Sri Lanka'da intihar saldırılarının arkasında, seçimleri kazanmak isteyen iktidar mı vardı?
21 Nisan 2019'da Sri Lanka'da 269 kişinin öldüğü intihar saldırılarını araştıran yeni bir belgesel, aynı yıl Kasım ayında seçimleri kazanan Rajapaksa ailesinin olaylarla ilişkisi olduğuna dair iddialarla ilgili çarpıcı yeni soruları gündeme getirdi.
21 Nisan 2019'da Sri Lanka'da 269 kişinin öldüğü intihar saldırılarını araştıran yeni bir belgesel, aynı yıl Kasım ayında seçimleri kazanan Rajapaksa ailesinin olaylarla ilişkisi olduğuna dair iddialarla ilgili çarpıcı, yeni soruları gündeme getirdi.
Lüks oteller ve üç Katolik kilisesine düzenlenen saldırılardan dört yıl sonra Sri Lanka'da aralarında siyasilerin ve önde gelen Katoliklerin olduğu bazı kesimler arasında katliamın yeniden iktidara gelmek isteyen Rajapaksa ailesi tarafından kurgulandığı iddiaları dolaşmaya başladı.
Yaklaşık 20 yıl boyunca başkanlık ve başbakanlık görevlerini elinde tutan bu hanedan, saldırıyla bağlantısı olduğu iddialarını hep yalanladı.
Ancak aileye karşı yeni suçlamalar İngiliz televizyon kanalı Channel 4 tarafından yapılan ve muhbir ifadelerini esas alan yeni bir araştırmayla gündeme geldi.
The Dispatches adlı belgeselde Sri Lankalı üst düzey bir istihbarat görevlisinin, saldırılardan önce bombacılarla görüştüğü, askeri istihbaratın grubu yakalama girişimlerinde polisi yanılttığı ve katliamın ardından yeni gelen Gotabaya Rajapaksa hükümetinin soruşturmaları sabote ettiği iddia ediliyor.
Rajapaksa ailesi, Channel 4'ün yorum talebine doğrudan yanıt vermedi. Gotabaya Rajapaksa daha sonra bir yalanlama beyanı yayımladı. Ailenin veliaht prensi olarak anılan milletvekili yeğeni Namal Rajapaksa, BBC'ye konuştu ve iddiaları "tamamen kurgu" olarak nitelendirerek reddetti.
Bombacı saldırganlar kimler?
Bombacıların elebaşı olduğundan şüphelenilen kişinin Müslüman dini lider Zahran Haşim olduğu belirtildi.
Haşim Sri Lanka'da İslami bir halifelik kurmak istiyordu.
İntihar saldırıları sırasında Zahran ve ikinci bir intihar bombacısı başkent Kolombo'daki lüks Shangri-La otelinde hayatını kaybetmişti.
Sri Lanka polisine göre toplam dokuz saldırgan vardı.
Saldırılardan kısa süre sonra, IŞİD sorumluluğu üstlendiği bir video yayımladı.
Ancak videodaki iddialar Sri Lanka istihbaratı tarafından zaten bilinen şeylerdi.
The Dispatches belgeseline göre, bombalamadan bir yıl önce, aralarında elebaşı Zahran'ın da bulunduğu İslamcı grup ile üst düzey istihbarat ajanı Suresh Sallay arasında bir toplantı yapılmıştı.
Muhbir, toplantıyı kendisinin ayarladığını ve görüşmeler sırasında dışarıda beklediğini iddia ediyor.
Muhbirin iddiaları neler?
The Dispatches belgeselindeki ana muhbir Hanzeer Azad Maulana adlı, Rajapaksa ailesiyle bağlantılı bir isim. Maulana yaşamından endişe ettiği için Sri Lanka'yı terk etmişti.
İstihbarat görevlisi, İslamcıların, çoğunluğu Budist olan ülkeyi istikrarsızlaştırmak ve Rajapaksa ailesini 2019 başkanlık seçimlerinde zafere taşıyacak bir korku ve öfke atmosferi yaratmak için saldırıyı birlikte planladıklarını iddia ediyor.
The Dispatches araştırmasına göre Maulana, ifadesini Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi önünde verdi ve Avrupalı istihbarat kurumları tarafından da sorgulandı.
Bunca can kaybına neden olan katliamla ilgili bildiklerini daha fazla saklayamayacağını söylüyor.
Programda, "Bütün ömrüm boyunca bu günahı taşıyamam. Gerçeği söylemek istiyorum. Kilise ve oteldekiler masum insanlardı. Sadece bir iktidar değişimi için öldürüldüler" diyor.
Maulana, Sri Lanka Parlamentosu Mensubu Sivanesathurai Chandrakanthan'ın 20 yıl boyunca yardımcılığını ve çevirmenliğini yapmıştı.
Pilayan olarak bilinen Chandrakanthan, eski bir ayrılıkçı Tamil Kaplanları örgütü üyesiydi. Taraf değiştirerek, Rajapaksa ailesinin 30 yıldır süren iç savaşı bitirmesine yardımcı oldu.
Pilayan, insan hakları ihlallerini sık sık dile getiren Tamil bir milletvekilinin öldürülmesiyle ilgili hapse atıldı.
Maulana, hapishanedeyken Zahran'ın erkek kardeşiyle tanıştığını ve İslamcıların aslında siyaseten işe yarar olabileceğini fark ettiğini belirtiyor.
O dönemde Zahran, aşırılıkçı grup Ulusal Tevhit Cemaati (UTC) için yeni üye devşiriyordu.
Maulana, Sri Lanka istihbarat ajanı Sureş Sallay ve Zahran arasında bir görüşme organize etmekle görevlendirildiğini söylüyor.
İstihbarat ajanı ne yanıt verdi?
Maulana Şubat 2018'de Zahran dahil altı UTC üyesinin Sallay ile bir araya geldiğini iddia ediyor.
Buna göre, uzun süren toplantıdan sonra Sallay'ın kendisine: "Rajapaksaların Sri Lanka'da güvensiz bir ortama ihtiyaçları var. Gotabaya ancak bu şekilde başa gelebilir." dedi.
Saldırılardan iki gün önce istihbarat birimleri kiliselere olası bir saldırı yapılabileceği konusunda uyarıldı.
Ancak üst düzey hükümet yetkilileri bu uyarıların kendilerine ulaşmadığını söylüyor.
Sri Lanka istihbaratı çalışanları, görevlerini ihmal ettikleri gerekçesiyle mahkemeye verildi.
Sallay, Channel 4'a yaptığı açıklamada iddiaları reddetti ve Zahran ile görüştüğü iddia edilen dönemde Malezya'da olduğunu söyledi.
Hükümet nasıl tepki verdi?
Salırılardan kısa süre sonra yükselen İslam karşıtlığıyla birlikte Gotabaya Rajapaksa devlet başkanlığı için aday olduğunu açıkladı.
Vaatlerinden biri de adaleti yerine getirmekti.
16 Kasım 2019'da seçimlerde ezici bir zafer kazandı.
Bunun ardından Sureş Sallay istihbaratın başına getirildi
Ancak kısa süre sonra adaleti yerine getirmediği için eleştirildi ve 2022'deki ağır ekonomik krizin etkisiyle başlayan kitlesel protestolardan sonra Temmuz'da istifa etti.
Channel 4 belgeselinden sonra Gotabaya suçlamaları reddettiğini açıkladı.
Saldırı yaşandığında ailesinin iktidarda olmadığını ve istihbarat servisini kontrol edemeyeceklerini vurguladı.
Channel 4 belgeselinin ardından Sri Lanka hükümeti iddiaları incelemek üzere bir parlamento komitesi kurmayı planlıyor.
'Barbarca bir eylem'
Yeni suçlamalar ve inkarlar acı içindeki ailelere yeni soru işaretleri getirdi.
Channel 4 belgeselindeki iki kurbandan biri olan Niranjalee Yasawardana, BBC'ye verdiği demeçte Gotabaya'nın adalet vaadini yerine getirmediğini söyledi. "5 yıl sonra hala gizemi aydınlatılmadı" ifadelerini kullandı.
"İster Katolik, ister Budist, ister Müslüman veya Hindu olsun, bizim gibi sıradan insanlar ve çocuklarımız, politikacıların istismar ettiği dini aşırılığın ve ırkçılığın kurbanı oluyor.
"Siyasi iktidar uğruna 269 kişi katledildiyse bu barbarca bir eylemdir." diye ekledi.