Haberler
Esed rejimiyle çatışan muhalif gruplar Halep kent merkezine girdi

Türkiye sınırı kan gölüne döndü! Muhalif gruplar kent merkezinde

Katıldığı organizasyonda Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı kızdıran protesto

Salondaki protesto Erdoğan'ı kızdırdı: Siyonistlerin ağzı, dili olma

Yenidoğan çetesi soruşturması kapsamında kapatılan 13 özel hastaneye kayyum atandı

İstanbul'da 13 özel hastaneye kayyum atandı

CHP lideri Özgür Özel hakkında soruşturma başlatıldı

CHP lideri Özgür Özel hakkında soruşturma başlatıldı

BBC

Matthew Shepard: Amerika'yı Değiştiren Cinayet

Haberler
Haberler
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

20 yıl önce ABD'nin Wyoming eyaletinde eşcinsel bir öğrencinin bir çayırda çitlere bağlanmış ve işkence edilmiş halde bulunduktan sonra ölmesi Amerika’yı şoke etmişti.

20 yıl önce Wyoming'de eşcinsel bir öğrencinin bir çayırda çitlere bağlanmış ve işkence edilmiş halde bulunduktan sonra ölmesi Amerika'yı şoke etmişti. Shepard, LGBT (lezbiyen, gay, biseksüel ve transseksüel) hareketinin simgesi haline geldi.

Judy ve Dennis Shepard, hastanede yatan kişinin kendi oğulları olduğunu dişlerindeki tellerden anlamıştı.

Yüzü sargı ve dikişlerle kaplıydı. Kafatasını kırıp beyin sapını ezen darbenin olduğu bölge de sargılıydı.

"El ve ayak parmakları koma halinden dolayı bükülmüştü. Vücudunun her tarafından tüpler sarkıyordu" diyor Judy.

"Bir gözü yarı açık olduğundan mavi gözlerini, ağzından sarkan tüpten dolayı da dişlerindeki telleri görebiliyorduk. Yani Matt idi o.

"Ama yüzü şişmiş ve tanınmaz haldeydi."

İki gün önce, 6 Ekim 1998'de Matthew Shepard tek başına Laramie'de bir bara girmişti.

Wyoming Üniversitesi'ne yeni başlayan ve eşcinsel olduğunu gizlemeyen Matthew, kampüste LGBT haftası etkinliklerini planlamak üzere iki arkadaşıyla buluşmuş, ama onları bara gelmeye ikna edememişti.

21 yaşındaki Matthew barda, çatı tamircisi Russell Henderson ve Aaron McKinney ile tanışmıştı. Onlar da aynı yaştaydı.

Matthew'in ölümünü soruşturan Albany Şerifi Dave O'Malley, bu iki kişinin Matthew'in güvenini kazanmak için eşcinsel gibi davrandıklarını söylüyor.

İki katil Matthew'u soymak amacıyla kendi pikaplarına bindirmeyi planlamış. Araçta iken silah çekip Matthew'u dövmüş ve cüzdanındaki 20 doları almışlar.

Bardan iki kilometre kadar uzaklaşıp bir çayırlığa ulaşmışlar ve Matthew'u çamaşır ipiyle bir çite bağlamışlar.

Sonra ellerindeki Smith-Wesson marka silahın kabzasıyla kafasına ve yüzüne 20 kadar darbe indirmişler.

Şerif, "Bu kadar kötü bir yaralanmayı sadece aşırı hızdan kaynaklı bir trafik kazasında görmüştüm" diyor.

Tamirciler Matthew'un deri ayakkabılarını alıp onu ölüme terk etmişler.

Matthew 18 saat boyunca yaralı halde soğukta çite bağlı kalmış.

Ertesi akşam oradan geçen bir genç, bisikletinden düşüp yürürken, uzakta yere düşmüş bir korkuluğa benzettiği Matthew'u görmüş.

Olay yerine gelen kadın polis memuru Reggie Fluty, Matthew'u kolları arkasında sırt üstü yatarken ve nefesi seyrekleşmiş halde bulduğunu söylüyor.

Artık emekliye ayrılan 57 yaşındaki memur, Matthew'un nefes almasını rahatlatmak amacıyla ağzını açmaya çalışmış, ama çenesi kilitlenmiş haldeymiş.

Matthew'un aldığı darbelerden beyin soğanı ezilmiş olduğu gibi kafatasında dört kırık da oluşmuş.

Suudi Arabistan'da bir petrol kuyusunda müfettiş olarak çalışan babası Dennis ile annesi Judy Colorado'daki hastaneye vardıktan sonra oğullarının bilinci tekrar yerine gelmemiş. Beş gün sonra Matthew hayatını kaybetmiş.

Matthew'un ölümü ülkede büyük bir infial yaratmıştı. Kongre binasının önünde binlerce kişinin katıldığı mumlu nöbet eyleminde siyasetçiler ve ünlüler yaşlı gözlerle konuşmalar yapmıştı. Sonra bu nöbetler ülke çapında yayıldı.

Bu olaydan bugün hala söz edileceğini ise kimse tahmin edemezdi. Smithsonian Enstitüsü Amerika Tarihi Müzesi'nde Matthew'un ders notları, tiyatro metinleri, fotoğraf ları ve sandaletleri gibi özel eşyaları sergilenmeye başladı.

Matthew'un külleri, Amerika'nın ruhani merkezi olarak görülen Washington Ulusal Katedrali'nde, eski başkan Woodrow Wilson da dahil birçok ünlünün bulunduğu mezarlıkta Cuma günü toprağa gömüldü.

1977'de suikasta uğrayan ünlü San Franciscolu politikacı Harvey Milk bile böyle bir muamele görmemişti.

Denver şehir merkezindeki LGBT hakları vakfının merkez bürosuna da Matthew'un adı verildi. Bugün 66 yaşında olan ve gözyaşlarını tutmaya çalışan anne Judy Shepard ise törende daha fazla duygulanacağını tahmin ediyordu.

16 Ekim 1998'de Wyoming'de yapılan cenaze töreninde, eşcinsellik karşıtı Kansaslı bir rahip, çocukların da katıldığı ve homofobik pankartların taşındığı bir gösteri düzenlemişti.

Cenaze töreninin yapıldığı kilise civarında keskin nişancıların ve köpeklerin yer aldığı özel ekipler güvenlik önlemleri almış, saldırı ihtimaline karşı aileye kurşun geçirmez yelekler giydirmişti.

Aile bugüne kadar Matthew'un küllerini evde saklamış, saldırıya uğrama korkusuyla anıt mezar yaptırmamıştı.

"Artık sonsuza dek güvende ve koruma altında olacağını bilmek büyük rahatlık veriyor" diyor Judy.

Matthew'un küçükken sorduğu "Acaba bir gün ünlü olacak mıyım?" sorusunu hatırlıyor.

"Sanırım istediği oldu" diyor.

69 yaşındaki baba Dennis ve Judy, Matthew'un eşcinsel olduğunu açıkladığında fazla umursamamışlar bu durumu; zaten tahmin ediyorlarmış.

Ölmeden önce Matthew, Fas'a düzenlenen bir okul gezisinde toplu tecavüze uğramış olmanın yarattığı yıkımı gidermeye, hayatını yeniden düzene koymaya çalışıyormuş.

Üniversitede siyaset bilimini bitirip diplomat olmayı hayal ediyormuş.

"Tam bir şeyler yoluna girerken bu olay oldu" diyor Judy.

Wyoming muhafazakarlığın merkezi olan kırsal bir bölge. Matthew'un ölümü bu kovboylar bölgesinin eşcinseller için ne kadar tehlikeli olduğu algısını daha da güçlendirmiş.

Katillerin avukatı Dion Custis ise cinsel yönelimin bir etken olmasına rağmen olayın esas olarak soygun amaçlı olduğunu söylüyor.

"Bunlar uzun süredir metadon (uyuşturucu) kullanan, kendini kaybetmiş iki insandı. Bu maddeyi kullananlar gerçeklikle bağ kuramaz, birçok ruhsal sorun yaşar."

Mahkeme sırasında saldırganların avukatı, Matthew'un birinin bacağına dokunarak onları sinirlendirdiğini söylemiş, ancak hakim bu "eşcinsel paniği" iddiasını reddetmişti.

ABD'de bu tür saldırılarda eşcinsel eylem girişiminin saldırganı provoke ettiği yönündeki savunma stratejisi, bugün de üç eyalet dışında hala kabul görüyor.

Oysa şerif O'Malley, saldırıdaki eşcinsel düşmanlığı unsurunun göz ardı edilmesi tutumunu reddediyor; "Bana göre bu bir nefret saldırısıydı" diyor.

İki katil, adam kaçırma ve cinayet suçundan ömür boyu hapis yatıyor.

2002'de Matthew'un öldürülmesini konu alan The Laramie Project adlı film yapıldı. Bu olay başka oyun, müzikal ve şiirlere de konu oldu. [Ünlü İngiliz müzisyen] Elton John American Triangle (Amerikan Üçgeni) adlı şarkısında Matthew'u iki kır kurdunun saldırısına uğrayan bir geyiğe benzetiyordu.

Judy ve Dennis oğulları adına Matthew Shepard Vakfı'nı kurup cinsel yönelim, cinsiyet ve engellilere yönelik saldırıların federal nefret suçları kapsamına alınması için kampanya yürüttü.

2009'da başkan Obama, Matthew Shepard ve James Byrd Jr adıyla anılan yasayı imzaladığında ikisi de Beyaz Saray'daydı.

James Byrd Jr ise 1998'de Texas'ta üç beyaz ırkçının saldırısına uğrayıp öldürülmüştü.

Judy ve Dennis, ABD dışında 12 ülkeyi dolaşıp LGBT haklarını savundu.

Geçen 20 yılda ABD'de çok şey değişti. Örneğin artık aynı cinsten insanların evlenmesi yasak değil.

Ama kampanya yürütenler hala alınacak çok yol olduğunu söylüyor. Örneğin Wyoming nefret suçlarıyla ilgili yasal düzenlemeye sahip olmayan beş eyaletten biri.

Diğer 15 eyalette de nefret suçları cinsel yönelimleri kapsamıyor. Ayrıca 29 eyalette LGBT'ler cinsel yönelimlerinden dolayı işten atılabiliyor.

Judy ayrıca Trump yönetimi ile birlikte eşcinsel hakları konusunda bir gerileme yaşandığına inanıyor.

Cinayetin işlendiği Laramie'de yaşayanların çoğu, Shepard davası yüzünden bölgelerinin isminin haksız yere kirlendiği kanısında.

Medyanın olaya sınıfsal yaklaştığını, İsviçre'de yatılı okulda eğitim görmüş Matthew karşısında katillerin "cahil tipler" olarak resmedildiğini söylüyorlar.

Wyoming Üniversitesi'nin bir milyar dolarlık kampüsü ise başka bir dünya sanki. Matthew Shepard anısına bir bank yaptırılmış burada. Saldırıya uğrar kaygısıyla ailesi kabul etmemiş önce. Ama herhangi bir saldırı olmamış.

Kampüsteki LGBT öğrenciler genel olarak Laramie'de güvenli hissettiklerini, ama civar bölgelerde daha temkinli davranma ihtiyacı duyduklarını söylüyor.

20 yıl önce Wyomingliler bu bölgede eşcinsellerin nadir olduğuna inanıyordu. Ancak Shepard cinayeti ile Brokeback Dağı adlı film bu yanlış algının dağılmasına neden oldu.

Artık herkes kendi topluluklarında eşcinsellerin olduğunun farkında. Ama bu onlara sıcak bakıldığı anlamına gelmiyor tabii.

Shepard cinayeti, toplumda dönüp bir kendine bakma havası yarattı. Şerif O'Malley de bunlardan biriydi.

"Bu soruşturma öncesinde eşcinsellere düşmandım; onlar hakkında kötü şakalar yapardım" diyor. "Soruşturma sırasında Matthew'un çoğu eşcinsel olan arkadaşlarıyla muhatap oldum. ve kısa sürede cehaletimden kurtulmaya başladım."

.

BBC
title