Haberler
Bahçeli'nin çağrısı sonrası DEM Parti Öcalan'la görüşmek için yazılı başvuru yaptı

Bahçeli'nin "İmralı ile yüz yüze temas olmalı" çağrısına DEM Parti'den jet yanıt

Ankara'da görüşme hareketliliği! Bahçeli ve Ahmet Türk'ten art arda açıklamalar

Bahçeli "Ağaların kapısı açık olur" dedi, Ahmet Türk'ten yanıt gecikmedi

Yenidoğan Çetesi davasında kan donduran sözler: Kötü bir bebekti

Sanık hemşireden kan donduran sözler: Kötü bir bebekti

Milyonların gözü bu toplantıda: Bakan asgari ücret için tarih verdi

Bakan Işıkhan asgari ücret için tarih verdi: İşte masadaki rakamlar

JCR Eurasia: Türkiye'de Siyasi Riskler Devam Ediyor

Haberler
Güncelleme:
Haberler
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

JCR Eurasia Rating Başkanı Ökmen, Türkiye'nin not ve görünümü üzerindeki siyasi risklerin negatif etkilerinin hala devam ettiğini söyledi.

Japon kredi derecelendirme kuruluşu Japan Credit Rating (JCR) Eurasia Başkanı  Orhan Ökmen, Türkiye'nin not ve görünümü üzerindeki siyasi risklerin negatif etkilerinin hala devam ettiğini kaydetti.

Ökmen, Türkiye'nin kredi notu ve görünümünün denk geldiği kategorideki risklilik seviyelerinin değişmediğine dikkati çekerek, büyüme beklentilerinin dengeleneceği noktanın aşağı yönlü bir eğilim sergilemiş olmakla birlikte, gelişmekte olan ülkelerin ortalamasının civarında gerçekleşecek olmasının bir ekonomik eksiklik olmadığını söyledi. 

RİSKLER DEVAM EDİYOR

Avrupa'daki talep canlanmasına da bağlı olarak, 2014 ve sonraki yıllarda daha da artmak üzere 2014 yılında yüzde 3 civarında bir büyüme beklediklerini ifade eden Ökmen, " Türkiye'nin not ve görünümü üzerindeki siyasi risklerin negatif etkileri hala devam etmektedir" dedi. 

Türkiye'de iç siyasi çekişmeler ve toplumsal huzursuzlukların henüz yatışmadığını belirten Ökmen, seçim belirsizliğinin sona ermesinin yatırımcı güvenini bir miktar artırmış olmakla beraber yerel seçimler sürecinde de kutuplaşmanın iyice arttığını, ayrıca bölgesel gerilimlerin de baskı unsuru olarak devam ettiğini kaydetti.

GELİR DAĞILIMINDA BİR DÜZELME OLMADI

Ökmen,  Türkiye'nin son birkaç yılda kişi başına düşen ulusal gelirini artıramadığına dikkati çekerek, gelir dağılımında önemli bir düzelme yaşanmamış olmakla birlikte, Avrupa ekonomisindeki toparlanmanın, iç talebin daraltıldığı bu dönemde, gelişmekte olan ülkeler arasında en fazla Türkiye için önemli bir fırsat ve şans yaratmasının beklendiğini aktardı. Gelecek dönemler için büyüme oranlarının aşağı yönüne karşın, büyüme kalitesinin artmasının beklendiğini dile getiren Ökmen, son birkaç yıldır yaşanan büyümenin yüksek oranda borçlanmayla desteklenen hane halkı tüketim harcamalarına ve kamu harcamalarındaki artışa dayanmış olmasının büyüme serilerindeki oynaklığın en önemli nedeni olduğunu belirtti.

"BÜYÜMESİ KALİTESİZ"

Net dış talep ve özel sektör yatırım harcamalarının büyümeye pozitif katkı vermediğini vurgulayan Ökmen, büyümenin daha çok dış ticarete kapalı olan inşaat ve hizmetler sektörüne dayanmış olmasının büyümenin kalitesini artırmadığını halbuki dış ticarete açık olan sektörlerin katkısının artırılması gerektiğini söyledi.  Ökmen, ayrıca şu ana kadar reform ihtiyaçlarının giderilemediğini, rekabet gücü ve verimlilik artırılamadığını kaydederek, "Ancak, tasarlanmış olan yapısal reformların devamlılığı halinde büyümenin kalitesi yukarı doğru ivmelenecektir. Ayrıca, Türkiye'de kayıt dışılığın azaltılması ve vergi tabanının genişletilmiş olmasına yönelik çabalar ve sonuçlar ekonomik memnuniyeti artıracak düzeylere ulaşmış durumdadır" dedi.  

ENFLASYON YÜZDE 9

Faizlerin kısa sürede düşürülmesinin yüksek cari açığın finansmanını zorlaştıracağını ve dışsal şoklara karşı ekonomik direnci de düşüreceğine dikkati çeken Ökmen, şunları söyledi:

"Fed para politikasının gelecekteki yönü ve enflasyonun seyri Türkiye'ye sermaye girişlerinin ve Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın faiz politikasının etkileyicisi olmaya devam ediyor olmaları, en önemli belirsizlik kaynaklarından birsidir. Ancak, yakın gelecekte sermaye akımlarının artarak tekrar Türkiye'ye yönelmesi, ancak enflasyonun yüzde 9 civarında yüksek seviyesini koruması yüksek olasılıktır. Bu nedenle faiz seviyelerinin, siyasi etkileşimlerden arındırılıp sadece ekonomik gelişmelere endekslenmesi gerekir. Faizlerin kısa sürede düşürülmesi yüksek cari açığın finansmanını zorlaştıracak, dış şok riskini artıracaktır. Kaldı ki Türkiye'nin uluslararası likiditesinin bileşimi yeterli bir güce sahip değildir. Faiz değişikliği önerilerinin siyaseten başlatılması, Türkiye'de enflasyon ile mücadele edilip edilmediğine yönelik belirsizlik algısı yaratmakta ve özerk kurumların bağımsızlığını bozmaktadır."  

"OVP'NİN GÜNCELLENMESİ GEREKİR"

Cari açıkta önemli bir düşüş beklemediklerini belirten Ökmen, büyüme beklentilerindeki düşüşe cari açığın aynı hızla eşlik edemeyecek olmasının önemli bir yapısal sorun olduğunu ve Türkiye'nin cari açığının yüzde 6,5 seviyesinin altına düşemeyeceğini savundu.

Ökmen, ancak cari açığın bu seviyesinin her ne kadar kısa vadeli fonlarla fonlanmış olsa da Türkiye açısından dışsal şok riski üretme olasılığının düşük gözüktüğünü ifade etti. Orta Vadeli Programda (OVP) yer alan büyüme, enflasyon ve cari açık tahminlerinin içeride ve bölgede var olan siyasi gerilimlerin etkilerini de gözetecek şekilde güncellenmesi gerektiği düşünen Ökmen, şunları kaydetti:  

"Merkezi hükümet harcamalarındaki artış trendinin durdurulması, mevcut kamu açığının artırılmaması kaydıyla, kamu finansmanı ve bankacılık sektörü, Türkiye'nin dış şoklara karşı ve kredi notunun devamlılığında önemli dayanaklar olması hususu devam etmektedir. Özel sektörün yüksek dış borçluluğu ve üstlendiği kur riski kırılganlık unsuru olmakla beraber, faiz ve döviz fiyatlarındaki şoklara oldukça fazla maruz kalan bankacılık dışı özel sektörün dinamik yapısı Türkiye'yi diğer gelişmekte olan ülkelerden ayırt eden en önemli faktördür."

"OYNAKLIK DEVAM EDECEK"

TL'nin dış değerindeki oynaklığın devam edeceğini işaret eden Ökmen, "Siyasi risklerin düşürülme becerisine dayalı olarak artması beklenen sermaye girişleri TL'nin değeri üzerindeki yukarı yönlü ivmelenme baskısını kısa dönemde düşürecektir. Ancak, orta ve uzun vadede genel tasarruf açığı ve özellikle enerjide dışa bağımlılık gibi yapısal sorunlar TL'nin değerlenmesindeki kalıcılığı engellemektedir" dedi.

Piyasa faizlerinin yeniden tek haneye inmesinin, Türkiye'ye yönelik genel de risk algısındaki belirsizliğin azaldığının, özelde de siyasi risk algısında yumuşama başladığının en önemli göstergesi olmakla birlikte, sone eren yerel seçimlerin toplumsal kutuplaşmayı artırdığını ifade eden Ökmen, Avrupa Merkez Bankası'nın piyasaya ilave likidite verebileceğine yönelik beklentiler ile topyekün olarak gelişen piyasalara sermaye girişinin uzun bir aradan sonra tekrar pozitife dönmesinin yarattığı olumlu havanın Türk piyasalarına da yansıdığını vurguladı.

Kaynak: AA / Ekonomi
title