İklim Değişikliği ile Mücadele ve Özel Sektör" Konferansı
Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Üyesi Metin Akman, "Bunca ilerlemeye rağmen hala yoksulluk sona ermedi, küresel eşitsizlik tüm tarihteki en üst seviyeye erişti.
Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Üyesi Metin Akman, "Bunca ilerlemeye rağmen hala yoksulluk sona ermedi, küresel eşitsizlik tüm tarihteki en üst seviyeye erişti. Dünya nüfusunun yüzde 1'i, küresel gelirin yüzde 50'sini yönetiyor" dedi.
TÜSİAD, REC Türkiye, Global Compact Türkiye ve İş Dünyası ve Sürdürülebilir Kalkınma Derneği (SKD) iş birliğinde düzenlenen "İklim Değişikliği ile Mücadele ve Özel Sektör" başlıklı konferansın açılışı TÜSİAD Yönetim Kurulu Üyesi Metin Akman, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı ve İklim Değişikliği Baş Müzakerecisi Mehmet Emin Birpınar, Bilkent Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erinç Yeldan'ın katılımıyla gerçekleştirildi.
Konuşmasının başında TÜSİAD Başkanı Cansen Başaran Symes'ın rahatsızlığından dolayı toplantıya katılamayacağının bilgisini veren Metin Akman, bugün birçok kişinin insanlık tarihinin en iyi zamanlarına şahit olduğuna, atalarına göre çok daha iyi koşullarda yaşadığına işaret ederek, bebek ölümleri, yoksullukla mücadele, suya ve sağlığa erişim gibi konularda önemli ilerlemeler sağlandığını söyledi.
Son yıllardaki teknolojik gelişmelerin kişileri daha önce hayal bile edemeyeceği noktaya getirdiğini belirten Akman, şunları kaydetti:
"Fakat bunca ilerlemeye rağmen hala yoksulluk sona ermedi, küresel eşitsizlik tüm tarihteki en üst seviyeye erişti. Dünya nüfusunun yüzde 1'i, küresel gelirin yüzde 50'sini yönetiyor. NASA'dan geçtiğimiz günlerde yapılan açıklamaya göre, kayıtlara geçmiş en sıcak Eylül ayını geride bıraktık. Gittikçe artan kuraklıklar ve aşırı hava koşulları nedeniyle yaşanan ekonomik zarar son 30 yılda 3 kat artış gösterdi.
Tüm dünyada cinsiyetler arasındaki eşitsizlik devam ediyor, kadınlar eğitimden iş hayatına birçok alanda eşit hak ve imkanlara sahip değil. Doğal kaynaklar üretim ve tüketim alışkanlıklarımızı karşılamaya yetmiyor. Çalışmalar, mevcut üretim ve tüketim alışkanlıklarımızla devam edersek 2050 yılında 2,3 dünyaya ihtiyacımız olacağını ortaya koyuyor."
-"Küresel hedeflerin hayata geçmesi için tüm aktörlere önemli rol düşüyor"
Birleşmiş Milletler'in (BM) üye ülkelerinin geçtiğimiz sene tüm bu sorunları gündemine alarak, 2030 yılına kadar yoksulluğu sona erdirmek, eşitsizlik ve adaletsizlikle mücadele etmek ve iklim değişikliğinin üstesinden gelmek için 17 Sürdürülebilir Kalkınma Hedefini benimsediğini anımsatan Akman, bu hedeflerin yoksulluğun ana nedenlerine çözüm bulmayı ve kimseyi arkada bırakmadan herkes için fayda sağlayan bir kalkınma modelini yaratmayı amaçladığını söyledi.
Metin Akman, küresel hedeflerin hayata geçirilebilmesi için başta hükümetler olmak üzere, yerel yönetimlerden sivil topluma ve akademiden iş dünyasına kadar tüm aktörlere önemli roller düştüğünü dile getirdi.
TÜSİAD olarak bu kapsamda yaptıkları çalışmalardan bahseden Akman, konuşmasına şöyle devam etti:
"İklim değişikliğiyle mücadele, kuşkusuz, sürdürülebilir kalkınma hedefleri içerisinde en zorlu alanlardan biri. İklim değişikliğinin etkileri sınır tanımıyor, enerji arzından gıda güvenliğine, orman yönetiminden suya erişime birçok farklı alanı kapsıyor.
Çözüm ise köklü bir dönüşümü gerektiriyor. Uluslararası Enerji Ajansı, 2 derece hedefine yönelik senaryosunda, bu dönüşümün ölçütü olan karbondioksit emisyonlarının 2050 yılına kadar yüzde 60 oranında azaltılması gerektiğine işaret ediyor.
Bugüne kadarki gidişat henüz gereken ivmeyi yakalayamamış olmamıza karşın doğru yolda olduğumuzu gösteriyor. Dünya elektrik arzı kapasitesinin yüzde 23'üne ulaşan yenilenebilir enerji kaynaklarındaki artış ve sayısı 1 milyonu aşan elektrikli araçlar bunun bir göstergesi. Güneş enerjisi üreten karayolları veya enerjiyi depolayan teknolojiler gibi çığır açan yeni buluş ve uygulamalar bu dönüşüm sürecini çok daha ileriye taşıyacak."
-"İklim değişikliğiyle mücadele geniş ölçekte kararlılık gerektiriyor"
Metin Akman iklim değişikliğiyle mücadelenin geniş ölçekte kararlılık gerektirdiğini dile getirerek, "Birbiri ardına çevre literatüründe yerini alan Paris Anlaşması ve Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri hükümetler arasındaki iş birliğinin çok ötesinde toplumların tüm kesimlerini harekete geçiren süreçleri başlattı. Kaydedilen gelişmeler bize ümit veriyor." dedi.
Bütün ülkelerin sera gazı emisyonlarını azaltacak somut adımlar atmasını öngören Paris Anlaşması'nın bir yıldan kısa bir süre içerisinde 100'ü aşkın ülkenin onayıyla yürürlüğe girdiğini belirten Akman, Marakeş'te gerçekleşen COP 22 Zirvesi'nde ise bu iradenin daha da güçlendiğini anlattı.
Anlaşmanın uygulamaya yönelik detaylarının şekillenmeye başladığı bu zirvede şeffaflık, kapasite gelişimi, finansman ve teknoloji transferi gibi bir dizi temel alanda iş birliğinin arttığını bildiren Akman, şunları kaydetti:
"Öte yandan 195 ülkenin imzasını taşıyan Marakeş Deklarasyonu da 2 derece hedefine ulaşılması yönündeki kararlılığı belgeliyor. Bu süreçte geriye gidişin mümkün olamayacağını açıkça ortaya koyan bu deklarasyon, ABD'deki seçimlerin ardından başlayan tartışmalara da bir cevap niteliği taşıyor.
Kuşkusuz Paris'te ve Marakeş'te gözlemlediğimiz bu kararlılık iklim değişikliği ile mücadelenin en temelde ihtiyaç duyduğu öngörülebilirliğin tesisi açısından çok anlamlı. Neticede, yaratılan bu etkili ortam, iş dünyasında emisyon azaltımına yönelik somut hedefler koyan ve sayısı 200'ü bulan şirketin yanı sıra yenilenebilir enerji başta olmak üzere bir dizi alanda ortaya çıkan iş birlikleri ve sivil inisiyatifler ile vücut buluyor.
TÜSİAD olarak birçok defa vurguladığımız gibi Türkiye'nin bu sürecin dışında kalamayacağına inanıyoruz. İklim değişikliğinden en fazla etkilenecek coğrafyalardan birinde bulunan ülkemizin önümüzdeki dönemdeki en önemli gündem maddelerinden biri bu alandaki mücadele olacak.
Kuraklık ve doğal afetler de dahil olmak üzere bu etkileri şimdiden hissediyoruz. Bu nedenle, iklim değişikliğine uyum konusunda alınacak tedbirler de emisyon azaltımı kadar önemli. İklim değişikliğiyle mücadelenin, çevresel boyutlarının yanı sıra ekonomik ve sosyal unsurları itibarıyla da zorlu bir süreç olduğunu hepimiz biliyoruz. Bu nedenle birbirini tamamlayan çevre ve enerji politikalarının, düşük karbon ekonomisini teşvik edici bir çerçevenin önemine vurgu yapıyoruz."
Bu kapsamda ekonominin dinamoları olan üretim ve hizmet sektörlerinin geçireceği dönüşümü kolaylaştıracak ve hızlandıracak politikaların eş zamanlı hayata geçirilmesinin kritik önem taşıdığını dile getiren Akman, "Bu politikaların uygulanabilir olması, gerekli idari kapasitenin ve altyapının oluşması mücadelenin başarısı için ön koşul niteliğinde. Bu anlayışla İklim Değişikliği Stratejisi ve Eylem Planını gözden geçirmeye ihtiyaç var. Tarımda, sanayide, hizmetlerde kaynak verimliliğini sağlayacak dönüşümün mümkün kılınması gerek. Döngüsel ekonomi anlayışını vakitlice planlarımıza, uygulama pratiklerimize yerleştirmeliyiz." değerlendirmesinde bulundu.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı ve İklim Değişikliği Baş Müzakerecisi Mehmet Emin Birpınar yaptığı konuşmada, COP 22 sonrasıyla ilgili değerlendirmelerde bulunurken, konferans kapsamında TÜSİAD'ın "Ekonomi Politikaları Perspektifinden İklim Değişikliyle Mücadele Raporu" da tanıtıldı.