Lübnan'da ne oluyor: Sokağa çıkma yasaklarına rağmen protestolar neden büyüyor?
Lübnan'da geçen yıl Ekim ayında başlayan ancak koronavirüs salgını sebebiyle sona eren protesto gösterileri, ülke ekonomisinin daha büyük bir krizle karşı karşıya kalması, işsizlik oranının ve enflasyonun artması sonrası yeniden başladı.
Lübnan'da geçen yıl Ekim ayında mezhebe dayalı siyasi sistemi, ek vergileri, hayat pahalılığını ve kötüye giden ekonomik koşulları protesto etmek için başlayan; Ocak ayına gelindiğinde hükümetin değişmesine yol açan protestolar, koronavirüs salgınıyla birlikte durulmuştu.
Ancak salgın sebebiyle getirilen sokağa çıkma kısıtlamaları, evde kalan protestocuların tepkilerini dindirmedi.
15 Mart'ta ülke genelinde başlayan ve bir süre sonra geceleri sokağa çıkma yasağına varan kısıtlamalar boyunca, Lübnanlılar sosyal medyada, mesajlaşma platformlarında cep telefonları üzerinden örgütlenmeye devam etti.
Çünkü bir yılı aşkın süredir devam eden mali kriz sona ermemişti.
Üstelik, mezhebe dayalı bir anayasası ve yönetim sistemi olan, toplum içinde de mezhep ve köken farklılıklarına dayalı bir yapısı olan, okulların, mahallelerin, adalet ve hatta sağlık sisteminin bile kısmen bu farklılıklara göre ayrıldığı Lübnan'da, tepki bir bütün olarak geldi. Tüm Lübnanlılar aynı şeyi; ekonomik ve siyasi reform talep ediyordu.
Tepkinin "evde de olsa" büyümesine sebep olan asıl şey ise, Ocak ayında yeni kurulan hükümetin politikalarının ekonomide iyileşme sağlama beklentisinin boşa çıkması bir yana; küresel boyut kazanan pandeminin birçok ülkede olduğu gibi ekonomiyi daha da kötü vurması ve Lübnan para biriminin daha da değer kaybetmesi oldu. Halk bu gelişmelerden doğrudan etkilendi.
Sokağa çıkma kısıtlamaları sebebiyle büyük oranda evde kalan protestocular, bu ve bunun gibi ekonomik tedbir kararları karşısında "Koronavirüsten ölmezsek açlıktan öleceğiz" diyerek örgütlendi.
Nihayetinde, Nisan ayı ortasında gruplar halinde yeniden sokaklara çıkmaya başlayan Lübnanlılar, 21 Nisan'da planlanan meclis toplantısını fırsat bilerek, toplantının yapıldığı yerin önünde geniş katılımlı bir protesto gösterisi düzenledi. Koronavirüs salgını sebebiyle getirilen kısıtlamalar sürdüğü için polis göstericileri engellemeye çalıştı ancak kalabalık, 8 günün ardından daha da büyüdü ve protestolar ülke genelinde, başkent Beyrut başta olmak üzere birçok şehirde sürdü.
Protestoculardan bir kısmı son olarak bankacılık sisteminde yapılan yeni düzenlemelere tepki göstermek için pazartesi gecesi bankamatiklere saldırdı. Askerlerin şiddet kullanarak müdahale ettiği gösterilerde 30 kişi yaralandı, bir protestocu hayatını kaybetti.
Hayatını kaybeden protestocunun salı günü düzenlenen cenazesinin ardından protestocular yeniden sokaklara dökülerek bankaları ateşe verdi. Salı gecesi devam eden olaylarda onlarca kişi gözaltına alındı.
Lübnan'da yaşanan protestolarla ilgili merak edilen sorular:
Protestolara yol açan ekonomik sebepler neler?
16 Nisan Perşembe günü Lübnan Merkez Bankası, ticari bankalar dışında para transferi yapan yerlerden çekilecek nakit paranın sadece yerel para birimi üzerinden çekilebilmesi kararını açıkladı. Bu genelgeye göre döviz, "piyasa değeri" üzerinden yerel para birimine çevrilecekti.
Ancak aynı genelgede bir madde daha vardı: Merkez Bankası'nın yeni oluşturacağı bir "döviz kuru çevirme birimi" yurt dışından gönderilen tüm nakit paraları satın alacak ve yabancı para birimlerini o çevirecekti.
Merkez Bankası bu önlemi, yurtdışı sermaye akışının büyük oranda durduğu ve protestoların başladığı ekim ayından bu yana değeri yarıya düşen Lübnan pound'unu kurtarmak için aldığını duyurdu. Ancak "piyasa değeri"yle ilgili detay vermedi. Bu karar doğrultusunda bankalar da nakit para çekme işlemlerine aylar önce getirdiği kısıtlamaların kapsamını genişletti.
Ülkede kararın açıklandığı 16 Nisan'da resmi rakamlar ABD dolarının karşılığını 1,507 Lübnan poundu olarak gösterirken, piyasada uygulanan kur bunun iki katıydı, 1 dolar 3 bin pounddan işlem görüyordu. Bankalar ise, 1 dolar karşılığında 2,600 pound verecebileceklerini duyurmuştu. Bu hafta başında ise 1 dolar, 4000 Lübnan poundunu gördü.
Merkez Bankası'nın kararı Lübnanlılar için ciddi bir sıkıntı yaratıyor. Çünkü yurt dışında çok kalabalık bir diaspora var ve farklı ülkelerde para kazanan bu kişiler, ülkede zor durumda olan ailelerine nakit transferini OMT ve Western Union gibi hizmetleri kullanarak yapıyor. Böylece zaten uzun süredir para çekme konusunda kısıtlamalar getiren bankacılık sistemiyle baş etmek zorunda kalmıyorlar. Ancak kararla birlikte gönderilen paranın değerinin çok altında bir nakit çekebilecekler.
1990'da biten iç savaştan bu yana yolsuzluklar, savaşta güç kazanan kabile liderleri ya da komutanların politikaya girmesi, Körfez ülkelerinin müdahaleleri, ekonomik bağların güçlü olduğu komşu ülke Suriye'deki savaş ve siyasi sistemin istikrar kazanamaması sebebiyle, "Orta Doğu'nun İsviçre'si" olarak adlandırılan ülkenin ekonomisi çoğunlukla dışarıdan bankalara gelen yüklü nakit akışıyla ayakta duruyordu. Ancak bankacılık sektöründeki kriz sebebiyle bir buçuk yıldır bu akışın azalması ve ardından tüm dünyada olumsuz ekonomik etkiler yaratan koronavirüs salgını, Lübnan'da halkı çok zor durumda bıraktı.
Yurt dışındaki yakınlarındaki gelen kısıtlı paranın da düşük değerden verilecek olması; enflasyon artışıyla satın alma gücünün ciddi düşüş gördüğü, maaşların yarıya düştüğü ve binlerce kişinin işsiz kaldığı ülkede tepkiye yol açtı.
Maliye Bakanlığı, 2020 sonunda enflasyonun yüzde 27 oranında artacağını tahmin ediyor. Sosyal Politikalar Bakanı Ramzi Moucharafieh de, Lübnan halkının yüzde 70-75'lik kesiminin yardıma muhtaç hale geldiğini açıkladı. Bu yılın sonunda ülke nüfusunun yarıdan fazlasının gelirinin, yoksulluk seviyesinin altına düşeceği tahmin ediliyor.
Hükümet, 187 binden fazla Lübnanlıya salgın kısıtlamaları boyunca mali destek sözü verse de bu henüz hayata geçirilemedi. 6 milyon nüfuslu ülkenin 1,5 milyonu Suriyeli ya da Filistinli mültecilerden oluşuyor.
Uluslararası Para Fonu (IMF) Lübnan ekonomisinin bu yıl yüzde 12 oranında küçüleceğini tahmin etmişti. Bu oranla ülke, en fazla küçülmenin beklendiği Venezuela ve Çad'dan sonra üçüncü sırada yer alıyor.
Lübnan, tarihi boyunca ilk kez bir dış borcunu da bu süreçte ödeyemedi. 1,2 milyar dolarlık Eurobond ödemesi, ülkenin girdiği mali kriz sebebiyle yapılamadı. Lübnan, gayrisafi yurtiçi hasılasına oranla en fazla borcu olan ülke konumunda.
Hükümetin IMF ile kurtarma planı görüşmeleri sürüyor. 10 milyar dolarlık bir mali yardım talebi vardı ancak pandemi sebebiyle bu talep de riske girebilir.
Bağışlar üzerinden zor durumdaki ailelere yardım organize eden gönüllü kuruluşlar da, bağışların çok azaldığını, hatta daha önce bağış yapan ve düzenli maaşı olan kişilerin bile yardım isteyecek hale geldiğini söylüyor. Sokaklarda daha fazla dilenci görüldüğü, insanların yiyecek bir şeyler istemek için komşularının kapısını çaldığı ancak herkesin benzer bir durumda olduğu konusunda uyarılarda bulunuyor.
Ocak ayında göreve gelen Başbakan Hassan Diab, Merkez Bankası'nın bu kararı verirken hükümete danışmadığını söyledi. Ancak bu açıklamalar Lübnanlıların hükümet karşıtı protestolarını dindirmedi.
Neden 21 Nisan günü seçildi?
Lübnan'da hırsızlık başta olmak üzere şiddet içermeyen suçların çok ağır cezaları var. Cezaevlerinde koronavirüs salgını sebebiyle isyan çıkması ve halkın da bu ağır cezalara verdiği tepki sonrası parlamento, 21 Nisan'da toplanıp bu suçlardan ceza alanlara af tasarısını görüşme kararı aldı.
Parlamentonun yaklaşık bir ay aranın ardından yeniden toplanacak olması, protestocuları harekete geçirdi.
16 Nisan'da Merkez Bankası'nın aldığı karar sonrası, 17 Nisan'da, Ekim ayında başlayan protestoların 6. ay dönümünde sosyal medyada binlerce kişi, protestoların fotoğraflarıyla birlikte "Geri dönüyoruz" mesajı paylaştı.
21 Nisan günü Beyrut'ta, meclis toplantısının başlayacağı saatte arabalarıyla Şehitler Meydanı'nda toplananlar konvoy halinde, korna çalarak toplantının yapıldığı yerin önüne gitti.
Beyrut dışındaki birçok şehirde de halk arabalarına binip hayat pahalılığını, gıda satın alacak güçlerinin bile azalmasını protesto etmek için konvoylar oluşturdu. Protestolar üçüncü günün sonunda araçlarla yapılan konvoyların dışına taştı. Pazartesi gecesi 26 yaşındaki bir protestocunun hayatını kaybetmesi sonucu daha da şiddetlendi.
Ülkenin koronavirüsle mücadelesinde son durum ne?
Lübnan'da farklı mezhep ve kökenden gelen varlıklı kişi veya şirketlerle politikacılar, hastanelerin idaresini de çoğunlukla bu ayrıma göre ellerinde bulunduruyor.
Devletin sağlık sistemine ayırması gereken paranın çok büyük bir kısmı uzun zamandır mali kriz ve nakit eksikliği sebebiyle ödenemiyor.
Hastanelerde uzun zamandır malzeme eksikliği var. Normal zamanlarda ciddi sorunların yaşandığı sağlık sistemi, koronavirüs salgınıyla mücadeleye hazır değil.
Devletin özel hastanelere yüz milyonlarca dolar borcu var. Bu borçlar ödenmediği için hastanelerin bir kısmı kapandı, bir kısmı kapasitesinin çok altında hizmet veriyor ve maaşlar düzenli ödenmiyor.
Bu sebeple ilk vakanın görüldüğü 21 Şubat'tan sonra, 15 Mart'ta henüz daha virüs çok kişiye yayılmamışken, ülkede sert önlemler alındı. Yurt dışından ülkeye girişler yasaklandı. Böylece salgının önü kesilerek hastanelerde yığılma engellemeye çalışıldı.
ABD ve Avrupa Birliği tarafından "terör örgütü" kabul edilen ancak ülkede ciddi bir güce sahip, İran tarafından da desteklenen Hizbullah, bu süreçte yeni yapılan ve donanımlı olduğunu savunduğu hastanelerin içinden kendi televizyon kanallarında yayın yaptı.
Ülkede 29 Nisan itibarıyla 724 koronavirüs vakası ve 24 can kaybı bildirildi. Ancak uzmanlara göre, günde yaklaşık 500 test yapılan ülkede sayılar çok daha fazla olabilir.
Lübnan hükümeti sağlık sistemine destek olmak için Birleşmiş Milletler'in ilgili organlarından, farklı hükümetlerden hatta Çin'den yardım talep etti. Ancak Lübnan Ulusal Operasyon Odası'nın 8 Nisan'da yaptığı bir açıklamaya göre, ülkede sadece 9 hastane Covid-19 hastalarını tedavi edebilecek kapasitede. Bu sayının azlığı sebebiyle dış yardımla kısa vadede soruna çözüm bulunamayacağı ve tek çözümün geniş kapsamlı yasaklarla salgının önlenmesi olduğuna karar verildi.
Ancak iki haftadır süren kalabalık protesto gösterileri, hükümetinin bu planının bozulmasına yol açabilir.