Uluslararası Emek Örgütü'nün 1'inci Olağan Genel Kurulu Memur-Sen ev sahipliğinde gerçekleştirildi
Memur-Sen'in çağrısıyla 25 ülkeden 33 konfederasyonun katılımıyla kurulan Uluslararası Emek Örgütü'nün 1'inci Olağan Genel Kurulu, Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan'ın katılımıyla gerçekleştirildi. Programda, dünyadaki ekonomik krizler, gelir dağılımındaki uçurum ve uluslararası hukukun zayıflığı gibi konular ele alındı. Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, insanı merkeze alan bir sistem ve dayanışma çağrısı yaptı.
Uluslararası Emek Örgütü'nün 1'inci Olağan Genel Kurulu Memur Sendikaları Konfederasyonu (Memur-Sen) ev sahipliğinde gerçekleştirildi.
Memur-Sen'in çağrısıyla 25 ülkeden 33 konfederasyonun katılımıyla kurulan Uluslararası Emek Örgütü'nün 1'inci Olağan Genel Kurulu Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan'ın katılımıyla gerçekleştirildi. Memur-Sen Konfederasyonu'nun ev sahipliğinde düzenlenen program, Diyanet-Sen Hatay Şube Başkanı Rıza Ateş'in Kur'an-ı Kerim tilavetinden sonra divan kurulu üyelerinin seçilmesiyle devam etti.
Burada bir konuşma gerçekleştiren Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, kongrelerinin, başta emek kesimi olmak üzere, bütün insanlık için umudu çoğaltacak sonuçlar doğurmasını temenni etti. Işıkhan, her geçen gün krizin egemenliği altına giren bir dünyada yaşadıklarını belirterek, Emeğin, finans kapitalinin şekillendirdiği bir zeminde ifadesini bulmakta güçlük çektiğini aktardı.
"Dünyanın en büyük ekonomileri bugün resesyon sorunuyla uğraşıyor"
Hem ülkeler bazında hem de ülkeler arasında gelir dağılımında uçurum gittikçe derinleştiğini de dikkati çeken Yalçın, "Dünyanın en büyük ekonomileri bugün resesyon sorunuyla uğraşıyor. En son, Japonya ve İngiltere ekonomileri duraklamaya girdiler. Bugün Batı'da kriz yönetimi yapamayan hükümetler, savaş çağrısında bulunuyor. Jeopolitik riskler, tedarik zincirlerindeki kopuşlar sürecin o kadar kolay atlatılmayacağını gösteriyor. Emeği, sistem dışına iten, dünyanın büyük kitlelerini mağdur eden sistemin geleceği nokta burasıydı" diye konuştu.
Refahın hüküm sürdüğü batılı ülkelerde bile, dünyanın geleceğine ilişkin umutsuzluğun her geçen gün artığını ifade eden Yalçın, yabancı düşmanlığı ve savaş hazırlıklarının birer göstergesi olduğunu dile getirdi.
İnsan hayatını çok etkileyen şeylerden birinin de egemenlerin iktidar aparatı olarak kullandıkları bilginin manipüle edilmesi olduğunu söyleyen Yalçın, aynı şeyin, sistem adına oluşturulan kurumlar için de geçerli olduğunu söyledi.
Yalçın uluslararası hukuka güvenin her zamankinden daha az olduğunu vurgulayarak, "Söz gelimi, katliamcı İsrail, bizzat BM Güvenlik Konseyinde veto yetkisi olan bir ülkenin, Amerika'nın delegesinin eliyle koruma altına alınıveriyor. İsrail, Filistinlilere karşı tam bir soykırım gerçekleştiriyor. Çoğu çocuk, 30 bine yakın insanı katletti İsrail. Hastaneleri, eğitim kurumlarını, ibadethaneleri yerle bir etti. Siyonistler için bütün bunlar sıradandı. Getto ideolojileri söylüyordu katliam yapmalarını. Ama onları en çok cesaretlendiren, emperyalizmdi, emperyalist ülkelerdi. Güney Afrika öncülüğünde Uluslararası Adalet Divanı'nda açılan davayı bu noktada çok önemsiyoruz" açıklamasında bulundu.
"İsrail mallarına karşı da uzun süreli bir boykot gerçekleştirmeliyiz"
ILC olarak bu davanın takipçisi olmaları gerektiğini söyleyen Yalçın, "Ülkelerimizde insanlarımıza süreci anlatmalıyız ve en önemlisi de İsrail mallarına karşı da uzun süreli bir boykot gerçekleştirmeliyiz. Çünkü zulmün önünü ancak dayanışmayla kesebiliriz" dedi.
"İnsanı merkeze almayan hiçbir sistem adil olamaz"
Yalçın, ILC olarak insanı merkeze aldıklarını söyleyerek, "İnsanı merkeze almayan hiçbir sistem adil olamaz. Çünkü insan azizdir. İnsan, bütün varlığın bilincine vardığı için de adalete muhataptır. İnsana adil davranan bir sistem olmalı ki, çevremizde her varlık bu adaletten faydalanmalıdır. Bundan dolayı bizler, ötekileştirmenin ve ayrımcılığın olmadığı bir düzen için inanç ve vicdan özgürlüğü savunuyoruz" açıklamasında bulundu.
"1980 sonrası, ranta dayanan neoliberalizm emeği hor gördü"
Sendikacılığın en büyük baharını endüstriyel kapitalizm döneminde yaşadığını hatırlatan Yalçın, "Yani, üretimin güçlü bir şekilde dile getirildiği, emeğin bu noktada denklemin içinde yer aldığı bir zemindi endüstriyel kapitalizm. Elbette ki eskiye özlem duymuyoruz. Sömürü o dönemde de devam ediyordu. Fakat, emek kavramı, bugünkü kadar ekonomik teorilerin dayandığı denklemin dışına itilmemişti. 1980 sonrası, ranta dayanan neoliberalizm emeği hor gördü, denklemin dışına çıkardı" ifadelerine yer verdi.
Sendikaların da, özellikle uluslararası yapılar nezdinde, bu muhasebe sistemine karşı güçlü bir direniş gösteremediğini söyleyen Yalçın, konuşmasına şu şekilde devam etti:
"Bizler hep birlikte, bu çelişkileri iyi analiz edip, ona göre stratejiler geliştirdik. İdeolojilerin ötesinde, insanı merkeze alan, hizmet sendikacılığına önem verdik. Sonraki aşamada ise 'emek evrenseldir' diyerek, dayanışmayı güçlendirmek için hep birlikte örgütlendik. Sizlerle, bu sistemin oluşturduğu anaforu dağıtacağımızı biliyor, çok teşekkür ediyorum."
Açılış konuşmalarının ardından toplu fotoğraf çekimiyle devam eden program, basına kapalı olarak devam etti. Programa, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın ve 25 ülkeden gelen 33 konfederasyonun temsilcileri katıldı. - ANKARA