Bankacılık Sektörümüz Önemli Statü Kazandı"
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) Başkanı Mehmet Ali Akben, Türkiye'nin bankacılık mevzuatının, uluslararası Basel standartlarına tam uyumlu bulunmasına ilişkin, "Türkiye'nin borçlanmasına, ülke kredi notuna olumlu yansıyacaktır.
MURAT BİRİNCİ - Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) Başkanı Mehmet Ali Akben, Türkiye'nin bankacılık mevzuatının, uluslararası Basel standartlarına tam uyumlu bulunmasına ilişkin, " Türkiye'nin borçlanmasına, ülke kredi notuna olumlu yansıyacaktır. Ayrıca sektöre girecek muhtemel yabancı oyuncuların da iştahını artıracaktır" dedi
AA muhabirine Türkiye'nin bankacılık mevzuatının uluslararası Basel standartlarına tam uyumlu bulmasına ilişkin değerlendirmede bulunan Akben, bu gelişmenin Türkiye'nin bankacılık sektörü açısından çok önemli olduğununa dikkati çekerek, "Bu durum bankacılığımızın güvenilirliğinin bir nevi tescilidir" dedi.
Türkiye'nin hem sermaye yeterlilik hem de likidite gibi tüm standartlarda uluslararası bankacılık yaptığını söyleyen Akben, şöyle devam etti:
"Bankacılık sektörümüz standartların birinde uyumlu ya da birinde uyumsuz şeklinde değil, tüm standartlarda topyekun uyumludur. Bu bankacılığımız açısından önemli bir statü kazanımıdır. Bu durum Türkiye'nin borçlanmasına, ülke kredi notuna olumlu yansıyacaktır. Ayrıca sektöre girecek muhtemel yabancı oyuncuların da iştahını artıracaktır. Türkiye'nin bankacılığının güvenilirliğini sadece sözde değil, bütün otoritelerce de tescil edilmesi önemli...Katar'ın Türkiye'ye ilgisi devam ediyor. Katar Büyükelçisi randevu talep etti. Bu açıklamanın etkisi olmuş mudur bilmiyorum. Önümüzdeki günlerde bir çok uluslararası kuruluşun Türk bankacılığıyla ilgili soru işaretlerinin ortadan kalkmasına, Türk bankacılığına olan güven ve ilginin daha da tescilleneceğine ilişkin beklentimiz arttı. Bütün bankacılık sektörümüze böyle bir yapıyı oluşturmamızda katkılarından dolayı teşekkür ediyorum."
Yabancıların yeni banka lisansı alma ya da mevcut bankalardan birini satın alma gibi başvurularının olup olmadığına ilişkin soru üzerine Akben, "İranlıların talepleri var. Onlarla görüşme yapılacak. İran'dan 2 tane banka ciddi manada Türkiye'de sıfırdan lisans alarak banka kurmak istiyor. Onlar Türkiye'yi Avrupa'ya ve dünyaya açılmada önemli görüyor. Bugüne kadar bu konular Birleşmiş Milletler (BM) kararları ve İran- Türkiye ilişkileri nedeniyle beklemedeydi. Önümüzdeki dönemde İran'ın ciddi manada bu alana gireceğini düşünüyoruz" şeklinde cevap verdi.
"Sektör genelinde pozitif etkisi olacak"
DenizBank Genel Müdürü Hakan Ateş ise "Basel Komitesinin bankacılık mevzuatımızın uluslararası Basel standartlarına tam uyumlu olduğunu ifade eden kararı, AB düzenlemeleri nezdinde eşdeğer ülke statümüzün yeniden değerlendirilebilmesi için önemli bir dayanak niteliği taşıyor. Bu yönü ile gelişmeyi çok önemli ve olumlu değerlendiriyorum" dedi.
BDDK'nın yürütüğü çalışmaların sonucu olarak mart ayında mevzuatta bazı güncellemeleri devreye alacağını belirten Ateş, tüketici kredilerine uygulanan risk ağırlıklarının uluslararası Basel normlarındaki seviyeye gelmesi yönüyle olumlu bir etkinin söz konusu olacağını vurguladı.
Ateş, diğer yandan nitelikli borçlanma aracı kabul edilmeyen sermaye benzeri kredilerin sermaye yeterlilik hesaplamalarında dikkate alınma oranlarının düşürülmesi yönüyle olumsuz bir etkinin de yaşanacağına işaret ederek, "Bankalar özelinde farklı sonuçları olmakla birlikte sektör genelinde pozitif etkisinin olacağını düşünüyorum" diye konuştu.
"Türkiye Basel III'e hızlı adapte olacak"
Turkey Macro View (TMV) Consulting Yönetici Direktörü Ferhat Yükseltürk, Türkiye bankacılık sektörü 2001 krizi sonrası önemli bir yeniden yapılanma yaşadığını anımsattı.
Uuslararası alanda da düzenleme ve denetlemedeki başarılarının sürekli takdir topladığını ifade eden Yükseltürk, "Yüksek ve kaliteli sermaye yapısı ile buna yönelik BDDK tarafından uygulanan likidite düzenlemesi, yüksek sermaye yeterliliği rasyosu zorunluluğu, tüketici kredilerine getirilen yüksek risk ağırlıkları, genel karşılık gibi düzenlemeler, aslen Basel III tarafından getirilen tampon sermaye, likidite yeterliliği, çekirdek sermaye gibi yeniliklerin Türkiye tarafından çok kolay bir şekilde uygulanmasına olanak sağladı" dedi.
Yükseltürk, dünyanın 2008 krizi sonrası farkına vardığı risklere Türkiye'nin daha önceki deneyimleri nedeniyle hazırlıklı olmasının bankacılık sektörünün bu zorlu dönemi daha güçlü geçirmesini sağladığını kaydetti.
Basel Komitesi tarafında tüm ülkelere yönelik yapılan Basel III kriterlerine uyum raporunda Türkiye'nin olumlu bir değerlendirme almasının bu anlamda sektörün içerisinde yer alanlar için bir sürpriz olmadığını belirten Yükseltürk, şunları dile getirdi:
"Bununla birlikte Türk bankacılık sektörünün görece olumlu yanlarını ve mevcut koşullar altında artan makro ekonomik istikrarı güçlendirme ihtiyacını dikkate alarak, Basel III düzenlemeleri hayata geçerken, Basel III haricinde Türkiye'de halihazırda uygulanan sıkı standartların gevşetilerek risklerin dengelenmesi gerektiğini düşünüyoruz. Türkiye güçlü kamu maliyesi ve sağlıklı sermayelendirilmiş bankacılık sektörü sayesinde Basel III'e hızla adapte olabilecek ülkelerin başında yer almaktadır. Ancak Türkiye'ye özgü bazı standartlar gevşetilmeden Basel III'ü hayata geçirmek bankacılık sektöründe, dolayısıyla reel sektörde süregelen riskleri artırabileceği unutulmamalıdır."
"Basel III'te iki kavram öne çıkıyor"
Ziraat Yatırım Ekonomisti Bora Tamer Yılmaz, Türkiye bankacılık sisteminin Basel III'e başarılı bir şekilde entegre olacağını belirterek, "Bunu temel anlamı ile Türkiye'nin 2008 krizi sonrasında 'finansal istikrar' kavramını gelişmiş ülkeler kadar, hatta, daha hızlı kavrayıp günlük yaşamda uygulamaya geçirmesine bağlamaktayız" dedi.
2011 yılında hayata geçen Finansal İstikrar Komitesinin sektörü düzenleyici tarafta BDDK üzerinden para politikası anlamında da yenilikçi makro ihtiyati tedbirler alınarak TCMB üzerinden sektörü uluslararası standartlara hazırladığını anlatan Yılmaz, örneğin kredi büyümesini frenleyen tedbirler, finansal istikrarı sağlamak adına banka sermaye rasyolarının güçlendirilmesi ve tüketiciye yönelik düzenlemeleri aradan geçen süre zarfında sektörün Basel kriterlerine yeter zaman içinde adapte edilmesine yardımcı olduğunu ifade etti.
Yılmaz, şöyle devam etti:
"Basel III'te iki kavramın öne çıktığını düşünüyoruz. Birincisi, 'inter-connectedness';Bankaların birbirleri ve reel sektörle sahip oldukları bağlantıların sistem üzerinde ne kadar risk oluşturacakları. İkincisi; 'döngüsel sermaye tamponu'. Bankaların 'ak akçe kara gün içindir' atasözümüz ile uyumlu şekilde ekonominin büyüme sürecinde ilerideki olası zor dönemler için pay biriktirmeleri.
Belirttiğimiz kurumlar Türkiye'de sektörü Finansal İstikrar Komitesi bünyesinde finansal şoklara karşı daha dayanıklı hale getirerek bahsettiğimiz kavramlarım sektörde hayat bulmasını sağladılar. Ek olarak, önümüzdeki dönemde kredi-teminat oranı yerine kredi-gelir oranı kavramının da küresel çapta standart hale gelebileceğini öngörüyoruz. Yeni Zelanda ve İngiltere'de örnekler başladı."
Yılmaz, bu bağlamda Türkiye'nin de benzer çalışmalar eşliğinde uygulamaya geçebileceğini ve bu alanda da bankacılık sektörünün dünya standardını yakalayabileceğini sözlerine ekledi.