İspanya'da konut sorunu: Tahliyeler ve pandemide tutulmayan sözler
Her ne kadar İspanya Başbakanı Sanchez tarafından pandemi esnasında kimse evinden tahliye edilmeyecek sözü verilmiş olsa da aktivistlere göre binlerce insan kötüleşen ekonomik koşullar altında evsiz kaldı.
Barcelona'nın en yoksul mahallelerinden biri olan Ciutat Meridiana'da tahliyeler hayatın istenmeyen bir gerçeği.
Pandemi sırasında bile, evlerini kaybetmekle karşı karşıya kalan insanlar her hafta belediye binasında mahalle sakinlerinin oluşturduğu dernekle birlikte toplanıyor.
Ülkede geçtiğimiz Mart ayında Covid-19 krizi süresince tahliyeleri durdurmak üzere bir yasa çıkarıldı.
Yasayla birlikte Başbakan Pedro Sanchez de, "Bu ekonomik koşullar altında kimse evini kaybetmeyecek. Kimse evinden tahliye edilmeyecek" sözünü verdi.
Ancak Ciutat Meridiana'da durum hiç de öyle olmadı. Nitekim tahliyelerle mücadele eden pek çok kişi, yasanın çıkmasından sonra dahi binlerce kişinin tahliye edildiğini söylüyor.
Bu duygusal mesele ile birlikte İspanya'nın kronik sosyal barınma eksikliği de tekrar kamuoyunun gündemi oldu ve barınma hakkı konusundaki kamusal tartışmaları alevlendirdi.
'Tahliye şehri'
Dokuz yıldır toplumda tahliyelere karşı mücadele eden mahalle sakinleri derneğinin başkanı Filiberto Bravo, "Buradaki durum çok, çok kötü" diye şikayet ediyor.
Mahallede yaşayan üç küçük çocuk annesi olan Cecilia'nın yaşadığı ev için de 25 Ekim'de tarihinde bir tahliye kararı verildi. Kararda bankanın bir ay sonra evi geri alacağı ifade edildi.
Cecilia duygularını, "Bazen ağlamak istiyorum. Çocuklarımı düşünüyorum, yarın bizi buradan kovarlarsa çocuklarım için ne yapacağım" sözleriyle ifade ediyor ve ekliyor:
"Geceleri son derece gergin oluyorum. Ne olacak diye düşünüyorum ve uyuyamıyorum."
Tahliye şehri
Cecilia ve partneri Carlos, dört yıldır bir apartman dairesinde kiracı olarak yaşıyorlar. Her ay düzenli olarak kiralarını ev sahibine ödüyorlardı. Ta ki ev sahibinin bir gün ortadan kaybolup Cecilia ve Carlos'un oturdukları evin kredisini ödemeyi bırakmasına kadar.
Şimdi ise Cecilia aylık gelirinin en fazla yüzde 30'una kadar çıkabilecek 150 ila 400 euro tutarındaki bir ödeme planı için banka ile pazarlık yapmak istiyor.
Ancak banka mülkü geri almayı tercih ediyor. 26 Kasım'da, Cecilia'ya tahliyenin ertelendiği söylendi. Ancak mülksüzleştirme tehdidi henüz sona ermiş değil.
Bu kötü durumla karşı karşıya kalan Cecilia, "Kira ödemeden yaşamak istediğimizi söylemiyoruz. İstediğimiz şey, çocuklarımla huzur içinde yaşayabileceğim sosyal konut" diyor.
Mahalle tüm bu yaşananların ardından yerel basında "tahliye şehri" olarak tanınıyor.
Mülkiyet politikası
Tahliyelere karşı mücadele eden PAH Madrid isimli örgütten Javier Crespo'ya göre, Cecilia'nınkine benzer olaylar çok yaygın.
Crespo, bu yaygın sorunun hükümetin tahliye yasağında çekilen sınırlar olduğunu düşünüyor. Crespo'nun aktardığına göre tahliye yasağında "pandeminin doğrudan bir sonucu olarak savunmasız hale gelindiğini kanıtlayabilme" şartı söz konusu.
"Mahkemelerin insanların 'savunmasız' kaldığını bilmesi çok zor. Salgın yüzünden mi? Yoksa daha önce de kötü durumda mıydınız?" diyen Crespo, şu sözlerle devam ediyor:
"Sorun da tam olarak burada. Tahliyeleri yasaklayan yasa doğru değil."
Koalisyonun solcu ortağı Podemos'un baskısı altındaki hükümetin, makul bir konut alternatifi bulunmaması durumunda, Mayıs 2021'e kadar tahliyeyi yasaklayan bir yasanın yakında geçirileceği konuşuluyor.
'Kimse işgal hakkına sahip değil'
Yasadışı ev işgalleri de salgın döneminde sık sık gündem oldu. Muhalefet partileri işgal evleri meselesine geçit vermek istemiyor. Madrid Belediyesi, işgal evleriyle mücadele için bir "işgal karşıtı ofis" açıldığını duyurdu.
Özel mülk sahiplerini temsil eden ceza avukatı Pere Joan Perete, "Bir eve erişim hakkı elbette anayasamızda bir haktır. Ancak bu, özel bir mülkü işgal etme hakkına sahip olduğunuz anlamına gelmez" diyor.
Perete, mafya örgütlerinin boş binalara girip, kilitleri değiştirerek ve anahtarları yaklaşık bin ila 2 bin euroya satarak savunmasız ailelerden yararlandığını savunuyor.
'Yıkıcı etki'
Perete, mülk sahipleri için tahliyelerin daha hızlı ve daha kolay yapılması gerektiğine inanırken, hükümetin savunmasız ailelere daha uygun fiyatlı konut sağlama sorumluluğu olduğunu kabul ediyor.
İspanya'daki sosyal konut, tüm konutların sadece yüzde 2,5'ini oluşturuyor ve Uluslararası Af Örgütü'nün 2019 raporu, İspanya'daki sosyal konut kıtlığının düşük gelirli aileler üzerinde "yıkıcı bir etkisi" olduğunu söylüyor.
Aktivistler, banka ve yatırım fonunun elindeki birçok evin boş kalmasının sorunu daha da derinleştirdiğini söylüyor...
Sorun, geçtiğimiz hafta, Barcelona'nın dışındaki Badalona kasabasında işgal edilen terk edilmiş bir endüstriyel binada çıkan yangında üç kişinin hayatını kaybetmesiyle tekrar gündeme geldi.
Katalan Özerk Bölgesi'nin Başkanı Pere Aragonès, TVE'ye verdiği demeçte, olay hakkında "İnsanların çoğunun hali hazırdaki sahip oldukları ekonomik trajedinin daha üstünde bir trajedi" olduğunu söyledi.
Ülkede yerel yönetimler de artık harekete geçmeye başlıyor. Temmuz ayında, Barcelona Belediyesi'nin konut departmanı, toplu olarak 194 boş daireye sahip olan 14 şirkete yazdığı mektupta, "bir ay içinde kiracı bulunmazsa belediyenin mülklere el koyacağı" uyarısında bulundu.
Ancak bunun gibi önlemler, konut konusundaki kamusal tartışmayı da alevlendirdi.
İspanya'nın bazı bölgeleri gecekondu cenneti haline gelirken, pek çok insan da umutsuz bir şekilde uygun fiyatlı konut eksikliğinden endişe ediyor. Ulusal hükümetin meseleye karşı nasıl tepki vereceği önemli bir etkiye sahip olacak.