Franco Zeffirelli: 94 yaşında hayatını kaybeden 'operanın tek büyük yönetmeni'
Cesur ve kimi zaman büyük tartışma yaratan fikirleri ve bitmeyen enerjisi onu, 20'nci yüzyılın en yaratıcı ve üretken yönetmenlerinden biri yaptı.
Franco Zeffirelli'nin cesur fikirleri ve bitmeyen enerjisi onu, 20'nci yüzyılın en yaratıcı ve üretken yönetmenlerinden biri yaptı.
Ama Elizabeth Taylor'ın rol aldığı Hırçın Kız'ı yönettiğinde, ama sahneye koyduğu 120 operada... ya da İtalyan Senatosu'nda, Zeffirelli, kültürel bir ikon olmayı seksenli yaşlarının sonuna kadar sürdürdü.
Destansı ölçekteki yapımların, beyaz perdede, tiyatroda ve operada yönetmenliğini yaptı.
Bir keresinde kendisine, "Ben opera sahnesindeki en büyük yönetmen değilim, tek büyük yönetmenim" demişti.
Gianfranco Zeffirelli, 12 Şubat 1923'te Floransa'da dünyaya geldi.
Annesi ile gönül eğlendiren bir tüccarın, gayri meşru çocuğuydu. Genç Franco'ya soyadını da annesi verdi.
Annesi aslında bir Mozart operasından esinlenerek, "hafif esintiler" anlamına gelen "Zeffiretti" soyadını istemişti ama nüfusta soy ismi yanlış kaydedildi ve Zeffirelli soyadını aldı.
Kadın ruhundan anladığını düşündükleri ile ilgili yaptığı atıflar, altı yaşında kaybettiği annesine dayanıyordu.
"Kadınlar hayatın sıcaklığını temsil eder. Kırılgan ve narinlerdir. Sadece bir savunma kalkanı yaratmaları gerektiğini düşündüklerinde tatsız olurlar ve abartırlar. Bu nedenle de diva olurlar"
Floransa'da, buraya taşınan İngilizlerin arasında büyüdü ve bu dönemki tecrübesi "Mussolini ile Çay" filminde kendini gösterdi.
Mimar olmak için başladığı eğitim hayatı İkinci Dünya Savaşı nedeniyle yarıda kaldı. Zeffirelli İtalyan partizanlarının arasında savaştı ve müttefiklerin ülkeyi işgali ile İngiliz ordusu için tercümanlık yaptı.
İlk filmi
Barışla birlikte mimari alandaki çalışmalarına geri dönmüştü ki izlediği Laurence Olivier'in "Beşinci Henry" filmi onu tiyatro sahnesine yöneltti.
Zaman zaman sevgili de olduğu Luchino Visconti, ona 1948 yılı yapımı La Terra Trema'da yardımcı yönetmen rolü verdi.
Devam eden on yıl süresince, birçok yönetmenle birlikte çalıştı ve sonrasında kendi yolunu çizerek, sahne tasarımı ve yönetmenliğe başladı.
Yönetmen olarak ilk filmi, bir Shakespeare eseri olan 1967 yapımı Hırçın Kız oldu.
Film için ilk başta, Sophia Loren ve Marcello Mastroianni düşünülmüş olsa da, bilet gelirlerinden pay karşılığında yapıma yatırım teklif eden Richard Burton ve Elizabeth Taylor başrolleri aldı.
Film eleştirmenler ve sinema seyircisi tarafından olumlu eleştiriler alsa da Zeffirelli, orijinal metne bağlı kalmayan yaklaşımı ile Shakespeare'in titiz hayranlarını öfkelendirdi.
İkinci filminde, yine bir Shakespeare eseri Romeo ve Juliet ile ününü perçinledi. Filmin başrollerini ise henüz tanınmayan genç oyuncular, Leonard Whiting ve Olivia Hussey'e verdi.
Genç başroller nedeniyle, film gençler arasında çok popüler oldu ve bazı sinema okulları tarafından "tiyatro oyununun kusursuz film versiyonu" olarak tanımlandı.
Ancak film, 15 yaşındaki başrol oyuncusu Olivia Hussey'nin çıplak sahnesi nedeniyle tartışma da yarattı. Birçoklarına göre, aktris bu rol için zaten fazla gençti.
Hussey'nin galaya katılımı, kendi çıplaklığını beyaz perdede görmemesi için yasaklandı hikayesi de halen hatırlatılır olsa da bu kesinlikle bir şehir efsanesiydi.
Ünlü aktör Mel Gibson'ı Hamlet rolü için seçmesi de bu anlamdaki yaratıcılığın bir başka imzasıydı.
Robert Powell'i başrolünde oynattığı Jesus of Nazareth (Nazaretli İsa) yedi Oscar elde etti. Aynı film 1977 yılında İngiltere'de Paskalya tatilinde gösterildiğinde, 20 milyon kişiyi televizyon ekranı başındaydı.
Zeffirelli sanat hayatında, ilk aşkı olan operaları yönetmeyi sürdürdü.
Dame Joan Sutherland, Tito Gobbi ve Maria Callas gibi dönemin en ünlü seslerinin rol aldığı eserleri sahneye koymayı sürdürdü.
Jane Eyre
"Operanın, her alandan ilhamın bir arada, elele çalıştığı ve tüm sanatları kutladığı bir gezegen olduğunu düşünürüm."
İdolleştirdiği Maria Callas'a, ünlü sanatçının son günlerini anlattığı 2002 yapımı "Callas Forever"da (Daima Callas) saygı duruşunda buludu.
Ona olan saygısını "Çünkü, taviz vermezdi" sözleri ile anlattı.
Sonrasında başarısı tartışmalı filmler yapmayı sürdürdü.
Tartışmalı siyasi görüşlerini dobra bir şekilde dile getiren Zeffirelli, Silvio Berlusconi'nin sağcı Forza Italia partisinde iki dönem milletvekilliği yaptı.
Komünistleri, "ülkemi ele geçirmeye çalışan sahtekarlar" olarak tanımladı ve kürtaj yaptıran kadınlar için idamı savundu.
Bu dönemde Kültür Bakanlığı görevinde de bulundu.
1996 yılında eşcinsel olduğunu açıklasa da lgbt toplumu tarafından, Katolik Kilisesi'nin eşcinsellere bakışını savunan görüşleri nedeniyle sertçe eleştirildi.
Zeffirelli, İngiltere'den fahri şövalyelik ünvanı alan ilk İtalyan vatandaşı da oldu.
Kendisini ileri yaşına kadar neyin yaratıcı tuttuğuna ilişkin bir soruya ise şu yanıtı verdi:
"Bir şeyin beklentisi ve ümidi... Devam etmenizi sağlayanlar bunlardır. Bir üst el hayatımın birçok noktasında bana yardım etti."