Kıbrıs Harekâtı'nın 46. yılında yaşananlar
1974 yılında gerçekleşen Kıbrıs Harekâtı'nın 46. yılında yaşananlar ve Atina'daki panik ortamı anlatılıyor.
Yıl 1974, günlerden 20 Temmuz Cumartesi.
Atina'da sıcaklık 39 derece.
Saatler 13:00'ü gösterdiğinde, Atina Teknik Üniversitesi'ne başlamadan önce Yunancamı geliştirmek için yabancıların eğitim gördüğü dil kursundayım.
Yunancayı sökebilmek için aynı kursta eğitim gören ve yanımda oturan İngiliz sefaretinin iki elemanı "Seninkiler adaya çıktı haberin var mı?" diye sordu.
Hangi adaya kimler çıkmış?
19 yaşımda "ada" deyince aklıma hep uzun sahiller, pırıl pırıl deniz ve çadır kurmak gelirdi.
İngiliz diplomatlar, "Türkler Kıbrıs'a çıktı. Haberin yok mu?" diye açıklık getirince, "Allah Allah! dedim. "Yunan radyoları bir şey söylemiyor ki" diye saf halimle etrafıma bakındım.
Kimsede öyle bir panik hali yoktu. İngiliz diplomatlar "Evine dönsen iyi olur. Birazdan haber yayılınca panik yaşanacak" diyerek sınıftan ayrıldılar. Ben de çıktım.
Üç kilometre mesafedeki evime troleybüsle gidene kadar, saat 15:00 gibi "Türk askerleri Kıbrıs'a çıktı, savaş başlıyor" şeklindeki anonsların eşliğinde marşlar çalmaya başladı.
Yunanistan'da hala 1967'de darbe yapan albaylar cuntasının yönetimi vardı.
Marketlere hücum
Ablam Sofia haberi duyunca iş yerinden eve gelmişti.
Hemen herkesin yaptığı gibi yanıbaşımızdaki markete girdik. İnsanlar çılgıncasına rafları boşaltıyordu. Süt, yoğurt, ekmek, peynir, pirinç, zeytinyağı, tereyağı, ne varsa çantalara dolduruluyordu.
Yunan halkı, 2. Dünya Savaşı'nın işgal yılları ve daha sonra 1945-47 yılları arasında patlak veren iç savaşta 200 bin kişinin kıtlıktan öldüğünü hatırlıyordu.
Biz ablamla Atina'ya yeni gelmiştik.
Şaşkınlık içinde ne yapacağımızı bilemeden biz de raflara bir göz attık. İki makarna paketinden başka hiç bir şey kalmamıştı. İki paket makarna ile eve döndük ve hemen Ankara'daki anne ve babamızı telefonla aramaya çalıştık.
O dönemlerde telefon hatları oldukça iptidai olduğu için yurt dışı aramalar Yunan PTT'si (OTE) aracılığıyla ve sırada bekleme usulü ile yapıldığı için 3 saat sonra bağlantı kurabildik. Onlar da panik halindeydi. Kıbrıs Harekâtı'nı bizden önce öğrenmişlerdi.
Karşılıklı olarak "Evden çıkmayın. Sakin olun" dedik.
Onlar bize "Yollarda Türkçe konuşmayın" biz de onlara "Peki ama siz de Rumca konuşmayın" diye öğüt verdik ve konuşmamızı bitirdik.
Beklemeye koyulduk.
Atina cadde ve sokakları ana baba gününe dönmüştü.
Henüz 5 gün önce, 15 Temmuz 1974'te Kıbrıs'ta darbe yapan Yunan cunta yönetimi seferberlik ilan etmişti.
'Kimin için, ne için savaşacağız?'
Yunanistan'da cunta yönetimine direnen gençler; "Kimin için, ne için savaşacağız? Kahrolsun cunta" sloganları atıyor; bir yandan da Meriç sınırına hareket eden trenlere bindiriliyorlardı.
Aynı anda, daha sonra arkadaşlarımızdan öğrendiğimiz kadarıyla, Bodrum'da "Yunanistan'la savaş çıkıyor" endişesiyle aynı panik ortamı yaşanıyor, insanlar bölgeyi terk etmeye başlıyordu.
20 Temmuz'u takip eden günlerde Yunan cuntası yönetimi bırakmış; Paris'te sürgünde bulunan Yunan siyasetçi Konstantin Karamanlis'i Atina'ya çağırmıştı.
Yedi yıllık cunta yönetimi dize gelmişti.
Savaş endişeleri arasında Karamanlis'i Paris'ten getiren özel uçak, on binlerce cunta karşıtı tarafından coşkuyla karşılanmıştı.
Karamanlis uçağın merdivenlerinde göründüğünde savaş korkusunu üzerinden atanlar, cunta yönetimini lanetleyen sloganlar atıyordu.
Karamanlis başkanlığında toplanan siyasetçiler ve askeri yetkililer, durum değerlendirmesi yaptıklarında, Yunan ordusunun savaşacak güçte olmadığı anlaşıldı. Buna rağmen, Türkiye'nin Kıbrıs'taki askeri harekatının yayılmasını önlemek amacıyla iki askeri uçak dolusu Yunan komandosu Kıbrıs'a gönderildi.
Kıbrıs'taki Türk harekatına direnen Rum askerleri "Türk uçakları" sandıkları Yunan uçaklarını düşürecekti.
O savaş hengamesinde bir Türk savaş uçağı da Kıbrıs adasına yönlenen ve "Yunan savaş gemisi" sandıkları bir Türk savaş gemisini (Kocatepe) bombalayarak batıracaktı.
Kıbrıs sorununun çözümünü öngören müzakereler ise o günden bugüne devam ediyor.