"Avro Bölgesi'nde Bir Miktar Tembellik Başladı"
Ali Babacan, Avro Bölgesi'ne giren ülkelerde bir miktar tembellik başladığını söyledi.
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Avrupa Birliği'ne (AB) giren ülkeler, özellikle Avro Bölgesi'ne giren ülkelerde bir miktar tembellik başladığını belirterek, "Biz artık buralara kapağı attık, istikrar açısından da sorun yok, nasılsa sağlam bir gemide gidiyoruz bakış açısıyla maalesef yanlış politikalar uyguladılar ama artık yolun sonuna gelinmiş durumda" dedi.
MÜSİAD'ın Ankara Rixos Otel'de gerçekleştirilen Genişletilmiş Başkanlar Toplantısı'na katılarak bir konuşma yaptı. Babacan, konuşmasına başlarken, sunumun aktarılacağı ekranda kısa süre bir teknik aksaklık yaşandı ve konuşmasına biraz geç başlayabildi.
MÜSİAD'ın iş dünyasına güç katan ve iş dünyasını hem yurt içinde hem de yurt dışında başarıyla temsil eden bir kuruluş olduğunu belirten Babacan, hükümet olarak da MÜSİAD'la her zaman istişare içinde olduklarını ve görüşlerine değer verdiklerini söyledi.
Kendisinin de iş dünyasından gelen biri olduğunu kaydeden Babacan, Türkiye'nin yakaladığı başarılara katkı veren tüm iş dünyasına teşekkür etti.
Toplantıda, Türkiye ve dünya ekonomisindeki gelişmeleri aktaran bir sunum yapan Babacan, Türkiye'nin artık dünyaya çok açık bir ülke olduğunu vurguladı.
Açık bir ekonomi olmanın çok büyük avantajları olduğunu anlatan Babacan, bunun yanı sıra getirdiği yükümlülüklerin ve sorumlulukların da olduğuna işaret etti.
Babacan, 2007 yılından bu yana kendisini hissettiren ve 2009 yılında en derin noktasına ulaşan küresel ekonomik krizin fazlar değiştirerek devam ettiğine dikkati çekerek, şunları kaydetti:
"Kriz henüz çözülmüş değil, henüz ortadan kalkmış değil. Krizin ilk safhasında sorunlar ağırlıklı olarak finans sektöründeydi ve finans sektöründe topyekün bir çöküş olmasın diye devletler, hem merkez bankaları hem de hazineleri eliyle bu finans kuruluşlarına destek verdiler. Belki bir kaç tane büyük bankanın dışında aslında bir toplu çöküş de henüz görmüş değiliz. Lehman Brothers örneğinden sonra devletler, hem hazineler hem de merkez bankaları, 'Artık bu bankaların batması çok kötü oluyor, maliyetli oluyor. Biz bunları her ne pahasına olursa olsun kurtaralım' dediler ve sallantıda olan, sermayesini kaybetmiş tüm bankalara yoğun bir şekilde devlet desteği verilmeye başlandı.
Bu tabii işini sağlam götüren bankalarla, daha riskli daha dikkatsiz giden bankalar arasında ciddi bir haksızlığa da sebep oldu. Buna biz bankacılık sektöründe ahlaki riziko diyoruz. Yani eğer, bu sarsıntılı dönemlerde işini iyi yapanlar, yoluna devam ederken, işini kötü yapanlara hemen devlet desteği sağlayarak, sen de devam et dediğinizde o zaman iyi ile kötü arasındaki farkı sıfırlamış oluyorsunuz ve bundan sonraki dönemde de aslında banklara, 'Korkma, sen de dikkatsiz işler yap, kötü kararlar al, gereksiz riskler al. Kazanırsan senin olur, batarsan zaten ben buradayım' mesajını vermiş oluyorsunuz. Dolayısıyla bu kriz ve krizdeki banka kurtarma operasyonları, bundan sonraki dönemde bankacılık sektörüne aslında çok yanlış mesajların verilmesini beraberinde getirmiş oldu."
-"Somut adımlar görebilmiş değiliz"-
Krizin daha sonraki safhasında, 2011 yılıyla beraber artık devletlerin kredibilitesiyle ilgili sorunların başladığını anlatan Babacan, devletlerin çok ağır borç yükü altına girdiklerini söyledi.
Babacan, şu an itibariyle bakıldığında, hem kamu borç rakamlarının çok yüksek seviyelerde olduğunu hem de bankaların ancak dışarıdan aldıkları desteklerle ayakta durabildiğini vurgulayarak, şöyle devam etti:
"Tüm bu operasyonların likidite maliyeti, merkez bankalarının para basma operasyonlarıyla karşılanıyor. Şu an hem Avrupa Merkez Bankası hem de Amerikan Merkez Bankası, şu ana kadar görülmemiş miktarlarda, trilyonlarca dolar, trilyonlarca avro karşılıksız para basarak, piyasaya sürmek zorunda kaldılar, bir yandan bankalara yardımcı olmak için bir yandan da iflas etmek üzere olan hazinelere, devletlere yardımcı olmak için. Bu olağanüstü durumun nasıl bir takvim içerisinde normale döneceğiyle ilgili de şu an hiç bir plan, program yok. Şu anda hala tüm dikkatler yangını söndürmeye verilmiş durumda. Peki yangın söndükten sonra bu bina nasıl tekrar inşa edilecek, bununla ilgili de henüz somut gelişmeler yok. Kağıt üstünde planlar var, hazırlıklar var ama somut adım henüz görebilmiş değiliz.
Tüm bunların sonucunda, gelişmiş ülkelerde üretici ve tüketici güveni son derece düşmüş, işsizlik artmış durumda ve gelişmiş ülkelerde büyüme görünümü oldukça zayıflamış durumda ve özellikle son 7-8 aylık dönemde tüm bu olumsuz tablo, artık gelişmekte olan ülkelere de yansıyor. Krizin tam merkezinde şu anda Avrupa var. Evet Amerika'da da sorunlar var ama şöyle ya da böyle borçlanma tavanının önümüzdeki haftalarda bir şekilde çözüleceği. mali uçurumun şimdilik kenarından dönüldüğü ama yine de köklü bir çözüm üretilemediğini görüyoruz ama yapısal açıdan baktığımızda bu depremin, bu krizin merkezi halen Avrupa."
-"Kötü politika uygulayanlar, iyi politika uygulayanların sırtından geçinmeye başlamıştı"-
Avrupa'da sistem kurulurken ciddi boşluklarla beraber kurulduğuna işaret eden Babacan, tek bir para birimine geçilirken bu para biriminde olan ülkelerin maliye ve bankacılık politikalarının tek tek ülkelere bırakıldığını söyledi.
Böyle olduğunda da her ülkenin, kendisi için en avantajlı neyse uygulamalarını o yöne doğru çekmeye başladığını dile getiren Babacan, "Bütçesi yüzde 10 açık veren ülke ile yüzde 3 fazla veren ülke, aynı para birimini kullanıyor, aynı merkez bankasına başvuruyor. Bir bakıma, kötü politika uygulayan ülkeler, iyi politika uygulayan ülkelerin sırtından geçinmeye başlamış durumdaydı Avrupa Birliği'nde. Bunun zaten sürdürülemez olduğunu tüm toplantılarda söylüyorduk ve sonunda problemler büyüdü ve artık, ülkeler iflasın eşiğine gelince ülkeleri kurtarma operasyonları başladı" diye konuştu.
-"Zayıf siyasi liderlik pek çok Avrupa ülkesinin en büyük problemi"-
Babacan, söz konusu ülkeleri kurtarma operasyonlarını da anlatarak, bankacılık sistemindeki kırılganlıkların ve sorumsuz yönetimin AB'de şu anda çok büyük bir problem olduğuna vurgu yaptı.
AB'ye giren ülkeler, özellikle Avro Bölgesi'ne giren ülkelerde bir miktar tembellik başladığını ifade eden Babacan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Biz artık buralara kapağı attık, istikrar açısından da sorun yok, nasılsa sağlam bir gemide gidiyoruz bakış açısıyla maalesef yanlış politikalar uyguladılar ama artık yolun sonuna gelinmiş durumda. Bundan sonraki dönemde her ülke kendi ev ödevini yapmak zorunda ve her ülke kendi reformlarını hızla gerçekleştirmek zorunda. Ancak siyasi karar alma mekanizmalarındaki yetersizlikler ve zayıf siyasi liderlik pek çok Avrupa ülkesinin en büyük problemi şu anda. Karar alınamıyor, karalar alınıyor, ilan ediliyor uygulama noktasında sıkıntıya düşülüyor. Koalisyon hükümetleri var, azınlık hükümetleri var. Hükümetlerle parlamentolar arasında ciddi görüş ayrılıkları var. Tüm bunlar, önümüzdeki dönemde AB'deki problemlerin kolay kolay çözülemeyeceğini bize gösteriyor.
Özellikle bizim iş dünyamızın da bunun farkında olması gerekiyor. Bu ağır borç yükü, kolay kolay ortadan kalkmayacak ve ekonomilerin üzerinde ciddi bir yük oluşturmaya devam edecek. Şimdi bakacak olursanız ABD'nin kamu borcu, milli gelirine oran olarak bu yıl sonu itibariyle yüzde 107'ye ulaşmış durumda. Avro Bölgesi'nde de yine yüzde 93-94 gibi rakamlar görüyoruz ve bunlar da artmaya devam ediyor. Yapılan programlarda, çalışmalarda da bu borcu geri düşürmekten ziyade, borçtaki artışı önleyebilme çabası var şu anda. Çünkü geri düşüş trendine sokabilmek için yıllar gerekecek, belki bazı ülkeler için 10 yıllar gerekecek ve bu ağır borç yükü yüzünden bu ekonomilerde büyüme, önümüzdeki dönemde hiçbir zaman yüksek seviyelere çıkamayacak. Bazı ülkelerde sıfır, bazı ülkelerde eksi büyüme rakamları görmeye devam edeceğiz."
(Sürecek)
Muhabir: Recep Demir - Erdal Çelikel
Yayıncı: Zülal Eser - ANKARA