Müzikli İşkence: Abd, Diktatör Noriega'yı Heavy Metalle Nasıl Pes Ettirdi?
ABD ordusunun Panama'dan Afganistan'a kadar kullandığı gizli bir silahı var: Heavy metal ve rock müzik.
Herkesin duymaya katlanamadığı en az bir şarkı vardır. Çoğu kişi için bu şarkılardan sakınmak kolaydır.
Peki ya bu müzikten kaçmaya gücünüz yetmeseydi? Birileri bu şarkıyı aralıksız bir saat, bir gün, bir hafta hatta daha uzun süre çalsaydı?
Buna "müzik işkencesi" deniyor ve bazılarına göre işkence sayılmasa bile işe yaradığı konusunda kimsenin şüphesi yok.
Pazartesi günü yaşamını yitiren Panamalı diktatör Manuel Noriega, 1989 Noel'inde bu işkencenin en ünlü kurbanı olmuştu.
Baskıcı general Noriega, ülkesinde seçimlere hile karıştırmak ve uyuşturucu ticareti yapmak gibi suçlamalarla karşı karşıyaydı.
ABD Başkanı George Bush'un 1989'da ülkeyi işgal etmesinin ardından Noriega, Vatikan'ın Panama'daki büyükelçiliğine sığındı. Psikolojik savaş ABD askerleri elçiliğin etrafını sarsa da Noriega teslim olmadı.
O noktada ABD ordusu psikolojik savaş yöntemlerini kullanmaya karar verdi ve büyükelçiliğin dışına devasa hoparlörler yerleştirdi.
Humvee tipi araçlarla taşınan hoparlörler, rock ve metal müzik ezgilerini elçiliğin en ücra köşelerine kadar taşıdı.
Ordunun şarkı listesi, ABD'nin Orta Amerika'daki ordu radyosundan geliyordu.
Seçilen şarkıların isimleri de dikkat çekiciydi.
Çalınan parçaların arasında yer alan bazı şarkılar şunlardı:
Guns'N'Roses ve The Doors da çalınan diğer gruplardandı.
George Washington Üniversitesi'nin Ulusal Güvenlik Arşivi, Noriega'yı elçilikten çıkarmak için çalınan listeyi arşivinde saklıyor. Bunun bir kısmı da
Belki de kaçınılmaz olarak, üçüncü günün sonunda Vatikan, George Bush'a şikayette bulunarak müziğin durmasını sağladı.
Fakat operayı çok sevdiği söylenen Noriega, 3 Ocak 1990'da elçilikten çıkarak teslim oldu.
ABD, Taliban'a karşı da kullanmıştı
Diktatörün binadan çıkmasını sağlayan şeyin bu sert müzikler olup olmadığını tam olarak belirlemek zor olsa da ABD ordusu bu yöntemi başka yerlerde de kullandı.
Şubat 1993'ta ordu ve polis birimleri Teksas'ta bir dini örgütü kuşatıp lideri David Koresh'i gözaltına almaya çalışırken, 51 gün boyunca çaldıkları şeylerin arasında şunlar vardı:
ABD ordusu Afganistan'da Taliban'a karşı ise Metallica ve Thin Lizzy gruplarını kullandı.
ABD'nin "Teröre Karşı Savaş" politikasının zirveye ulaştığı yıllarda da Metallica'nın Enter Sandman şarkısının Irak'taki direnişi kırmak amacıyla kullanıldığı belirtiliyor.
Orada da amaç bu kişileri uykusuz bırakıp kültürel hassasiyetlerine saygısızlık etmekti.
İşbirliğine gitmeyen tutuklulara
de dinlettiriliyordu.
ABD'nin psikolojik operasyonlar biriminden Çavuş Mark Hadsell, Newsweek dergisine "Bu insanlar hayatlarında metal müzik duymamış. Bu yüzden kaldıramıyorlar" demişti:
"Eğer 24 saat boyunca çalarsanız beyin ve vücut fonksiyonları kaymaya başlar, düşünceleri yavaşlar ve sonunda iradeleri kırılır.
"İşte o noktada gidip onları konuşturmaya çalışırsınız.
"Eğitim sırasında
45 defa dinlemek zorunda kalmıştım ve kesinlikle böyle bir şeyi bir kere daha yaşamak istemem."
ABD ordusunun psikolojik operasyonlar biriminin başkan yardımcısı Rick Hoffman ise, 2004 yılında BBC'ye bu yöntemin uzun vadeli bir etki bırakmadığını söylemişti:
"İfade sırasında bu ses tekniğini kullanmak yeni bir yöntem. Ölümcül ve zararlı olmayan başka yöntemler de var, örneğin uykusuz bırakmak. O yöntemde de uzun vadeli bir etki olmuyor ama sorgulamaya direnen kişinin iradesini kırabiliyorsunuz."
Fakat eski mahpuslar buna katılmıyor.
Guantanamo'da gözaltında kalan Binyam Mohamed, "20 gün boyunca Eminem'in Slim Shady şarkısını ve Dr. Dre şarkılarını dinlettiler. İnsanlar akıllarını yitirdi. Kafalarını duvarlara ve kapılara vurarak çığlık atan insanları duyuyordum" diyor.
Guantanamo'da tutulan bir diğer mahpus Haj Ali ise David Gray'in Babylon şarkısını defalarca dinlemek zorunda kaldığını söylüyor:
"Babylon… Babylon… Babylon… defalarca bunu duydum. O kadar yüksek sesliydi ki kafamın patlayacağını sandım. Bir gün ve bir gece aralıksız sürdü."
Birleşmiş Milletler ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bu yöntemi yasaklamış durumda.
Uluslararası Af Örgütü de bunu bir işkence olarak tanımlıyor.