Kutuplaşma Tuzağına Düşmeyelim Refah ve Çağdaşlığa Odaklanalım
Yeni Anayasa Tartışmasında Laikliğin Öne Çıkmasının, Bazı Hükümet Üyeleri, Parti Mensupları ve Yerel Yöneticilerin, Geçmişteki Eylem ve Söylemlerinden Kaynaklandığını Kaydeden Tüsiad Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ, "Kutuplaşma Tuzağına Düşmeden, Ülkeyi Güçlendirecek ve Toplumun Kendisini Yenilemesini Sağlayacak Bir Siyasal-toplumsal Yapının Kurulması İçin Çalışmak Zorundayız" Dedi.
Yeni anayasa tartışmasında laikliğin öne çıkmasının, bazı hükümet üyeleri, parti mensupları ve yerel yöneticilerin, geçmişteki eylem ve söylemlerinden kaynaklandığını kaydeden TÜSİAD Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ, "Kutuplaşma tuzağına düşmeden, ülkeyi güçlendirecek ve toplumun kendisini yenilemesini sağlayacak bir siyasal-toplumsal yapının kurulması için çalışmak zorundayız" dedi.
TÜRKİYE’nin yeni Anayasası’nı ’toplumsal bir sözleşme’ olarak tanımlayan Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ, Anayasa tartışmalarında laiklik konusunun ön plana çıkmasının, bugün de görev başında olan bazı hükümet üyelerinin, parti mensuplarının ve yerel yöneticilerin, geçmiş dönemlerdeki eylem ve söylemlerinden kaynaklandığını kaydetti.
DÖNÜM NOKTASINDAYIZ: Arzuhan Doğan Yalçındağ, TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi (YİK) toplantısında yaptığı konuşmada, toplum olarak, refah ve çağdaşlaşma yolunda ivme kazandıracak bir vizyonun tanımlanmasına ve şeffaf, tutarlı, kararlı politikalarla hayata geçirilmesine ihtiyaç duyulan bir dönüm noktasında olduğumuzu vurguladı. Yalçındağ, "Böyle bir ortamda, biz de kutuplaşma tuzağına düşmeden, ülkeyi her bakımdan güçlendirecek ve toplumun kendisini yenilemesini sağlayacak bir siyasal-toplumsal yapının kurulması için çalışmak, bu ideallere hizmet etmeyen her türlü anlayıştan da uzak durmak zorundayız" dedi.
ENERJİMİZİ EMECEK: "Şimdilik, seçimlerden hemen sonra başlayan Anayasa tartışmalarının, toplumsal enerjinin önemli bir bölümünü emecek gibi gözüktüğünü" ifade eden Arzuhan Doğan Yalçındağ, konunun geri dönülmez biçimde gündeme girmiş durumda olduğunu söyledi. Bu değişimden, Türkiye için nasıl bir atılım fırsatı yaratabileceği, Anayasa’nın nasıl çağdaş bir toplum inşa etmenin zemini haline getirebileceğine bakılması gerektiğini aktaran Arzuhan Doğan Yalçındağ, eğer, bireysel özgürlükleri geliştiren, demokratik siyasal işleyişin önündeki engelleri kaldıran, laiklik prensibini zedelemeyen, toplumu çağdaşlaştıran, gerçek anlamda toplumsal sözleşme niteliği taşıyan bir Anayasa oluşturulabilirse, bu atılım fırsatının yakalanabileceğini belirtti.
DEĞİŞİM SÜRECİ: Bunu yaparken, birey ile devlet arasında doğru dengeler kurarak, devletin kurumları arasındaki dengeyi ve karşılıklı denetim mekanizmalarını gerektiği gibi oluşturarak, bu atılımın uzun soluklu bir toplumsal değişim sürecine dönüştürülebileceğine dikkat çeken Arzuhan Doğan Yalçındağ, Anayasa’yı kimin yapacağı sorusunun ortaya çıktığını aktardı. Yeni bir toplumsal sözleşme yapılacaksa, uygun bir yöntemin seçilmesinin önemli olduğuna işaret eden Arzuhan Doğan Yalçındağ, çok sayıda anayasa profesörünün uyarıda bulunduğunu söyledi.
YÖNETİM ’TALİ’ DEĞİL: Arzuhan Doğan Yalçındağ, şöyle konuştu: "Çok kökten bir değişiklik arayışı ile yola çıkılmışsa, o zaman da, Anayasa hukukunun ortaya koyduğu biçimde, tüm kesimlerin katıldığı özel bir kurul oluşturarak taslak metni hazırlanmalıdır. Eğer sadece Anayasa değişikliği yapıyorsanız o zaman da Anayasa’nın kurucu felsefesine, özellikle laiklik anlayışına dokunamaz, değişmez maddelerini değiştiremez, Anayasa’nın nasıl değiştirileceğine ilişkin kendinize özgü yöntemler öneremezsiniz. Yapacağınız, mevcut Anayasa’nın kurucu ilkeleri ve temel çizgileri içinde kısmi değişikliklerdir. Biz de yöntemin ’tali’ bir mesele görmenin yerinde olmadığını düşünüyoruz."
Hükümetin görüşlerimize tepkisini yadırgadık
ARZUHAN Doğan Yalçındağ, haziran başında yapılan Yüksek İstişare Konseyi’nden bu yana, dünyada ve Türkiye’de önemli gelişmeler yaşandığını, bunları geçtiğimiz günlerde kısmen değerlendirme fırsatı bulduklarını kaydetti. Arzuhan Doğan Yalçındağ, "Bazı değerlendirmelerimiz hükümet kanadında tepki çekti. Bu, TÜSİAD’ın alışkın olduğu bir tutumdur. Yine de, demokrasi kültürü açısından, sivil toplum örgütlerinden gelen uyarılara gösterilen bu geleneksel tepkinin, iktidar partisinde hálá kendisine yer bulabilmesini doğrusu yadırgadık" diye konuştu.
Ekonomik dönüşüm için dingin siyaset gerekir
HÜKÜMETİN bir acil eylem programı hazırlığı içinde olduğunu bildiklerini söyleyen Arzuhan Doğan Yalçındağ, bu programın, sözünü ettiği temel vizyon çerçevesinde hazırlanması gerektiğini, ayrıca, bu çerçevede, program hazırlanırken, ekonomiden sorumlu devlet bakanının önderliğinde, özel sektörle işbirliği arayışı içine girilmesinin de son derece yararlı olacağı düşüncesinde olduğunu ifade etti. Arzuhan Doğan Yalçındağ, yeni hükümetin, tüm toplumun sahipleneceği bir ekonomik dönüşüm projesini bir an önce oluşturmasını beklediklerini belirterek, bunu gerçekleştirebilmek için, dingin bir siyasal ortamda, salim kafayla çalışmaya ihtiyaç olduğunu vurguladı.
AB’de hava lehimize 301 hemen değişsin reform hızlansın
TÜRKİYE’nin AB sürecinde genel havanın son derece berrak olduğunu, AB ile ilişkilerde orta vadede zamanın Türkiye lehine işlediğini, İngiltere, İsveç, Polonya, İtalya, İspanya, Portekiz gibi birçok AB ülkesinin bu sürece açık destek verdiğini aktaran Arzuhan Doğan Yalçındağ, kısa vadede yapılması gerekenin, "hemen yarın TCK’nın 301. maddesini değiştirmek ve demokratik reformları hızlandırmak" olması gerektiğini belirtti. Arzuhan Doğan Yalçındağ, şöyle devam etti: "Riskleri en aza indirmek, fırsatlardan azami ölçüde yararlanmak bizim elimizdedir. Yeter ki, mevcut tartışmaların içinden sağlıklı, dengeli, uzlaşmaya dayalı sonuçlar üreterek çıkalım. Türkiye’yi daha güçlü bir ekonomi, demokrasi ve toplumsal yapıya kavuşturma yolunda hızla ilerleyelim. Başta insan sermayemiz ve teknolojimiz olmak üzere, tüm kaynaklarımızı geliştirerek, küresel rekabette başarılı bir bilgi toplumu olarak yükselelim."