Suriye'deki yabancı savaşçılar, bölgesel istikrarı tehdit ediyor

Yabancı savaşçılar dosyası, Ahmed Şara liderliğindeki Heyet Tahrir eş-Şam döneminde Suriye'nin karşılaştığı en önemli konulardan birisi haline geliyor.
Suriye sahil bölgesindeki mart ayı olaylarında Alevi sivillere yönelik geniş çaplı katliamların yaşanmasının ardından bu dosya yeniden güçlü bir şekilde gündeme geldi. Yaşanan bu son olaylar, ülkedeki yabancı silahlı güçlere yönelik itirazların sürdüğü bir ortamda gerçekleşti. bu kapsamda Avrupa Birliği, ve ABD Suriye'ye yönelik yaptırımların tamamen kaldırılması talebini, ülkedeki yabancı savaşçıların varlığı nedeniylereddetti.
Reuters'e göre Heyet Tahrir eş- Şam bünyesindeki yabancı savaşçı sayısının yaklaşık sekiz bin olduğu ve aralarında en az altı yabancı savaşçı da olmak üzere yaklaşık 50 kişinin atandığı tahmin ediliyor; bu savaşçılar arasında Orta Asya'dan Çinli ve Uygurlar, bir Türk vatandaşı, bir Mısırlı ve bir Ürdünlü bulunuyor. Suriye askeri bir kaynağı, bunlardan üçünün Tuğgeneral ve en az üç tanesinin Albay rütbesi aldığını söyledi.
Raporlara göre yabancı savaşçılar; Tunus, Cezayir, Ürdün, Fas, Mısır, Sudan, Kosova, Arnavutluk, Çeçenistan, Suudi Arabistan, Karadağ, Sırbistan, Kuzey Makedonya, Doğu Türkistan, Fransa, Özbekistan, Tacikistan ve Azerbaycan olmak üzere 18 ülke ve bölgeden geliyor.
Ülkedeki Yabancılar Stratejik Tehdit mi ?
Washington Enstitüsü'nın yayınlatığı raporda, "Suriye'deki yabancı savaşçı varlığı bölgesel istikrarı tehdit ediyor; yeni Suriye yönetiminin önündeki en büyük zorluk, bu savaşçı grupların geldikleri ülkelerle ve uluslararası toplumla dostane ilişkiler kurma gerekliliğini, Suriye'nin dünyanın diğer ülkeleri için bir tehdit kaynağı haline gelmemesi taahhüdünü dengede tutabilmek olacak" yorumları yer aldı.
Suriye araştırmacısı ve siyasi analist Malik el-Hafız, bir açıklamasında şunları söyledi: "Batılı ülkeler, bu grupların bölge ve dünya güvenliği için oluşturduğu riski kontrol altına almaya çalışıyor ve bu oluşumları stratejik bir tehdit olarak görerek geçici hükümete bu grupları dağıtması yönünde baskı yapmaya devam edecek. Bunun yanı sıra bu durum, geçici hükümetin diplomatik imkânlarını da olumsuz etkiliyor ve imar ve siyasi destek gibi temel alanlarda gerçek bir uluslararası desteğe erişmesini engelliyor."
El-Hafız, "Yabancı savaşçıları barındırmaya devam etmenin iç ve dış sonuçlarının uzun vadede daha büyük felaketle neden olabileceğine" dikkat çekti. Geçici yönetim bu tutumunu sürdürürse siyasi ve ekonomik zorlukların artacağını; çünkü uluslararası toplum, özellikle Avrupa ve Amerika'daki büyük güçler, bu yabancı grupların varlığının ısrarla sürdürülmesinden kaynaklanan hiçbir projeyi ciddiye almayacak ve bu nedenle devletin yeniden inşası çabaları donmuş müzakereler girdabında sıkışıp kalacaktır"diye ekledi.
Suriye gazetecisi Ziyad er-Ris'e göre, Suriye'de yabancı savaşçıların varlığı, bu savaşçıların kimliğinden bağımsız olarak tüm Suriyeliler tarafından "büyük bir sorun" olarak görülüyor. Er-Ris, bir açıklamasında Suriyelilerin "bu savaşçıların topraklarında bulunmasını tamamen reddettiğini" ve bu sorunun kesin bir şekilde çözülmesini, bu grupların Suriye topraklarından çıkarılmasını talep ettiklerini vurguladı. Yeni Suriye yönetiminin yabancı savaşçılar sorununu kesin olarak çözeceği sözünün, "bu savaşçıların kaderine yönelik hukuki kararlar alabilecek bir devlet inşa etmek" hedefine bağlı olduğunu kaydetti.
Daha önce bir açıklama yapan Suriyeli İnsan Hakları Gözlemevi Direktörü Rami Abdülrahman ise "cihadi savaşçıların vatandaşlığa alınmasının Suriye'nin geleceğine zarar verebileceği" uyarısında bulunarak "cihadi savaşçıların vatandaşlığa alınmasının Suriyeli halkın çıkarına olmayacağını" ekledi. Ayrıca "Bu savaşçıların Savunma Bakanlığı'na dahil edilmesinin Suriye'nin geleceği için felaket olacağını; cihad yolunda savaşmak üzere gelmiş bir savaşçıyı demokrasiye inanan, medeni bir devlette yaşamaya hazır bir vatandaşa dönüştürmenin mümkün olmadığını" belirtti.
Bölgeye Yayılma Riski
Yabancı savaşçıların yol açtığı tehlike sadece Suriye ile sınırlı kalmadı; bu savaşçılar başka ülkelere de geçerek bölgesel istikrar tehdidini doğrulayan raporları haklı çıkardı. 2021 yılında Yemenli araştırmacılara göre, İran Devrim Muhafızları, Suriye, Irak, Lübnan ve Afganistan'da savaştırdığı askerleri Yemen'e kaçırarak bunları Husi saflarında savaştırıyor; bu yabancı savaşçıların Yemen'de oynadığı rol, Husi askeri faaliyetlerini yönlendirmeleri ve İran rejiminin çıkarlarını Yemen halkının zararına olacak şekilde pekiştirme çabalarıyla giderek daha belirgin hale geldi.
Raporlar ayrıca, bu paralı askerlerin birçoğunun Irak-Suriye sınırındaki hukuk dışı bölgelerde toplandığını ve eğitildiğini; İran Devrim Muhafızları'nın yönettiği ve farklı milliyetlerden savaşçılar içeren milislerin burada kendilerine bir üs kurmaya çalıştığını belirtiyor. Marib'deki Yemen Ordusu Sözcüsü Albay Yahya el-Hatimi'ye göre, İran yaklaşık 2000 savaşçıyı Afganistan, Suriye ve Irak'tan getirerek Husilere destek için gönderdi. Siyasi analist Faysal Ahmed, bunların birçoğunun İran milislerinin Suriye-Irak sınırı yakınlarındaki bölgelerinden Yemen'e getirildiğini ve burada İran Devrim Muhafızları'nın geniş araziler üzerinde serbestçe asker toplama kampları kurmasına imkân tanındığını açıkladı.
Günler önce Sudanlı medya platformlarında, Sudan ordusuyla birlikte silahlı İslami gruplar saflarında savaştığı öne sürülen yabancı savaşçılardan birini gösteren bir video yayımlandı. Sudanlı platformların "Suriye'deki DEAŞ mensubu" olarak tanımladığı kişi, video kaydında Hartum'daki Korintia Oteli yakınlarında bir Sudan Ordusu askeriyle birlikte görülüyordu.
Bazı yabancı savaşçı gruplar Heyet Tahrir eş-Şam'a katılırken, diğerleri daha barışçıl ilişkiler kurmayı tercih etti; ancak çoğu, rejime karşı son saldırıyı caydırma savaşında işbirliği yaptı. Doğu Türkistan İslami Tevhid Partisi, Esad rejimini devirmeye yönelik bu savaşta önemli rol oynayan en tanınmış yabancı gruplardan biridir; bu parti, Doğu Türkistan'daki Uygur savaşçılardan oluşuyor ve 2013 yılında kurulduğu ilan edilmiştir.
Ayrıca "Guraba Mücahidin Taburu" olarak bilinen bir birim bulunuyor; bu birimde Uygur, Tacik, Özbek ve Arap uyruklu 300–400 göçmen savaşçı yer alıyor. Önceleri "Çeçen Mücahidin" adıyla anılan ve Halep'in batı kırsalı, İdlib ve kıyı dağlarında faaliyet gösteren Kafkas Mücahitleri Tugayları ise dağılmış ve pek çok üyesi DEAŞ'a katılmıştır.
2018 yılında kurulan Huras ed-Din örgütü de Ürdünlü, Faslı, Tunuslu, Mısırlı ve Türk savaşçılardan oluşuyor; bu grup, diğer örgütlerle birlikte önce "Vahriz el-Mu'minin (İnananları Kışkırtın) Harekat Odası", ardından "Fe-sbitu (Sarsılmayın) Harekat Odası"nı kurmuş, ancak bu yapılar kısa süre sonra dağıldı.