Petrol-İş Sendikası Genel Başkanı Yaşar Açıklaması
Petrol-İş Sendikası Genel Başkanı Ali Ufuk Yaşar, "Lasti·kte üreti·m desteklenmeli·, anti· dampi·ng uygulamaları geni·şleti·lerek sürdürülmeli·di·r." dedi.
Petrol-İş Sendikası Genel Başkanı Ali Ufuk Yaşar, "Lasti·kte üreti·m desteklenmeli·, anti· dampi·ng uygulamaları geni·şleti·lerek sürdürülmeli·di·r." dedi.
Petrol-İş Sendikası yazılı açıklamasında, görüşlerine yer verilen Yaşar, lastik üretiminin dampingli ithalattan zarar görmesini engellemek için bazı ürün gruplarında son beş yıldır uygulanan önlemlerin süresinin 21 Haziran 2016 tarihinde sona erdiğini vurgulayarak, "2011 yılına kadar daha geniş bir çerçevede uygulanan söz konusu ithalat önlemleri, bu tarihten itibaren daraltılarak sadece ağır vasıta, iş makineleri ve zirai araçlarda kullanılan lastikler için uygulanmaya başlanmıştır.Binek taşıtlar için kullanılan lastikler yüzde 4,5 vergi ile Çin'den ithal edilebilir hale gelmiştir.Lastik sektöründe zaten daraltılmış olan son ithalat önlemleri de sona ermek üzere. Mevcut önlem süresinin sona ermesiyle başta Çin'den olmak üzere ucuz taşıt lastiklerinin ithal edilmesinin önünün açılması, ülkemizde yapılan lastik üretimine büyük bir darbe vuracak, üretimin düşmesine, lastik ihracatının azalmasına ve nihayetinde istihdamın düşürülmesine neden olacaktır." değerlendirmesinde bulundu.
Yaşar, ekonomide ulusal çıkarlar için taşıt lastiği sektöründe var olan ithalat önlemlerinin ve vergilerin devam ettirilmesini gerektiğini vurgulayarak, "Dahası, bu önlemlerin kapsamı genişletilmelidir. İthalatta damping uygulamalarına karşı alınacak önlemleri de, yurt içinde üretimin ve istihdamın desteklenmesinin araçlarından birisi olarak görmekteyiz." ifadesini kullandı. Petrol-İş'in Türkiye'de taşıt lastiği sektöründe ithalatın artmasına ve haksız rekabete yol açan damping uygulamalarına karşı koruma önlemlerinin alınması gerektiğinin altını çizdiğini kaydeden Yaşar, "Bu doğrultuda, lastik ithalatında halihazırda uygulanmakta olan ithalat vergileri mutlaka sürdürülmeli, bu önlemler lastikte diğer ürün gruplarına doğru genişletilmeli ve gerekli hallerde ithalatta miktar kısıtlamalarına gidilmelidir." uyarısında bulundu.
Son yıllarda uluslararası lastik üreticilerinin yatırımlarını büyük ölçüde Güneydoğu Asya ve Çin üzerinde yoğunlaştırdığını kaydeden Yaşar, "Özellikle Çin piyasası hızla büyümektedir. Çok uluslu lastik tekelleri de yatırımlarını maliyet ve ucuz işçilik gerekçesiyle Çin'e yönlendirmektedir. Son yıllarda gerçekleştirilen yatırımlarla birlikte dünya lastik üretiminin yüzde 43'ü Çin'de yapılır hale gelmiştir. Ancak bu yatırımlar, başta Çin'de olmak üzere büyük bir kapasite fazlasına yol açmış durumdadır. Dolayısıyla Çin, ürettiği lastikleri ihraç edebilmek için üreticilerine her türlü kolaylığı sağlamakta ve damping gibi dış ticarette rekabete aykırı bazı düzenlemelere yönelmektedir." bilgisini aktardı.
"Lastik üretimi ülkemizde stratejik önem taşıyan bir iş kolu" Sektörde yerli üreticiler Petlas, ÖZKA ve Kocaeli Lastik Sanayisinin faaliyet göstermekte olduğunu bildiren Yaşar, şunları kaydetti:
" Türkiye'de lastik üretimi, hem iç pazar hem de ihracata yönelik sürdürülmekte. 2015 yılında lastik üretimi 27,5 milyon adet düzeyine çıkmıştır. Bunun 13 milyonu iç pazarda tüketilmekte, 14,5 milyonu ihraç edilmektedir. Ülkemizde lastik pazarı, 22,1 milyon adet düzeyinde. Tüketimin 13 milyonu Türkiye'deki üretimle ve yaklaşık 9 milyonu ithal ürünlerle karşılanmaktadır.
Ülkemizde 1960'lı yıllarda başlayan taşıt lastiği üretimi günümüze kadar sürekli şekilde gelişerek varlığını sürdürmüştür. Bugün 30 milyonu aşan yıllık üretim kapasitesiyle ülkemizde yerleşik hale gelen otomotiv piyasasına üretim yapılmaktadır. Ayrıca son yıllarda ihracat önemli ölçüde artmakta ve ülkemizde yapılan üretimin yarıdan fazlası ihraç edilmeye başlanarak büyük bir döviz geliri elde edilmektedir. Lastik sektörü, doğrudan üretim, hizmet ve servis ağlarıyla birlikte yaklaşık 100 bin kişilik büyük bir istihdama yol açmakta. Dolayısıyla lastik üretimi ve taşıt lastiği iş kolu ülkemizde ekonomik büyüme ve sosyal gelişme açısından stratejik önemdedir."
"Koruma önlemlerinin daraltılması ya da kaldırılması sakıncalı"
Başkan Yaşar, Türkiye'de taşıt lastiği sektörünün dünya piyasalarındaki tüm olumsuz koşullara karşın önemli bir gelişme dinamiği ve potansiyeli sergilediğini belirterek, "2009-2015 döneminde, dünya lastik pazarı ortalama yüzde 4,3 büyüme gösterirken, Türkiye'de pazar ortalama yüzde 7,3 büyümüştür. Sadece 2015 yılında dünya lastik pazarı yüzde 1, Avrupa ise yüzde 2 büyürken, Türkiye'de pazar yüzde 9'un üzerinde yüksek bir oranda genişlemiştir. 2020 yılında ülkemizde lastik pazarının 29,3 milyon adet düzeyine çıkması beklenmektedir." bilgisini verdi.
Sektörün Türkiye açısından önemini vurgulayan Yaşar, "Lastik ithalatı için uygulanan koruma önlemlerinin daraltılması ya da kaldırılması sakıncalıdır. Çünkü, başta Çin'den olmak üzere bu sektörde ithalata karşı önlemler kaldırıldığı takdirde, ülke içindeki üretim büyük bir darbe alacaktır. Çok uluslu lastik tekelleri, üretimlerini yurt dışına kaydırmaya başlayacak, yerli üretici Petlas'ın ise Çin'de ürettikleri lastikleri iç pazara vermeyi tercih edecek bu yabancı tekellerle rekabet şansı kalmayacaktır." ifadelerini kullandı.
Yaşar, Çin'de ucuz işçilik ve kalitesiz ham madde kullanımı nedeniyle lastik fiyatlarının dünya ve Türkiye pazarındaki sektör fiyatlarından daha düşük olduğunu belirterek, şunları kaydetti:
"Binek taşıtlar, ağır vasıta, zirai araçlar ve iş makineleri lastiklerinde Çinli ürünlerin fiyatları, yurt içi lastik fiyatlarından çeşitli ürün grupları için yüzde 30 ila 80 daha ucuzdur. Çin menşeli lastiklerde kalite ve güvenlik kriterleri bir kenara bırakılarak üretilen ürünlerde yakalanan fiyat avantajı, dünyada birçok ülkede soruşturma konusu olmaktadır. Bu lastiklerle ilgili yine birçok ülkede tüketici şikayetleri hızla artmaktadır.
Küreselleşmenin derinleşmesiyle birlikte üretim, ihracat ve ithalat süreçlerinde ulusal sınırlar ortadan kalkmış ve tüm ekonomik politikalar çok uluslu kuruluşların "daha fazla kar" amacına yönelik olarak geliştirilmeye başlanmıştır. Küreselleşme ve dünya ticaretinde getirilen bazı kurallar, üretimi "rekabet ve serbestleşme" görüntüsü altında uluslararası tekellerin mutlak denetimi altına sokmaktadır. Taşıt lastiği sektöründe de benzer bir durum ortaya çıkmıştır. Çin'den gelen lastiklere uygulanan anti damping vergisinin daraltılması, tümüyle küresel lastik üreticilerinin çıkarlarına hizmet etmiştir. Bugün sektörde bazı ürün gruplarında var olan anti damping uygulamasının yenilenmemesi ise ulusal ekonomiye ve yerli üreticilere yeni ve daha büyük zararlar verecektir."
Yaşar, değerlendirmesini şöyle sürdürdü: "Tüm dünyada küreselleşmenin bu yıkıcı sonuçlarını önlemek için ülkeler çeşitli önlemler almaktadır. Son olarak 2016 yılı başında, Çin'den yapılan ağır vasıta ve kamyon lastiği ithalatında dampinge karşı ABD'de soruşturma başlatılmıştır. Soruşturmanın ilk aşamasında Çin'den yapılan ucuz ithalatın ABD'deki lastik üretimi üzerinde olumsuz etkileri olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca Hindistan'da da benzer bir soruşturma süreci yürütülmektedir. Geçtiğimiz yıl aynı ürün grubu için Avrasya Ekonomik Birliğine üye Rusya, Tataristan ve Beyaz Rusya ithalat önlemlerine başvurmuştur. AB ülkelerinde de bu ürün grubuna yönelik ithalat önlemi alınması konusu yoğun şekilde tartışılmaktadır.
Dolayısıyla, başta ağır vasıta ve kamyon olmak üzere taşıt lastiği ithalatında tüm dünyada önlemler alınırken Türkiye'de ithalat vergisinin kaldırılması düşünülemez. Ülkemizde taşıt lastiği sektöründe üretimin artması, istihdamın büyümesi, ihracat gelirlerinin çoğalmasının yolu, Türkiye'de gerçekleştirilen üretimin özellikle Çin'den kaynaklanan haksız rekabet koşullarına karşı korunmasından geçmektedir. Aksi bir durum, sektördeki sermayenin ucuz işçilik üzerinden maliyet rekabetine girmesine yol açacak, istihdam ve ücretler baskılanacaktır. Böylece uluslararası sermaye bir amacına daha ulaşmış ve ülkemizin 'Avrupa'nın Çin'i' haline getirilmesi hususunda bir aşama daha geçilmiş olacaktır.
Ayrıca, ülkemizdeki lastik üretimi dampingli ithalata karşı korunmaz ise yurt içinde yapılan üretim düşecek, vergi kaybı yaşanacak, ihracat azalacak ve ithalat artacaktır. Ülkemiz ciddi bir döviz kaybına uğrayacak, cari denge olumsuz etkilenecektir."