Şimdi de Kafayı Ditib'e Taktılar
Bilen de bilmeyen de DİTİB'e atıp tutmaya başladı.
Bilen de bilmeyen de DİTİB'e atıp tutmaya başladı.
"DİTİB Erdoğan'ın borazanlığını yapıyor" diyenler var.
"DİTİB'i, Erdoğan Ankara'dan yönlendiriyor" diyenler var.
"DİTİB Ankara'nın 5. kolu" diyenler var.
Hatta DİTİB ile Alman makamların ilişkilerini tamamen kesmesini isteyenler bile var.
*
DİTİB, Almanya'daki Dernekler Yasası'na uygun bir şekilde 5 Temmuz 1984 tarihinde 230 derneğin katılımıyla kurulmuştur.
Merkezi Köln'de olan DİTİB bünyesindeki dernek sayısı günümüzde 907'ye ulaşmıştır.
Yapılan kamuoyu yoklamaları ve bilimsel araştırmalara göre Almanya'da yaşayan Türkiye kökenli Müslümanların önemli bir bölümü DİTİB'in yanındadır.
DİTİB'in kuruluş amacına bakıyorum.
"DİTİB dini, sosyal, kültürel ve sportif faaliyetleri gerçekleştirmek ve Almanya genelindeki kendisine bağlı derneklerin bu tür faaliyetlerini koordine etmek amacıyla kurulmuştur" deniliyor.
DİTİB'in internet sitesindeki kendi sayfasına bakıyorum.
"DİTİB, Almanya'daki Müslümanların yüzde 70'nin teveccühünü kazanmış alanındaki en büyük sivil toplum örgütüdür" deniliyor.
DİTİB'in tüzüğüne bakıyorum.
"Birlik; Almanya'nın hür demokratik düzenine bağlıdır. Anayasa ve bütün yasalara titizlikle riayet eder. Bütün faaliyetlerini hukuk çerçevesinde yürütür" deniliyor.
"Birlik; partilerüstü bir kuruluştur. Bütün siyasi partilere eşit uzaklıktadır" deniliyor.
"Birlik; çalışmalarında diğer din mensuplarına karşı İslamiyet'in de temel ilkelerinden olan sevgi, saygı, hoşgörü, tolerans ve dayanışma prensiplerine uygun olarak davranır. Her türlü şiddeti ve şiddete çağrıyı kesinlikle reddeder" deniliyor.
*
Bunlar sağduyulu herkesin altına imza atabileceği ilkelerdir.
DİTİB, kurulduğu tarihten beri bu ilkelere sadık kalmıştır.
DİTİB, Başbakan Angela Merkel'in 2006 yılında hayata geçirdiği Uyum Zirvesi'nde baştan itibaren yerini almış ve Genel Sekreter Bekir Alboğa'nın yapıcı önerileriyle Almanya'daki Türkiye kökenli insanların geleceğinin şekillenmesine önemli katkılarda bulunmuştur.
DİTİB, dönemin Federal İçişleri Bakanı Wolfgang Schaeuble'nin aynı yıl hayata geçirdiği Almanya İslam Konferansı'nda baştan itibaren yerini almış ve yapıcı önerileriyle barış içinde birlikte yaşama çok olumlu ve önemli katkılarda bulunmuştur.
DİTİB, Almanya'daki okullarda İslam dini verilmesi için yoğun çaba göstermiştir.
Bu derslerin içeriği yalnız DİTİB tarafından değil, diğer İslami kuruluşlar ile Alman makamların aldıkları ortak kararla belirlenmektedir.
Böyle olduğu halde durup dururken bazı Alman politikacıların İslam dini dersleri konusunda DİTİB ile işbirliğine son verilmesi yönündeki taleplerini anlamak mümkün değildir.
*
Aslında Almanya'da yaşayan Türkler ve Türk kökenlilerin önemli bir bölümü gibi, Federal Meclis'te kabul edilen Ermeni Rezolüsyonu'na tepki göstermesi, DİTİB'i hedef tahtası haline getirmiştir.
Türkiye'deki darbe girişimine karşı düzenlenen gösterilere destek vermesi ise bardağı taşıran son damla olmuştur.
Alman politikacıların DİTİB bünyesinde görev yapan imamların Türkiye'den gönderilmesine ve aylıklarının Türkiye tarafından ödenmesine itirazları vardır.
Bu da onların kafayı DİTİB'e iyice taktığını göstermektedir.
İyi de bunda DİTİB'in ne suçu vardır?
Almanya yıllarca bu insanların dini gereksinimlerini görmezden gelmiştir.
Almanya, bu ülkede Almanca bilen imam yetiştirilmesi için son dönemlere kadar doğru dürüst hiçbir girişimde bulunmamıştır.
Evet, bizce Alman politikacılar, başkalarına çuvaldızı batırmadan önce kendilerine iğneyi batırmalı ve kendi kendilerine "Biz nerede hata yaptık acaba?" diye sormalıdırlar.