Kaçak Balık Avcılığı Masaya Yatırıldı
Son zamanlarda gündemden düşmeyen yasadışı balık avcılığı sorunu, İzmir'de masaya yatırıldı.
Son zamanlarda gündemden düşmeyen yasadışı balık avcılığı sorunu, İzmir'in Aliağa ilçesinde masaya yatırıldı.
İzmir Bölgesi Su Ürünleri Kooperatifler Birliği Başkanı Kemal Yılmaz'ın öncülüğünde Aliağa Ticaret Odası Konferans Salonu'nda düzenlenen istişare toplantısına İzmir Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü, Liman Başkanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı yetkilileri ile İzmir'de faaliyet gösteren su ürünleri kooperatiflerinin
temsilcileri ve balıkçılar katıldı. Toplantının açılış konuşmasını yapan İzmir Bölgesi Su Ürünleri Kooperatifler Birliği'nde danışmanlık görevinde bulunan Su Ürünleri Mühendisi Mehmet Reşat Demir, son dönemde özellikle Çandarlı Körfezi'nde kaçak trol avcılığında ciddi artış görüldüğünü belirtti.
Toplantıda söz alan balıkçılar ise, İzmir'in çeşitli semt ve ilçelerinde avlanması ve satılması yasak olan balıkların perakende satış yapan mekanlarda satıldığına dikkat çekti. Denetimlerin yetersizliğinden yakınan balıkçılar, İzmir Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü'nden denetimlerin sıklaştırılmasını istedi.
Balıkçıkların iddiasına yanıt veren İzmir Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü Su Ürünleri Birim Sorumlusu Mustafa Erkan, İzmir Balık Hali'nde düzenli olarak denetim yaptıklarını, ancak denetimlerin sıklığından dolayı avlanması ve satılması yasak olan balıkların artık hal yerine kenar mahallelerde kamyon kasalarından bozma soğutucu depolarında toplanarak piyasaya sürüldüğünü söyledi. İzmir'de yapılan denetimler hakkında bilgi veren Erkan, yasadışı avcılığı önleme noktasında kurumlar arasında koordinasyon sorunu olduğunu savundu. 1380 Sayılı Su Ürünleri Kanunu'nun 33. maddesine göre deniz ve iç sularda istihsal edilen su ürünlerini koruma ve kontrolde Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü personelinin yanı sıra Sahil Güvenlik, jandarma, polis, zabıta ve bu kolluk kuvvetlerinin olmadığı yerlerde köy muhtarlarının bile yasal işlem yapmaya yetkili olduğunu anlatan Erkan şöyle konuştu:
"İzmir il Müdürlüğümüzde İzmir ve ilçelerinde görev yapan zabıtalara eğitim verdik. Balıkçılığı ve 33. maddeyi anlattık. Buna rağmen zabıta ekipleri pazar tezgahlarında satılan yavru balıklara müdahale etmiyor, bize haber vermiyor. Bu noktada mülki amirler paydaşları bir araya getirip, kurumlar arasında ihtiyaç duyulan koordinasyonu sağlayamazsa su ürünlerine olan ilgi bu şekilde kalmaya devam eder."
"BALIKÇILARIMIZ DA ŞAPKALARINI ÖNÜNE KOYSUN"
Özellikle kooperatif üyesi olan balıkçıların sorumluluk duygusu içerinde hareket etmesi gerektiğini söyleyen Erkan, "Kaçak avcılık yapılıyor, tezgahlarda yavru balıklar satılıyor diye serzenişlerini dile getiren balıkçılarımız da şapkalarını önlerine koyup kendilerine 'Ben bugün sektör için ne yaptım?' diye sorduklarında alacakları yanıt 'Hiçbir şey yapmadım' olacaktır. Bu anlamda sizlere de görev düşüyor. İletişim çağındayız. Hiçbir şeye seyirci kalmayın. Kurumları harekete geçirmek yine sizin elinizde" diyerek, kooperatiflere iş birliği çağrısında bulundu.
Sorun ile çözüm önerilerinin konuşulduğu toplantıda kıyı balıkçıları, kaçak çalışan trol balıkçılarına isyan etti. Çandarlı Körfezi'nde faaliyet gösteren kıyı balıkçıları, kaçak çalışan trollerin kendilerine büyük zarar verdiğini, Sahil Güvenlik denetimlerinin yetersiz kaldığını ve kaçak avcılığın her geçen gün arttığını iddia etti. Balıkçılık sektöründe kaçak avcılığa karşı verdiği mücadele ile öne çıkan Türkiye Su Ürünleri Kooperatifleri Merkez Birliği (Sür-Koop) İzmir Bölge Birlik Temsilcisi Hasan Eser, "Eski balıkçılar iyi bilir. 90'lı yıllarda bende kaçak avcılık yaptım. Fakat hatadan dönmekte bir erdemliktir. Pişmanım, bakın uzun yıllardan bugüne de tepkilere, tehditlere rağmen karşı mücadele veriyorum" diyerek, toplantıya damga vurdu.
"Kaçak avcılığı nasıl önleriz"
tartışmalarına da ilginç bir öneri getiren Eser, "Kaçak avcılık ile mücadelede Osmanlı taktiği uygulayalım" dedi. Eser, şunları söyledi:
"Özellikle Marmara ve Ege denizlerimizin kanayan yarası olan 'Kaçak balık avcılığını nasıl önleriz?' sorusunu uzun yıllardan bugüne birbirimize soruyor ve tartışıyoruz. Kaçak avcılık bilhassa İzmir Körfezi'nde bir türlü önlenemiyor. Erkete taktiği uygulayan illegal avcılar tarafından markaj altına alınan Sahil Güvenlik ekipleri, kaçak avcılıkla mücadele noktasında
maalesef yüzde yüz başarı elde edemiyor. Gıda Tarım ve Hayvancılık İl ve İlçe Müdürlükleri'nde görevli memurlar ise can güvenlikleri tehdit altında olduğu için haklı olarak kontrol mekanizmasını yeterince çalıştıramıyor. Çünkü kaçak balık avcılığı yapanlar hayattan çok fazla beklentisi olmayan gözü yeterince kara kişiler. 'Hadi canım burası dağ başımı?' demeyin. Zira görevini yapmak isterken şiddete maruz kalan memurlar tanıyorum. Peki ne yapmak lazım? Osmanlı Devleti dağdan indirdiği eşkıyaya makam, mevki, rütbe, yani paşalık verirmiş. Tecrübesini devletin yararına kullanan eşkıyalar, affa mahzar olmanın ve mevki kazanmanın getirisiyle önemli başarılara imza atarmış. Balıkçılık camiamızda bunun en somut örneği 2000'li yılların başlarında Foça'da yaşanmıştır. Foça bölgesinde 90'lı yıllarda bir zamanların azılı şebekecisi (illegal trolcüsü) Yaşar Balta'yı, Osmanlı gibi düşünen Foça balıkçısı, üstün zekasıyla Foça Su Ürünleri Kooperatif Başkanlığı görevine getirmişti. Foça'nın Türkiye'deki 15 tane özel çevre koruma bölgesinden biri olması hasebiyle buraya bir adet çevre koruma botu tahsis edildi. O dönem kaymakamlık yetkisinde olan botun kaptanlığına da Yaşar Balta getirildi. Çevre botu Yaşar Balta kaptanlığında Sahil Güvenlik ve İlçe Tarım gibi ilgili kurumlarla işbirliği yaparak, 5 yıl süre içersinde yüzlerce başarılı göreve imza atmıştı. Çevre botu deyim yerindeyse kediye fareyi gösterendi. Sonra ne oldu? Çevre botu atıl duruma düştü. Ünlü fok balığının denize salıverme töreninde dönemin Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe, Foça'ya yeni bir çevre botu vereceği yönünde söz verdi. Bakan kısa sürede sözünü tuttu ve yeni bot Foça'ya geldi. Önce belediye bünyesine verilen bot, daha sonra ÖÇK Müdürlüğü'ne geçti. Bot şimdilerde ise arızalı bir vaziyette bir köşede kendi kaderine terk edildi. Ben her zaman söylerim, amiyane ise hırsızı en iyi hırsız yakalar. Devlet geçmişte kaçak balık avcılığı yapmış ama sonradan tövbe etmiş insanlardan bir şekilde faydalanmalıdır. Kaçak balık avcılığı sorunu, insan, akaryakıt gibi deniz yolu ile yapılan çok ciddi kaçakçılarla mücadele eden Sahil Güvenlik kuvvetlerinin sırtında ciddi bir yüktür. Çok daha önemli görevleri olan Sahil Güvenlik kuvvetlerinin sırtından denizlerde su ürünleri
kontrolü mutlaka alınmalıdır. Kaçak balık avcılığıyla mücadelede ve su ürünleri kontrolünde özel bir kolluk kuvveti oluşturulmalıdır. Özel donanımlı teknelerde yine özel eğitilmiş personel görev almalıdır. Karada polisin boyacı, simitçi kılığına girip okul önünde uyuşturucu madde satanları yakaladığı gibi, oluşturulacak olan özel kuvvetle ve geniş bir istihbarat ağı oluşturup kaçak avcılığın üzerine profesyonelce gidilmelidir." - İZMİR