Başbakan Yardımcısı Babacan Açıklaması
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'ndeki ekonomik krize yönelik çözümün, başka ülkeler için çok farklı sıkıntıların bir bakıma hazırlığını yaptığını belirterek, "Umarız ki başka ülkeler için benzer metotlar uygulanmaz."
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'ndeki ekonomik krize yönelik çözümün, başka ülkeler için çok farklı sıkıntıların bir bakıma hazırlığını yaptığını belirterek, "Umarız ki başka ülkeler için benzer metotlar uygulanmaz. Daha aklı selim, daha güven odaklı çözümler oluşturulur" dedi.
Babacan, Ankara Ticaret Odası'nın (ATO) aylık olağan meclis toplantısında yaptığı konuşmada, dünya ekonomisine bakıldığında kritik eşiklerden geçtiğini, 2008-2009 yıllarında başlayan bu krizin henüz bitmediğini, safhalar değiştirerek devam ettiğini söyledi.
Krizin, finans sektörü krizi olarak başladığını, herkesin bankalarda problem olduğu yönünde ifadeler kullandığını anlatan Babacan, daha sonra bir ekonomik kriz haline döndüğünü, büyüme oranlarının etkilenmeye başladığını, işsizlikle beraber bir sosyal kriz haline dönüştüğünü ve arkasından da pek çok ülkede siyasi krizleri tetiklediğini belirtti.
Babacan, şunları kaydetti:
"Şimdi ben hemen her gün Avrupa'daki ya da dünyanın başka yerlerindeki meslektaşlarıma sürekli mektuplar yazmaya başladım. Kimilerine (göreviniz hayırlı olsun) mektupları, kimilerine (bundan sonraki dönemde başarılar diliyoruz) mektupları. Çok sık hükümet değişiyor, çok sık bakanlar değişiyor. Bir politika bütünlüğü, bir süreklilik yok. Sadece son 5 yılda Japonya'da 5 tane başbakan değişti ve benim muhatabım 10 ayrı bakan geldi geçti. Bu siyasi krizin, bu koalisyon, azınlık hükümetlerinin en önemli sebebi, finans krizi, ekonomik kriz, sosyal kriz arkasından siyasi kriz. Siyasi krizler başladıktan sonra da başa dönüp ne finansal krizin ne de ekonomik krizin çözümü mümkün olabiliyor. Çünkü kararlılık konusunda ciddi bir problem var. Net bir bakış açısı pek çok ülkede göremiyoruz. Herkes günü kurtarma peşinde. (Bugün ne yaparım, ne söylerim ki işte biraz prim yaparım, biraz olumlu hava estiririm. Ondan sonrasında kim öle, kim kala). Tabii bu bizi çok kaygılandıran bir durum."
-"Kazak, kot pantolon ve terlikle Avrupa'yı tartıştık"-
Başbakan Yardımcısı Babacan, geçen hafta sonu Finlandiya'da çok dar katılımlı bir toplantı gerçekleştirdiklerini bildirerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Finlandiya Başbakanı 7-8 kişi davet etti. İşte Danimarka Başbakanı, Letonya Başbakanı, Hırvatistan Başbakanı, Estonya Cumhurbaşkanı vardı, İrlanda dönem başkanı olduğu için oradan bir katılımcı vardı ve bir de beni davet ettiler. 2 gün boyunca cumartesi, pazar, Finlandiya'nın kuzeyinde, Kuzey Kutup çizgisinin de üzerinde bir yerde Laponya denilen bir yerde, ağaç kütüklerden yapılan evlerin olduğu küçük bir yerleşim yerinde kazakları, kot pantolonları giydik. Bir de Finlandiya'da da bizdeki gibi terlik usulü var, ayakkabıyı çıkarıp eve giriyorlar. Terlikleri de giydik, kapandık, orada konuşulanlar orada kaldı. Ne olacak Avrupa'nın hali onu tartıştık."
Türkiye'nin bu programa AB'ye aday bir ülke olduğu için davet edildiğini belirten Babacan, "Üyelik ihtimali de hele hele bu dönemlerde artan bir ülkeyiz. Aynı zamanda da Avrupa bunca zorluğu yaşarken çok şükür ekonomide herhangi sıkıntı yaşamayan, tam tersine biraz önceki haritadan da gördünüz çok farklı sonuç alan bir ülkeyiz" dedi.
Bu toplantıda uzun istişareler yaptıklarını fakat işin dönüp dolaşıp güven noktasında kilitlendiğine dikkati çeken Babacan, ne yapılırsa yapılsın, güven oluşturulmadığında boşuna olduğunu vurguladı.
Babacan, güven oluşturulduktan sonra her şeyin kolaylaştığına dikkati çekerek, atılan adımların güven ortamına zarar mı vereceği, katkıda mı bulunacağının hesabının çok iyi yapılması gerektiğini söyledi.
Geçen hafta sonu IMF, Avrupa Birliği Komisyonu ve Avrupa Merkez Bankası'nın Güney Kıbrıs Rum kesimi ile ilgili yapılacakları tartıştığını anımsatan Babacan, şöyle konuştu:
"Öyle mi olacak, böyle mi olacak... (Tamam anlaştık) dediler, Rumların parlamentosu reddetti. Onlarda biliyorsunuz, bu metod meşhur. Masa başında (evet) derler, ya halka referandumlarda (hayır) dedirtirler ya da giderler parlamentoda reddettirirler. Kolay iş. Bizim Annan Planı öyle oldu. Masa başında (evet) dediler ondan sonra gittiler, 2004'te (bu Annan Planı'nı nasıl referandumda reddettiririz) diye kampanya yaptılar. O günkü Rumların başında olan Sayın Papadopulos, televizyon kanallarına çıktı, ağladı, yalvardı, (bunu ne olur reddedin) diye. Bir hafta önce sen masa başında kabul ettin, imzanı attın. Aynı şeyi yaptılar, bu sefer Avrupalıların kendisine yaptılar. Bu sefer parlamento reddetmiş oldu."
-"Avrupalının yapmaması gereken...."
Güney Kıbrıs Rum kesiminde mevduattan geriye dönük vergi alınmasının kararlaştırıldığını hatırlatan Babacan, bunun AB'nin zoruyla olduğunu söyledi.
Babacan, şunları kaydetti:
"Belki de Kıbrıs Rum kesimi için gerekiyordu. Orada haksız bir durum vardı. Zaten bir sürü para aklama meseleleri falan... Avrupa Birliği'ne üye ama bir Avrupalının yapmaması gereken ne varsa yapılan bir yer maalesef orası. Biraz da ceza olsun diye belki düşündüler ama o güven unsuru maalesef bu çözümde zedelendi. Problem yaşayan diğer ülkelerdeki vatandaşlar, mevduat sahipleri ne düşünecek, (Bizim ülkemizde de bir sarsıntı olursa acaba benim mevduatımın başına da bir iş gelir mi-) İnsanlar bankalardaki mevduatına eğer güvenmiyorsa, (bankada param var ama acaba başına bir şey gelir mi) diye kuşkulandığı zaman o ülkede ne olur- Ben açıkça ifade etmeye korkuyorum ama sizler hepiniz iş dünyasının temsilcileriniz, bizzat sanayinin, ticaretin içindesiniz. Felaket olur."
-"Bu karşılıksız para basmadır"-
Güney Kıbrıs Rum kesimi için bulunan çözümü eleştiren Babacan, şöyle devam etti:
"Buldukları çözüm, başka ülkeler için çok farklı sıkıntıların bir bakıma hazırlığını yapmış oldu. Umarız ki başka ülkeler için benzer metotlar uygulanmaz. Daha aklı selim, daha güven odaklı çözümler oluşturulur. Burada mutlaka devlete, politikalara güveni esas almak, ne söylüyorsanız onu yapmak, söz verince tutmak, hedef koyunca o hedefleri tutturmak lazım. Dolayısıyla işte bu noktada Avrupa Birliği'ndeki sıkıntılar hala giderilebilmiş değil.
Şu anda yapılan ağırlıklı olarak Avrupa Merkez Bankası'nın çok yüksek miktarda karşılıksız bastığı parayla bankaları yüzdürmek ve yine iflas noktasına gelen ülkelerin borçlanmalarını devam ettirmelerine yardımcı olmak. Bizim Merkez Bankamızın kanununda yasak olan bir işlem bu. Bizim Merkez Bankası böyle bir şey yapamaz çünkü bu karşılıksız para basmadır. Bütçe açığını borçlanamadığınız için para basarak kapatmaktır, başka bir şey değildir. Maalesef bu duruma düşmüş durumdalar. Bunu bileceğiz, iyi farkında olacağız ve mutlaka ufkumuzu artık Avrupa Birliği ile Avrupa ile kısıtlı tutmayacağız."
-"İş adamımız için Cibuti'ye ambulans uçak gönderdik"-
Başbakan Yardımcısı Babacan, 2012 yılında AB'ye ihracatın, toplam ihracatın içindeki payının yüzde 38,8'e düştüğünü, Afrika ve Ortadoğu'ya ihracatın payının ise yüzde 36,6'sına çıktığını bildirdi. Avrupa'da pazar sıkıntısı olduğunu, ihracatın artırılamadığını vurgulayan Babacan, farklı ülkelere yapılan ihracatla bu açığın kapatıldığını ifade etti.
Türkiye'nin, Afrika'da 12 büyükelçiliği varken, bugün 34'e çıkarıldığını, yakında 36 olacağını, THY'nin 35 Afrika şehrine İstanbul'dan doğrudan uçtuğunu, Latin Amerika ve Asya'da pek çok yeni büyükelçilik ve TİKA ofisleri açıldığını ve THY uçuşlarıyla desteklendiğini kaydeden Babacan, "THY 92 ülkeye uçuyor. Bu açıdan baktığımızda da dünyada bir numara. Dünyada başka hiçbir havayolu bu kadar çok sayıda ülkeye uçuş yapmıyor. Aslında bu kendi iş dünyamız için bulunmayacak bir fırsat. Dünya haritasını önünüze koyuyorsunuz, kendi uçağınızla gidemeyeceğiniz ülke sayısı çok azaldı. Gittiğiniz her yerde Türk bayrağı var, büyükelçiliğimiz var. Onun verdiği güvence var" diye konuştu.
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile sohbeti sırasında, telefonla Cibuti'de kalp rahatsızlığı geçiren iş adamı için ambulans uçak talep edildiğini anlatan Babacan, Sağlık Bakanlığını aradıklarını ve iş adamının ambulans uçakla Türkiye'ye getirildiğini söyledi.
-"Ankara artık gerçek bir sanayi şehri"-
Babacan, iş dünyasından gelen biri olarak ATO'nun gayretlerini ve güzel çalışmalarını çok yakından izlediğini dile getirerek, Ankara Alışveriş Festivali'nin sadece Türkiye'de değil dünyada da ses getirdiğini söyledi.
ATO'nun Dünya Odalar Federasyonu'nun düzenlediği bir proje yarışmasında da finalist olarak gelecek haftalarda yarışmaya katılacağını belirten Babacan, ATO'nun yarışmada başarılı olması temennisinde bulundu.
Babacan, Akyurt'ta ATO'nun liderliğinde hazırlıkları devam eden fuar alanının, Ankara'nın gelişmiş bir fuar şehri olduğunu tescil edeceğini, bununla ilgili düzenlemeleri yaptıklarını ve arazinin belirlendiğini bildirdi. Eskiden bu tür projelerin hayata geçirilmesinde kaynak sorunu olduğunu belirten Babacan, doğru proje olunca kaynak derdi olmadığına dikkati çekti.
Cannes'da katıldığı, dünya gayrimenkul piyasasının buluştuğu etkinlikte bu yılın Türkiye yılı olduğunu kaydeden Babacan, fuar girişinde büyük harflerle Türkiye yazdığını söyledi. Babacan, "Pek çok ülkede gayrimenkul piyasası zordayken, sıkıntıdayken, yatırımcılar gerçekten büyük bedeller ödemek zorunda kalmışken Türkiye'ye olan ilgi ve alaka gerçekten bizleri memnun etti" değerlendirmesinde bulundu.
TOBB'un Türkiye'de il il girişimcilik endeksi çalıştığını anlatan Babacan, bu çalışmada Ankara'nın birinciliğe yükseldiğini belirtti. Babacan, "Dışarıdan bakanlar derlerdi ki (Ankara işte başkent, orada bakanlıklar var, bir memur kenti). Ankara'nın nasıl bir şehir olduğunu artık bir endeks bize gösteriyor. Ankara artık gerçek bir sanayi şehri. Ankara ihracat şehri. 5 milyona yakın bir nüfus söz konusu. 5 milyonluk şehir Avrupa'da çok az sayıda. Sadece Türkiye'nin değil artık Ankara, Avrupa'nın sayılı şehirlerinden" ifadelerini kullandı.
(Sürecek) - ANKARA