Forum İstanbul 2016
Avrupa Komisyonu Eski Başkan Yardımcısı Günter Verheugen, "Türkiye'ye vizelerin kaldırılması ile ilgili bir vaat verildi evet, umut ediyorum ki gerçekleşir. Ama açık ve net olarak söylemek isterim ki, Türkiye devletinin burada çok güçlü bir pozisyonu ve duruşu olmalı. Devlet, hükümet ve tüm Türk halkı Angela Merkel'in sözünü tutmasını bekledikleri mesajını çok net vermeliler" dedi.
Avrupa Komisyonu Eski Başkan Yardımcısı Günter Verheugen, " Türkiye'ye vizelerin kaldırılması ile ilgili bir vaat verildi evet, umut ediyorum ki gerçekleşir. Ama açık ve net olarak söylemek isterim ki, Türkiye devletinin burada çok güçlü bir pozisyonu ve duruşu olmalı. Devlet, hükümet ve tüm Türk halkı Angela Merkel'in sözünü tutmasını bekledikleri mesajını çok net vermeliler" dedi.
Verheugen, "Forum İstanbul 2016" kapsamında düzenlenen "Küresel Denge Arayışları-Küresel Trendler" paneline katıldı. Konuşmasında dünyada küresel işbirliğinin önemine değinen Verheugen, kendisinin artık aktif siyasette olmadığının altını çizerek, mevcut durumda gelecekle ilgili öngörülerde bulunmanın oldukça zor olduğunu kaydetti.
"Gelecekte neler olacak sorusu anlamsız ama nasıl yaşamak istiyoruz sorusu önemli" diyen Verheugen, şunları anlattı:
"Teknik, teknolojik, toplumsal, kültürel değişiklikler bizim hayatımızı gelecekte ne kadar etkileyecek bunu kestiremiyorum. Ama bizlerin Avrupalılar olarak gözardı etmememiz gereken bir husus var, bizler mümkün olan en yüksek seviyede hareket etmek istiyoruz, bireysel hürriyetlerimizi en yüksek mertebede yaşamak ve en yüksek refah derecesinde yaşamak, bunu sürdürmek istiyoruz.
Bunu sürdürmek ve muhafaza edebilmek için, dünyanın iş birliğini esas alması gerekiyor. Dayanışmayı ve işbirliğini esas alması gerekiyor. Ama görüyoruz ki, hızla, çok seri şekilde global ihtilaf ve çatışma ortamına sürükleniyoruz. Berlin Duvarı'nın yıkılmasından sonra ya da Paris Anlaşması'ndan sonra bu durumu beklemezdim. 'Ortak Avrupa Parlamentosu'ndan bahsediyorduk.
O günlerde 25 yıl sonrasına gelindiğinde, yeni bir Doğu-Batı çatışması yaşanacağını tahmin edemezdim. Göçün getirdiği baskılar, çevresel felaketler, iklim değişikliği, uluslararası terörizm etkisi, kitle imha silahlarını getirdiği baskılar... Tüm bunlar şu an karşı karşıya kaldığımız hususlar."
-"ABD'nin geleceği de artık öngörülebilir değil"
Sorunların çözülmesi adına, dünyanın ortak değerleri paylaşan iki gücünün, ABD ve Avrupa'nın çok daha güçlü bir ittifak oluşturması gerektiğine işaret eden Verheugen, var olan ittifakı "çok zayıf" olarak yorumladı.
Verheugen, ABD ile AB arasındaki müzakerelerde, ticaretin globalleştirilmesi konusunun felaket boyutlarda olduğunun altını çizerek, konuşmasına şöyle deva etti:
"Hiç güzel gitmiyor ve başarısız olacağını kestirmekte zor değil. ABD'deki seçim yarışına baktığımızda, bizi şaşırtan durumlar görüyoruz. Bu ülkenin geleceği de artık öngörülebilir değil, tahmin edilmesi mümkün değil. Kestiremediğim bir şey var, eğer Hillary Clinton kazanırsa, alternatife bakarsanız 'Keşke kazansın' da diyebiliriz. Ülkeyi yöneten eski kurumların son temsilcisi Clinton. Bu kurumlar artık tamamen bencil ve yolsuzluğun pençesinde olarak görülüyor.
Ama ABD'de çok güçlü bir halk hareketi var. Aynısı Avrupa'da da var. AB'de şu an onyıllardır gördüğümüz en zayıf liderlik hakim. Bu zayıf liderlik şu an yönetemediğimiz değişikliklerin ve değişimlerin bir sonucu. Globalleşmeyi ve toplumların değişimini, bunun sosyal kültürel ve siyasi etkilerini de yönetemedik."
-"AB şu an el yordamıyla ilerliyor"
Verheugen, AB'nin mevcut politikasını "El yordamıyla ilerlemek" olarak nitelendirerek, bunun çok güçlü bir iç ya da dış şokla ancak sona erebileceğini, böyle bir darbenin insanların aklını başına getirebileceğini söyledi.
Küresel anlamda güçlerin birleşmesine, geçmişten daha çok ihtiyaç bulunduğuna dikkati çeken Verheugen, Türkiye'nin AB üyelik sürecine ilişkin şu değerlendirmelerde bulundu:
"Türkiye'nin AB'ye katılım süreci yaklaşık 10 yıl kadar önce durdu. Birkaç hafta önce şahsi arşivlerimi düzenlerken, bir yazı buldum. 2005 yılı başında Komisyon Başkanı'na bir yazı yazmışım ve Türkiye'nin AB'ye katılım stratejisini, yol haritasını hazırlamışım. Açık ve net bir zaman çizelgesi var. 2005 yılında, 'Türkiye'nin AB'ye katılması 1 Ocak 2013 itibariyle gerçekleşmeli' diye yazmışım.
Bu olmadı. Olmamasının sebebi, siyasi sebepler. 2005'in sonundan bu yana AB'nin mesajları karmaşık ve muğlak oldu. Bunun yansımalarını derhal Türkiye'de gördüm. AB tarafında güçlü, muteber, güvenilir bir strateji olursa, dönüşüm sürecine baktığımızda bu aday ülkede kolaylıkla benimsenir. Ama bu strateji belirsizse, gelen sinyaller de karmaşıksa dönüşüm süreci de baltalanır ki bunu da Türkiye'de çok açık ve net şekilde gördük."
-"Türkiye'nin olmadığı güçlü bir Avrupa'dan da bahsedemeyiz"
Günter Verheugen, AB-Türkiye arasında geçtiğimiz günlerde imzalanan mülteci anlaşmasına ilişkin de değerlendirmelerde bulundu. Bu anlaşmanın Türkiye'nin Avrupa geleceği ya da mültecilerin refahı ile bir ilgisinin olmadığı yorumunu yapan Verheugen, "Buradaki yegane husus Angela Merkel'in siyasi geleceği ile ilgili" dedi.
Konuşmasında Merkel'i, Türkiye'nin AB üyelik katılım sürecini yavaşlatmakla suçlayan Verheugen, sözlerini şöyle tamamladı:
"Türkiye'ye vizelerin kaldırılması ile ilgili bir vaat verildi evet, umut ediyorum ki gerçekleşir. Ama açık ve net olarak söylemek isterim ki, Türkiye devletinin burada çok güçlü bir pozisyonu ve duruşu olmalı. Devlet, hükümet ve tüm Türk halkı Angela Merkel'in sözünü tutmasını bekledikleri mesajını çok net vermeliler. Biliyorum ki, bunun hilafında, buna karşıt çok güçlü bir baskı var.
Türkiye'nin AB'ye katılım müzakerelerinin hızlandırılması konusunda da, AB tarafından çok ciddi, açık ve net bir siyasi taahhüt olması lazım. 'Türkiye üye olacak ya da olmalı' diye bir kararlılık olmalı. Bunu net ortaya koymak lazım. 'Türkiye'ye ihtiyacımız var ve aramızda istiyoruz' yaklaşımı olmalı. AB'nin bir parçası olmayı Türkiye hak ediyor zaten. Türkiye ile ilgili zayıf Avrupa siyasetine baktığımızda da, Avrupalılar aslında 'Sizi terkettik, sizi yolda bıraktık' sonucuna sebep oluyor. Türkiye'nin olmadığı güçlü bir Avrupa'dan da bahsemeyiz ."