Haberler
Esed rejimiyle çatışan muhalif gruplar Halep kent merkezine girdi

Türkiye sınırı kan gölüne döndü! Muhalif gruplar kent merkezinde

Katıldığı organizasyonda Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı kızdıran protesto

Salondaki protesto Erdoğan'ı kızdırdı: Siyonistlerin ağzı, dili olma

Yenidoğan çetesi soruşturması kapsamında kapatılan 13 özel hastaneye kayyum atandı

İstanbul'da 13 özel hastaneye kayyum atandı

CHP lideri Özgür Özel hakkında soruşturma başlatıldı

CHP lideri Özgür Özel hakkında soruşturma başlatıldı

BBC

Srebrenitsa: Bir bilim insanının ölüleri teşhis etme çabası

Haberler
Güncelleme:
Haberler
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

BBC’den Fergal Keane, Srebrenitsa Soykırımı’nda öldürülen ve hâlâ teşhis edilememiş bin cesedin kime ait olduğunu ortaya çıkarmaya çalışan adli antropolog Dragana Vucetic’in çabasını aktarıyor.

Dragana Vucetic, kendini modern Avrupa tarihinin en karanlık sayfalarından birinin içinde bulunduğunda üniversiteden yeni mezun olmuş bir adli antropologdu. Bosna Savaşı sırasında, 1995 yılında işlenen Srebrenitsa Soykırımı’nda öldürülen ve kimliği hâlâ tespit edilememiş kişileri teşhis etmesi isteniyordu.

Soykırımdan 30 yıl geçmesine rağmen her bir ölünün kimliğini ortaya çıkarmakta kararlı – özellikle de son dönemde Sırplar arasında soykırım inkarı artarken.

Kırklarının başında olan Dragana, Bosna’nın kuzeydoğusunda yer alan Tuzla şehrindeki bir morgda sessizce kemikleri inceliyor. Her hareketi ölçülü ve dikkatli.

Kırık bir bacak kemiğini yeniden birleştiriliyor. Yaralanma, soykırım sırasında veya öncesinde yaşanmış olabilir.

Yavaşça kim, nerede ve ölümün nasıl gerçekleştiğine yönelik sorular yanıtlanacak. Ondan sonra kanıtları ile beraber aileye haber verilecek.

Srebrenitsa kentinde katledilen sekiz bin insandan bininin hala isimlerinin bilinmediği düşünülüyor.

Dragana “Bin aile bizden telefon bekliyor” diyor.

On yıllardır kayıp aile üyelerinin yakınları bulma isteğinin getirdiği duygusal baskının farkındalığı sesinde duyuluyor.

Kayıp bir oğlu, babayı, erkek kardeşi, kocayı teşhis etmek, aynı zamanda katillerin ölüleri mahkum ettiği kimliksizlikten kurtarmak anlamına geliyor.

“Bu, ailelerin cenaze töreni yapıp yas tutabileceği anlamına geliyor” diye ekliyor.

Srebrenitsa’da ne oldu?

Depodaki hava, uzun süredir ölenlerin kalıntılarının küf kokusuyla dolu. Soykırımı kendi gözlerimizle görmüş gazeteciler olarak aşina olduğumuz bunaltıcı bir koku bu. Toplu mezarları ve insanların yapabileceği zulme dair karanlık anıları anımsatıyor.

Dragana önündeki göreve odaklanmış bir şekilde çalışıyor. Kalıntıların aynı kişiye ait olduğuna emin olması lazım fakat toplu mezarlardan çıkarıldıkları için bu zor bir iş.

Laboratuvar masasına yerleştirilen iskelet, iki farklı mezardan çıkarılmış.

"Cinayetten sonra cesetlerin gömülüp, daha sonra kazılarak farklı bir yere taşındığı vakalar oluyordu çünkü failler, cesetlerin bulunmalarından korkuyordu" diye açıklıyor. Bu süreçte kalıntıların bir kısmı geride bırakılmış.

Dragana ve meslektaşları Uluslararası Kayıp Kişiler Komisyonu’na çalışıyor ve kurbanların yaşayan akrabalarından kan örnekleri kullanarak cesetleri aileleri ile eşleştiriyor.

Fakat, aynı ailenin birden fazla erkek üyesi öldürüldüğünde isimlendirme sürecinde karışıklık olabiliyor çünkü bu kişilerin DNA’ları birbirine benziyor.

Bu durumda aile üyeleri ölüleri vücutta bulunan kıyafetleri veya kişisel eşyaları aracılığıyla teşhis edilmeye çalışılıyor.

Aslında Dragana bu mesleği yapmayı planlamıyordu. Bosna Savaşı sona erdiğinde toplu mezarlardaki cesetleri teşhis etmeye çalışmak için bilim insanlarından oluşan ekipler bir araya getiriliyordu.

"Bir meslektaşıma bu iş teklif edildi ancak işi reddetti. Bana soruldu ve aynı gün 'evet' dedim” diyor.

Srebrenitsa’daki kayıp vakalarının yüzde 80'i çözülmüşken, Dragana morgda büyük ölçüde kendi başına çalışıyor.

Böylesine korkunç bir suçun sonuçları üzerine uzun yıllar boyunca bu kadar yakın çalışmanın nasıl bir şey olduğunu hayal etmekte zorlandığımı söyledim.

"Bu benim işim ve gerçekten sonuna kadar gitmek istediğim bir iş” diyor.

Dragana duygusal baskıyla egzersiz sayesinde başa çıkıyor.

Eskiden tenis oynuyormuş, fakat oynadığı meslektaşı işten ayrılmış. Şimdiyse tek başına koşuyor.

Hafta sonları sınırı geçerek memleketi Sırbistan’a gidiyor.

Bosna'daki soykırımcı Sırp yönetimine siyasi ve askeri destek veren Sırbistan lideri Slobodan Miloseviç'ti.

Sırp olmanın ve Bosnalı Müslümanların toplu katliamı üzerinde çalışmanın nasıl bir şey olduğunu sorduğumda, Dragana kendisini "Sırp antropolog değil, sadece antropolog" olarak tarif ediyor.

Fakat Dragana’nın işinin başka bir zorluğu daha var. İşi dolayısıyla gördüğü her kemik soykırımının gerçeğini yüzüne vurmasına rağmen, suçlar her zaman başkaları tarafından inkar edilebiliyor:

"[Sırbistan'daki] arkadaşlarım için yaptığım meslek her zaman şaşırtıcıydı.

“Bana ‘Srebrenitsa'da gerçekten bu suçlar işlendi mi?’ diye soruyorlar.

“Ve her zaman onlara gerçekleri anlattığımda şaşırıyorlar. Geçmiş yirmi beş, otuz seneyi bunları bilmeden yaşadıklarına inanamıyorlar.

“Bu çok üzücü, çünkü bence biz bir halk olarak geçmişle doğru yüzleşmiyoruz ve bir sürü gerçeği örtbas ediyoruz.”

Bosnalı Sırp yöneticiler uzun zamandır soykırımı sadece bir halk efsanesi olarak nitelendiriyor. Buna cevaben, Bosna'da Birleşmiş Milletler (BM) tarafından atanan ve farklı tarafların barış anlaşmalarına uymasını sağlamakla görevli en üst düzey uluslararası yetkili olan Yüksek Temsilci, 2021'de soykırımın inkârını yasaklayan bir yasa çıkardı.

Bosnalı Sırp liderler yasayı görmezden geldi, Sırpların savaşın sonunda Müslümanlar ve Hırvatlarla kurulan devletten ayrılma tehditlerinde bulunmalarına yol açtı.

Sırplar, Bosna nüfusunun yüzde 30'undan biraz fazlasını oluşturuyor ve ülkenin topraklarının yaklaşık yüzde 49'unu kontrol ediyor.

Bosnalı Sırpların dünyasına yolculuk etmek, bir inkar evrenine girmek gibi.

Sokolçe kasabasının dışındaki bir dini festivalde, Srebrenitsa katliamını gerçekleştiren ordunun komutanı General Ratko Mladiç'i öven satılık tişörtler gördüm.

İki küçük oğlunun ellerini tutan Sırp bir baba bana Sırpların şu anda Bosna'da nesli tükenmekte olan insanlar olduğunu söyledi. Karısı, barışın uzun sürmeyeceğinden korktuğunu ekledi.

Yakındaki bir kilisede, 1995 yılında Srebrenitsa'da insanlığa karşı işlenen suçlara yardım ve yataklık etmekten 10 yıl hapis yatan Bosnalı bir Sırp generalle tanıştım.

General Vinko Pandureviç, askerleri tarafından işlenen vahşetleri durdurmadığı ve cezalandırmadığı için yasal komuta sorumluluğu ilkesi uyarınca ceza aldı.

Kendisi Srebrenitsa'da bir katliam olduğunu kabulleniyor ancak BM’ye bağlı olarak kurulan Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin kararına rağmen “soykırım” tanımlamasını kullanmıyor.

Kendisine verilen savaş suçları mahkumiyeti hakkında bir utanç duyup duymadığını soruyorum.

Cinayetlerden sorumlu olmadığı konusunda ısrarlı:

"Gerçekten öyle olsaydı, elbette belli bir utanç hissederdim…"

Generalin hapis cezası, birkaç bin Müslümanın kaçmasına izin veren bir koridor açtığı için kısmen azaltılmıştı.

Hayatı boyunca onu takip edecek “savaş suçlusu” etiketine gelince "Varlığını kabul ediyorum, onunla yaşıyorum, ama hayatı kabul etmenin ve yaşamanın bir yolunu bulmamı imkansız hale kılmıyor" diyor.

General gerçekten yeni bir hayat buldu. Artık Ukrayna'daki savaşı Sırp televizyon programlarında yorumlayan bir uzman. Hatta Sırbistan ordusunun genelkurmay başkanı tarafından onurlandırıldı.

Ancak onun gibi generallerin görevlerinde başarısız olmalarının insani sonuçları, Tuzla’da morgda ki çelik raflarda ki beyaz torbalarda görünüyor.

Tepelerinde kıyafet ve kişisel eşyalar içeren kahverengi kağıt torbalar var.

Dragana Vucetic, bu kalıntıların her biri isimlendirilene kadar çalışmaya devam edecek.

BBC
title