiiki gereklidir ve olmalıdır. Fakat günümüz dünyasında ürün reklamı yapmanın boşa israf olduğunu, bir markanız varsa reklam yapmanın işe yaradığını da öğrenmemiz zorunlu" dedi.
Mustafa Solmaz, son olarak firmalara; eğer ürününüz/hizmetiniz ayırt edici bir kimliğe ve müşteriye sunduğunuz eşsiz bir satın alma teklifine yani markaya sahipse, beynin dünyayı algılama yollarına uygun olarak tasarlanmış reklamların çok ama çok işe yarayacağını belirterek, "Eğer bir markanız yoksa; reklam; boşa para harcamaktır" dedi. - İSTANBUL