İsrail-Filistin: ABD'de Demokrat Parti'deki eksen kayması, İsrail-Filistin Sorunu'nu nasıl etkileyebilir?
ABD'de Demokrat Parti saflarında ve tabanında İsrail-Filistin meselesi konusunda politik eksende ciddi kaymalar gözleniyor.
İsrail v e Filistinlileri karşı karşıya getiren son çatışma, ABD'de Demokrat Parti'nin bu konuda politik ekseninde son yıllarda yaşanan kaymanın boyutlarını da açıkça gözler önüne serdi.
ABD'de farklı kesimlerin Orta Doğu'ya bakışını onlarca yıldır izleyen kamuoyu araştırmacısı John Zogby, "Bu kayma çok dramatik: Tektonik bir kayma" diyor.
Daha yakından bakıldığında ülkede özellikle genç kuşaklar Filistinlilere çok daha yakın duruyor ve kuşaklar arasındaki uçurum Demokrat Parti içinde net bir şekilde gözlenebiliyor.
Başkan Joe Biden daha geleneksel bir yaklaşımla, İsrail'in Hamas'ın roketleri karşısında kendisini koruma hakkını vurgularken, kendisini, Gazze ve Batı Şeria'da yaşayan Filistinliler için de en az aynı ölçüde kaygılanan ve İsrail'in politikalarının yaşananlarda sorumluluğu olduğunu düşünen partisiyle ayrı düşmüş buluyor.
Kongre'deki çeşitlilik
Demokrat Parti içinde İsrail ve Filistinliler konusundaki eksen kaymasının izini sürmeye ABD'nin en geniş temsil özelliğine sahip kurumu Kongre'den başlanabilir.
Yasama organında ABD'nin dış politika tercihleri Orta Doğu'daki çatışmalar söz konusu olduğunda tarihsel olarak İsrail'in bakış açısından yana bir eğilimde oluştu.
Bunda kısmen Demokrat seçmen tabanında önemli yeri olan Yahudi seçmenin ve Cumhuriyetçi seçmen tabanında önemli yeri olan Evanjelistlerin eğilimlerinin rol oynadığı söylenebilir.
Ancak ABD Kongresi giderek daha geniş görüşlerin temsil edildiği bir yer haline geldikçe bunun İsrail siyaseti üzerinde ciddi etkileri oldu.
2021 yılı itibarıyla Senato ve Temsilciler Meclisi üyelerinin yüzde 23'ü siyahlar, Latin Amerika, Asya-Pasifik adaları kökenliler ya da yerli Amerikalılardan oluşuyor.
Bundan yalnızca 20 yıl önce bu oran yüzde 11, 1945'te ise yüzde 1 idi.
Etnik ve kültürel çeşitlilik görüşlerde de bi genişleme ve güç dağılmasına yol açtı.
Örneğin, genç liberal kadın kongre üyelerinden oluşan ve kulislerde "Manga" diye anılan etkili grupta, Filistinli Amerikalı Michigan temsilcisi Rashida Tlaib ile Somalili mülteci Minnesota temsilcisi İlhan Omar da var.
Bu grubun en öne çıkan üyesi New York temsilcisi Alexandria Ocasio-Cortez, Kongre'deki sandalyesini, ön seçimlerde geçmişte işgal altındaki Filistin topraklarıyla ilgili çatışmalarda her zaman İsrail'den yana tavır alan, önde gelen tecrübeli Demokrat politikacılardan Joe Crowley'i alt ederek aldı.
Genel olarak parti ve özel olarak da seçmen tabanı artık 59 yaşındaki Crowley'den çok 31 yaşındaki Puerto Rico kökenli Ocasio-Cortez'e benziyor ve bunun yarattığı bir değişim var.
BBC'ye konuşan ABD'li kamuoyu araştırmaları uzmanı John Zogby "Özellikle Demokratlar arasında, beyaz olmayan ve kendileri gibi beyaz olmayanlara yapılan muamele konusunda çok hassas olan bir kesim var ve bunlar İsrail'i 'saldırgan' olarak görüyor" diyor.
Zogby bu kesimin İsrail'in kuruluşunun tarihini ve üstesinden geldiği güçlükleri çok bilmediklerini düşünüyor ve sürdürüyor:
"İntifada sonrasını, çeşitli savaşları, yapılan asimetrik bombardımanları ve öldürülen masum sivilleri biliyorlar."
Bernie faktörü
Kongre'de genişleyen demokratik çeşitlilikte Ocasio-Cortez gibi politikacıların seçilmesini sağlayan ilerici-sol hareket de kısmen bir rol oynadıysa, bunda demokratik sosyalist Vermont temsilcisi Bernie Sanders'in payı çok büyük.
Geleneksel Yahudi bir ailede doğan ve 1960'lı yıllarda İsrail'de de bulunan Sanders siyasi yaşamının ilk yıllarında genel olarak İsrail'in politikalarına daha yakın duruyordu.
Fakat 2016 yılında ilk kez başkanlığa adaylığını koyduğunda Filistinlilerin kaygılarına daha çok destek vermeye başlamıştı. Bu da onu Demokrat Parti'nin genel eğiliminden ayrı bir yere koymuştu.
Mart 2016'da Demokratların başkan adaylığı için yarıltığı rakiplerden Hillary Clinton ile yaptığı tartışma, yine Gazze'den İsrail'e roketler atılan ve İsrail'in Gazze'yi bombaladığı bir döneme rastlamış; Sanders bu tartışmada açık ve net bir şekilde Filistinliler arasında işsizlik oranının çok yüksek olmsına "onların evlerinin, sağlık sistemlerinin, okullarının bombalanmasına" odaklanmıştı.
O sırada İngiltere'de yayımlanan Guardian gazetesinin yazarı Ed Pilkington'un dikkat çektiği gibi bu, "yazılı olmayan bir kuralın" yani Filistinlilerin acılarından söz etmenin bir politikacıya puan kaybettireceği varsayımına meydan okunmasıydı.
Sanders sonuçta 2016 ve 2020 başkan adaylığı yarışlarını kaybetti. Ama bu konuda dile getirdiği görüşler; tıpkı sağlık hizmetlerinin geliştirilmesi, ücretsiz üniversite eğitimi, asgari ücret ve çevre reformu konusundaki görüşleri gibi Demokratlar tarafından bu konuların savunulmaya başlamasının kapısını araladı.
O zamandan bu yana Sanders, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'ya yönelik kınamalarının dozunu daha da sertleştirdi ve onu "çaresiz kalmış ırkçı, otoriter" bir siyasetçi olmakla suçladı.
Ve geçen hafta Amerikan New York Times gazetesine yazdığı ve artık Demokratlar arasında marjinal bir görüş gibi görünmeyen yorumunda gayet sert ifadeler kullandı:
"Gerçek şu ki İsrail, İsrail ve Filistin topraklarında tek egemen durumunda, barış ve adaletin yolunu açmak yerine eşitsiz ve anti demokratik kontrolünü güçlendirmekte."
' Filistinlilerin H ayatı D eğerlidir '
Sanders bu yorumunu ABD'de "yeni bir aktivist kuşağının" doğuşunu müjdeleyerek noktaladı:
"Bu aktivistleri geçen yaz George Floyd'un öldürülmesinden sonra Amerika'nın sokaklarında gördük. Bunları İsrail'de görüyoruz. Bunları Filistin topraklarında görüyoruz."
Makalenin son cümlesi ise konuyu direkt Black Lives Matter (Siyahların Hayatı Değerlidir) hareketine bağlıyordu:
"Filistinlilerin Hayatı Değerlidir."
Sanders burada, son iki haftadır İsrail güçleri ile Filistinliler arasında yaşananlar sırasında açığa çıkan bir şeyi not etmiş oldu. Geçen yaz ABD şehirlerinde politik seslerini bulan Amerikalılar, şimdi dikkatlerini ve söylemlerini, benzer bir kontrolsüz baskı rejimi olarak gördükleri Orta Doğu'ya çeviriyorlar.
St Louis temsilciliğini, bu sandalyeyi uzun yıllardır elinde tutan eski bir Demokrat'ı alt ederek seçilen genç bir politikacı Cori Bush, Perşembe günü Temsilciler Meclisi kürsüsünden "St Louis beni buraya insanların hayatını kurtarayım diye gönderdi" diye söze başladı.
Bush, "Bu da, paralarımızın askerileşmiş bir kolluk gücü, işgal ve şiddetle bastırma ve travmayı finanse etmek için kullanılmasına karşı çıkmak anlamına geliyor. Biz savaşa, biz işgale ve biz ırk ayrımcılığına karşıyız. Nokta" diye de ekledi.
Bu konuşma ardından ABD'nin İsrail'e yaptığı askeri yardımın kesilmesi ya da en azından kesme tehdidinde bulunularak Netanyahu'nun işgal topraklarında izlediği saldırgan politikadan caydırılmaya çalışılması çağrıları büyüdü.
Siyahların Hayatı Değerlidir gösterileri sırasında atılan "Polisin fonlarını kes" talebinin artık bir de dış politika ikizi var:
"İsrail ordusunun fonlarını kes".
Donald ve Bibi
Demokrat Parti içindeki İsrail'in geleneksel destekçilerinin işini daha güçleştiren bir şey de, ABD'nin İsrail politikalarının, ulusal siyasi gündemdeki her şey gibi giderek daha fazla Demokrat ve Cumhuriyetçi Parti kutuplaşmasına konu olması.
Bunda İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun son yıllarda Amerikan sağı ile daha yakın ilişkiler kurmasının da rolü az değil.
Obama dönemi Demokratları Netanyahu'nun 2015 yılında Cumhuriyetçilerin davetlisi olarak Kongre'nin ortak oturumuna katılarak yaptığı konuşmayı unutmadı. Netanyahu bu konuşmayla, Obama yönetiminin İran ile nükleer faaliyetleri konusunda yaptığı anlaşmanın Kongre tarafından onaylanmasının önünü kesmek istemiş ama başaramamıştı.
Bu arada Donald Trump da dört yıllık başkanlığı döneminde Netanyahu ile ve İsrail sağı ile yakın ilişkisini öne çıkardı. Filistin yönetimine yapılan insanı yardımları durdurdu, ABD büyükelçiliğini Tel Aviv'den Kudüs'e aldı ve Orta Doğu diplomasisinden Filistinli temsilcileri dışladı.
Trump ve Netanyahu ikilisinin bu politik hamleleri, Demokrat Parti içindeki merkez kanatta yer alan politikacıların bile Filistin meselesi hakkındaki görüşlerini gözden geçirmelerine yetti de arttı bile.
Kamuoyu araştırmacısı John Zogby bu eğilimin, kısmen de Trump'ın İsrail çıkarlarına hizmet eden adımlarının Amerikalı Yahudi seçmenin Cumhuriyetçi Parti'ye desteğini artırmamış olmasının da etkisiyle büyüyebileceğini düşünüyor.
Zogby, Amerikalı Yahudilerin esasen liberal ve ilerici bir seçmen grubu oluşturduğunu ve bunun pek değişmeyeceğini düşünüyor.
Bu durumda Demokratlar Yahudi seçmen tabanlarını küstürmeden ilerici tabanlarını genişletebiliyorsa, siyaseten bu yöne kaymaları daha kolay olacaktır.
Eski model politikacı Biden
Washington'daki Demokratlar arasında İsrail-Filistin tartışmasının yönü değişiyorsa da Beyaz Saray bunu daha yeni yeni yansıtmaya başlıyor.
Biden ve en yakınındakiler İsrail ile Hamas arasında ateşkes çağrısı yapmakta, geleneksel İsrail destekçisi ve Senato'daki Demokrat çoğunluğun lideri Chuck Schumer'in bile gerisinde kaldılar.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nden ateşkes yönünde bir karar çıkmasını defalarca engellediler.
Biden tarafından Netanyahu'ya yapılan çağrılarda bir çok kere İsrail'in kendisini savunma hakkı vurgulanırken, en ufak bir eleştiri bile yer almadı.
İsrail'e ABD askeri yardımına koşul getirilmesi gündeme getirilmedi. Ayrıca yaşanan son şiddet öncesinde Biden İsrail'e 735 milyon dolarlık silah satışını onaylayarak partisinin sol kanadını karşısına aldı.
2020'de başkan adaylığı yarışı devam ederken de Biden, Bernie Sanders'ın İsrail'e askeri yardımı koşula bağlama önerisini "tuhaf" diye nitelemişti.
Ancak bu konuda Biden'ın karşı karşıya bulunduğu tehlike açık.
Başkan eğer iddialı bir altyapı ve sosyal güvenlik paketini de kapsayan yasama programını Kongre'den geçirmek için, partisinin ilerici-sol kanadının desteğini almak zorunda.
Şu ana kadar bu destek kendisine verildi. Ama Demokratların sol kanadı Biden'ın, kendilerinin İsrail'in dev insan hakları ihlalleri olarak gördüğü duruma göz yumduğunu düşünürlerse onu yalnız bırakabilirler.
John Zogby, "Filistinlilere verilen desteğin istikrarlı olarak arttığını gördük am bu şimdiye kadar yüksek ilgi duyulan bir konu değildi. Şimdi böyle olmaya başladı. Şimdi özellikle Demokratlar arasında, beyaz olmayan seçmenler, genç seçmenler ve genellikle ilericiler arasında önemli bir politik ayrım konusu olmaya başladı" diyor.
Bunun Biden'ın başkanlığının öncelikli konularından biri olmayan bir dış politika meselesinde, Orta Doğu konusunda yaşanıyor olması da özellikle önemli olabilir. Demokrat Parti içindeki İsrail savunucularının şu anda Biden'ın bu konuda onlarca yıldır değişmeyen çizgisinin değişen eğilimlerden etkilenebileceğinden korkmalarının bir sebebi de bu.
Sonuçta politikacılar, tabanlarıyla çok uzun süre ters düşemezler.