Ali Serim: "Sermaye Piyasalarının Gelişmesi Türkiye'nin Gelişmesi Demektir"
Strateji ve Finans Uzmanı Ali Serim, Türkiye’de sermaye piyasalarının geliştirilmesi gerektiğini, bunun Türkiye’nin gelişmesine katkı sağlayacağını belirtti.
Strateji ve Finans Uzmanı Ali Serim, Türkiye'de sermaye piyasalarının geliştirilmesi gerektiğini, bunun Türkiye'nin gelişmesine katkı sağlayacağını belirtti.
Fin-As Danışmanlık Yönetim Kurulu Başkanı, Strateji ve Finans Uzmanı Ali Serim, sermaye piyasalarının gelişmesinin Türkiye'yi kalkındıracağını söyledi.
Gelişmiş dünya ülkelerinde sermaye piyasalarının çok derinleşmiş olduğunu, Türkiye'nin borsa performansıyla dikkat çektiğini fakat Borsa İstanbul için, dünyanın en büyük borsalarından demek için daha uzun yol bulunduğunu söyleyen Serim, "Türk hisse senetleri yabancı yatırımcıyı uzun yıllardan beri cezbediyor. Ayrıca özel sektör tahvillleri de son yıllarda proje finansmanında önemli rol oynuyor. Bunlara ilaveten birçok başka enstrümanda yabancı yatırımcılar tarafından ilgi görüyor. Fakat daha da fazla ilgi çekmek mümkün. Daha fazla fonu ülkemize çekmek düşünüldüğü kadar zor değil. Zira dünyada ciddi bir para bolluğu var. İhtiyacımız ise regülasyonları daha da kuvvetlendirmek. Yani yatırımcı haklarını daha fazla koruma altına almamız gerekiyor. Bunun başında da yatırımcının yanıltılmasına yönelik cezaları daha da caydırıcı hale getirmemiz şart" dedi.
"Yatırımcı finansal bilgilerin güvenilirliği konusunda ne kadar kendini rahat hissederse o derece daha fazla yatırım yapar"
Dünya da maniplasyon konusunun belli standartlara oturtulduğundan bahseden Serim, "Sahtecilik ve yalan bilgi paylaşımı konusunda ise kıtasal standart farkları daha belirgindir. Yatırımcı finansal bilgilerin güvenilirliği konusunda ne kadar kendini rahat hissederse o derece daha fazla yatırım yapar. Bilanço başta olmak üzere doğruyu yansıtan bağımsız denetim raporlarının güvenilirliği daha da caydırıcı cezalarla desteklenmelidir. Dünyada özellikle bağımsız denetim raporlarının gerçeği yansıtmamasından hareketle tetiklenmiş Enron Skandalı gibi birçok olay özellikle sahte evrak düzenlenmesi konusunda standartları yukarı seviyelere çekti. Ülkemizdeyse denetçiyi yanıltan şirket patronları her sahte doküman için 3 yıl hapis cezasıyla yargılanabiliyor. Yönetim Kurulu Üyelerinin tamamı sorumlu tutulabiliyor. Bu dökümanları hazırlayan veya sahte olduğundan haberdar olmasına rağmen bu dökülmanları kullanan muhasebe personeli de yargılanmaya dahil edilebilirken, dökümanın sahteliğinden haberi olmaması durumu da nadiren denetçiler hukuken madur olarak görülebiliyor yani gerçeği yansıtmayan sahte özel ve resmi belgelerin tanzimi bir şirkette 10 defa olmuş ise bu durumun tespit edilmesi halinde toplamda 30 yıllık bir ceza ihtimaliyle karşı karşıya kalabiliyor. Fakat bu durum da tespiti gayet zor bir durum. Genelde ihbar müessesesi çalışmadıkça ortaya çıkamıyor. Konunun nitelikli dolandırıcılık boyutu da düşünülürse cezai şartlar artabiliyor fakat kanunlarımızda bu hususta ciddi bir karmaşa var. Ticaret Kanunu; Ceza Kanunu ve SPK mevzuatını takip etmek yabancı yatırımcı için kolay değil. Bu karmaşanın ortadan kaldırılıp, sadeleştirilmesi yabancı yatırımcı için önemli bir ihtiyaç" şeklinde konuştu.
SPK'nin bu noktada çok deneyimli bir kurum olduğuna dikkat çeken Serim, "Yabancı yatırımcıların isteklerini dinlemeli ve dünyadaki örneklerini en güncel halleriyle gözden geçirerek daha sadeleştirilmiş ve ağırlaştırılmış cezai hükümleri uygulamaya almalıdır. Sermaye Piyasaları güven esasına göre işler. Şeffaflık ve cezai müeyyidelerin sıkılığı cezibeyi arttırır. Genelde gelişmiş ülkelerde kurallarda sıkılaşma skandallar sonrası görülmektedir. Bu hamleyi yapmak için ülkemizde kötü örneklerin çıkmasını beklememize gerek duyulmamalıdır" ifadelerini kullandı. - İSTANBUL