Eşref Pehlevi: Kardeşinin Şah olmasına yardım eden 'İran'ın kara panteri'

Eşref Pehlevi: Kardeşinin Şah olmasına yardım eden 'İran'ın kara panteri'
Haberler
Güncelleme:
Haberler
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

Ölümünün ardından geçen yaklaşık 10 yıllık sürenin ardından, devrik İran Şahı Muhammed Rıza Pehlevi'nin ikiz kız kardeşi Eşref Pehlevi hala tartışmalı bir isim olmaya devam ediyor.

Cesur, güçlü ve kararlı. Ya da ülkesinden kaçtıktan sonra lüks içinde yaşayan bir kadın.

Ölümünün üzerinden geçen 10 yıla yakın zamanda, İran'ın devrik Şahı Muhammed Rıza Pehlevi'nin ikiz kardeşi Prenses Eşref Pehlevi hakkındaki başlıca iki görüş bunlar.

Birçok kişi, bazılarının çekingen ve kararsız gördüğü erkek kardeşinin yerine Eşref Pehlevi'nin kişiliğinin taht için daha uygun olduğunu söylüyor.

Aslında özellikle erkek kardeşinin devrilmesinden sonra İran siyasetine etkisiyle ilgili teoriler İran'da, sürgüne gittiği Fransa'da ve ABD'de devam etti.

Eşref Pehlevi "Aynadaki Yüzler: Sürgünden Hatıralar" adlı kitabında şöyle diyordu:

"Bu benim siyasetteki dahlim çok iyi çalışan bir dedikodu makinesini ortaya çıkarttı. Düzenli olarak beni küçük olaylardan, üst düzey yetkililerin suikastına dek benimle hükümet işleri arasında bağlantı kurdular. Bu söylentiler öyle ısrarla üretildi ki, sınırlarımızı aştı ve kısa süre içinde Avrupa gazeteleri bana 'Tacın Arkasındaki Güç' ve "İran'ın Kara Panteri' isimlerini taktılar."

Tam anlamıyla oynadığı rol ne olursa olsun, İran tarihinde Eşref Pehlevi'nin kardeşinin taç giymesine giden süreçte ve onlarca yıl süren çalkantılı iktidarında bıraktığı izi yadsımak zor.

Ajax Operasyonu

Pehlevi'nin milliyetçi Başbakan Muhammed Musaddık döneminde İran'daki önemi ve etkisi çok netti. Aslında o kadar etkiliydi ki 1952'deki hükümet karşıtı protestolardan kısa süre sonra annesiyle birlikte sürgüne gönderildi.

Mussadık kaygısında haklıydı.

Tarihçiler Pehlevi'nin Mussadık'ı devirmek ve yerine erkek kardeşini getirmek için büyük ölçüde ABD ve İngiltere'nin organize ettiği 1953'teki darbede, yani Ajax Operasyonu'nda önemli bir rol oynadığına inanıyor.

Pehlevi hatıralarında "İran'ı komünistlerden korumak için" müdahalesinin gerekli olduğunu söylüyor ama motivasyonunun tam anlamıyla ne olduğu hala tartışma konusu.

Paris'te sürgündeyken Eşref Pehlevi'yi İran kraliyet ailesinin önde gelen bir üyesi, nüfuzlu ve güvenilir gören yabancı istihbarat ajanları onunla temas kurdu. Petrol ve jeopolitik çıkarlarını korumak üzere başbakanı devirme planları için çok gerekliydi.

Erkek kardeşi başta ABD ve İngiltere'nin Mussadık hükümetini devirme çalışmalarında işbirliği yapmayı reddetmişti.

Daha sonra New York Times gazetesinde yayımlanan Merkezi Haber Alma Teşkilatı (CIA) belgelerine göre Pehlevi gizlice İran'a döndü. Daha sonra Mussadık'ın devrilmesi ve kardeşi Şah'ın taç giyebilmesi için istihbaratçılarla çalışmaya başladı.

Eşref Pehlevi'ye biçilen başlıca görev Şah'a güvenli mesajlar iletmekti. Hatıralarında "Darbenin planlayıcıları, dönemin ABD Dışişleri Bakanı John Foster Dulles ve İngiltere Başbakanı Winston Churchill'in sadakati tartışmasız birine ihtiyacı vardı" diye yazmıştı.

Tarihçi Stephen Kinzer "Şah'ın Bütün Adamları" adlı kitabında farklı bir portre çiziyor. Eşref "Fransa'daki casinolarda ve gece kulüplerinde yaşamın tadını çıkartırken" Asadullah Raşidyan'ın kendisiyle temas kurduğunu söylüyor. Raşidyan'ın eski ABD Başkanı Theodore Roosevelt'in torunu ve İran'daki CIA operasyonlarını yöneten üst düzey yetkili Kermit Roosevelt için çalıştığını kaydediyor.

Kinzer'a göre Eşref Pehlevi başta isteksizdi. Fakat İngiliz ajan Norman Darbyshire'ın yönettiği bir Amerikalı ve İngiliz ajanlar heyetiyle görüştüğünde fikrini değiştirdi. Heyet Eşref'e nakit para ve bir kürk manto hediye etmişti. Darbyshire daha sonra "Gözleri aydınlandı ve sonra Tahran'a uçmaya ikna oldu" demişti.

Ancak Pehlevi hatıralarında sürgünde yaşadığı Fransa'dan İran'a dönmesi ve erkek kardeşini operasyonda rol almaya ikna etmesi için kendisine "bir açık çek" verildiğini, ancak parayı reddettiğini iddia etti.

Tüm potansiyel sonuçlarının farkında olarak gizli uçuşa bindiğini anlattı.

"Musaddık'ın adamlarından biri beni havaalanında tanısa ne olacaktı? Tutuklanırsam ne olurdu? İran'a bu yasadışı girişi nasıl açıklayacaktım?"

O dönem sıkıyönetim altındaki Tahran'a ulaştığında, Musaddık'a bağlı yetkililerce hemen tespit edildiğini ve kendisine "başbakanın emirleri uyarınca" derhal ülkeyi terk etmesi gerektiğinin söylendiğini yazdı.

Pehlevi buna "Sahibinize cehenneme gitmesini söyleyin. Ben İranlıyım ve kendi ülkemde istediğim kadar kalacağım" yanıtını verdiğini aktarıyor.

Ülkede kaldı ve yengesi Kraliçe Süreyya aracılığıyla erkek kardeşine gizli bir mesaj iletti. Böylece görevinin en kritik kısmını tamamladı ve mesajın içeriğini hiç açıklamadı.

Eşref Pehlevi darbeyi CIA tarafından doğrudan bir askeri müdahale olarak değil, Şah'ın Mussadık'ı görevden aldığı bir emrin kamuoyuna duyurulduğu bir "bilgi operasyonu" diye tanımlıyordu.

'Hiç iyi bir anne olamadım'

Eşref Pehlevi 1937'de 17 yaşında evlendi. Bu, hepsi boşanmayla sonuçlanan üç evliliğinin ilkiydi. Üç çocuğu oldu.

1980'de New York Times ile yaptığı söyleşide "Asla iyi bir anne olamadım çünkü yaşam biçimim nedeniyle çocuklarımla zaman geçiremedim" demişti.

Pehlevi kamuoyu önündeki yaşamının kendisini dedikoduların başlıca konularından biri haline getirdiğinin farkındaydı. Birlikte çalıştığı üst düzey yetkililerle romantik ilişkiler söylentileri de dahildi bunlara.

Kitabında "Yeterince dedikodunun konusu oldum. İsmimi çalıştığım neredeyse tüm siyasetçilerle yan yana getirdiler. O kadar ki, gerçekten ilgi duyduğum bir erkek olduğunda, dikkatli olmam gerektiğini düşünüyordum" diye yazdı.

New York Times, Mart 1970'te New York'taki İran Konsolosluğu'nda Eşref Pehlevi'yle buluşmuş ve daha sıcak iklimlere kaçmak yerine, soğuk Şubat ve Mart aylarında günde 10 saat çalışmayı tercih eden ve geceyarılarına kadar süren toplantılara katılan bir kadın olarak yansıtmıştı.

Gazeteci Kathleen Teltsch haberinde Pehlevi'nin kendisini bir feminist olarak gördüğünü "ama pankart taşıyan bir feminist olmadığını" yazmıştı.

Pehlevi o zamanlar BM İnsan Hakları Komisyonu Başkanlığı yapıyordu. Toplamda New York'ta 16 yıl çalıştı. Bunun büyük kısmı çeşitli pozisyonlarda BM'de geçti. İran'ın UNESCO delegasyonunun başkanlığını yaptı ve çeşitli danışmanlık görevlerinde bulundu.

Peçe

BM'nin 1976'da ilan etti Uluslarası Kadın Yılı'nın sonunda yazdığı bir köşe yazısında kadınları kendilerini engelleyen yasaları ve düzenlemeleri kaldırmaları için hükümetlerine baskı yapmaya çağırdı.

Pehlevi, 1979 İran Devrimi'nden önce peçe takılmasını engellemekte ve kadın haklarının ilerletilmesinde önemli bir ol oynadı. Yasal evlenme yaşını yükselten, aile mahkemelerini kuran ve boşanma halinde kadınların haklarını iyileştiren Aile Koruma Yasası da buna dahildi.

Kitabında peçeyi "İran'ın geri kalmışlığının" sembolü olarak görüyordu ve babası Rıza Şah'ın 1936'da peçeyi yasaklamasını tarihi ve kadınların güçlendirilmesi için gerekli bir hamle olarak tanımlıyordu.

Washington Post'tan Brian Murphy'ye göre 1930'larda ablası Şems ve anneleri geleneksel örtünmeyi bırakan ilk İranlı kadınlar arasındaydı.

Devrimden sonra çarşaflı kadınlar görmenin kendisine acı verdiğini söylemişti.

Yolsuzluk mu, akıllıca yapılmış anlaşmalar mı?

Eşref Pehlevi'ye yolsuzluk ve zimmete para geçirme suçlamaları da yapıldı. Özellikle İran'da yaşadığı ve ülke dışındaki çeşitli şirketlerle çalıştığı dönemde.

Pehlevi kendisini kitabında şöyle savunmuştu:

"Mali suçlamalarla da bana saldırdılar. Fakat kimse bu şirketlerin bağımsız yönetim kurulları ve fonların dağıtımı için ayrı muhasebe bölümleri olduğundan bahsetmedi."

Hatıralarında "Aleyhime konuşanlar beni kaçakçılıkla, casuslukla, Mafya üyesi (hatta bir keresinde uyuşturucu satıcısı da) olmakla, dünyanın tüm istihbarat ve karşı istihbarat kuruluşlarının ajanı olmakla suçladılar" diye yazmıştı.

1980'de de New York Times'ta servetinin "yasadışı kaynaklardan" değil, kendisine miras kalan ve İran'ın gelişmesi sayesinde değeri katlanan topraklardan geldiğini savunmuştu.

Sürgün ve ölüm

1979 Devrimi'nden ve kardeşinin devrilmesinden sonra Eşref Pehlevi New York, Paris ve Fransız Rivierası'nda yaşadı. İran'daki olaylar üzerindeki etkisi azalsa da yazmaya ve konuşmaya devam etti. Erkek kardeşini ABD'nin ihanetine uğrayan "düşkün bir adam" diye tanımladı.

Sürgündeyken nüfuzu azalsa da, hayatı olaylı geçmeye devam etti.

Hatta Associated Press haber ajansı sürgünde yaşadıklarını "Shakespeare trajedilerinden geri kalmıyor" diye nitelemişti.

İran Devrimi'nden kısa bir süre sonra oğlu Paris'te öldürüldü.

Pehlevi "Oğlum Şehriyar, bir Paris sokağında bir Humeyni teröristi tarafından acımasızca öldürüldü" diye yazmıştı.

"Son bir yılda yaşadığım şoklar ve gerilim beni bu kadar uyuşturmuş olmasaydı bu haber beni mahvedebilirdi" demişti.

İkiz kardeşi 1980'de kısa süre sonra kanserden öldü. Yeğeni 2001'de Londra'da aşırı dozda uyuşturucudan hayatını kaybetti. Bir yeğeni de 10 yıl sonra ABD'nin Boston kentinde intihar etti.

Pehlevi 7 Ocak 2016'da 96 yaşındayken öldüğünde Alzheimer hastasıydı.

Mutsuzluk ve sürgünle geçen ve birçok kişiye göre tarihi önem taşıyan bir hayat sürmüştü.

BBC Farsça'nın katkılarıyla.

BBC
Haberler.com
500
Haberler.com'da yer alan yorumlar, kullanıcıların kişisel görüşlerini yansıtır ve haberler.com'un editöryal politikası ile örtüşmeyebilir. Yorumların hukuki sorumluluğu tamamen yazarlarına aittir.
title