El Kaide'yi Taliban'a bağlayan sadakat yemini neydi, ilişkiler nereye evrilecek?
El Kaide, 1990'larda Usame Bin Ladin yönetiminde Afganistan'da Taliban'a sadakatini bildirmişti.
Taliban'ın Afganistan'da iktidarı yeniden ele geçirmesinden sonra gündeme gelen kilit soru , hareketin uzun zamandır müttefiki olan El Kaide ile ilişkilerinin son gelişmelerden nasıl etkileneceği.
El Kaide Taliban'a ilk olarak, 1990'larda hareketin lideri Molla Ömer tarafından Usame Bin Ladin'e sunulan ittifak beyanı ya da sadakat yemini ile bağlı.
Bu yemin o zamandan bu yana birçok kez tazelendi ama Taliban tarafından hiçbir zaman varlığı açıkça kabul edilmedi.
2020 yılında ABD ile vardığı barış anlaşmasıyla Taliban, El Kaide ya da diğer "radikal" grupların hiçbirine kontrolü altındaki topraklarda faaliyet imkanı vermemeyi kabul etti. Bu sözü 15 Ağustos'ta Afganistan'ın başkenti Kabil'i aldığı zaman bir kez daha tekrarladı.
Fakat Taliban kamuoyu önünde El Kaide ile ilişkilerini açıkça kestiğini ilan etmedi.
El Kaide ise ABD konusundaki söylemini hiçbir şekilde yumuşatmadı.
Sadakat yemininin ağırlığı ne?
Arapça "Bey'ah" kelimesi ile ifade edilen bu sadakat yemini, cihatçı gruplar ve müttefikleri arasındaki ilişkilerin temelini oluşturuyor.
Bu beyan iki tarafa da belli yükümlülükler getiriyor.
Bunlardan biri de ittifak sözü vermeyi kabul eden tarafın, diğer tarafın liderine sadakat yemini etmiş sayılması. Bu sözden dönülmesi İslam'da ağır bir suç olarak kabul ediliyor.
El Kaide'yle ilgili olarak bu yemin, hareketi hiyerarşik olarak Taliban'a tabi kılıyor. Taliban lideri ve bu görevi daha devralacak kişiler El Kaide tarafından onursal olarak "Müminlerin komutanı" kabul edilmiş oluyor.
Bu aynı zamanda muhtemelen 11 Eylül saldırılarından sonra Taliban lideri Molla Ömer'in Usame Bin Ladin'i ABD'ye teslim etmeyi reddetmesinin arkasında yatan faktörlerden biri.
Irak'taki El Kaide'ye bağlı grupların, hareketin merkezine itaati reddetmesi ve daha sonra da IŞİD adıyla ortaya çıkmaları ise çok bilinen bir sadakat yeminine aykırı bir davranıştı.
IŞİD ve El Kaide arasında hala çok sert bir husumet var.
IŞİD-H, IŞİD'in Afganistan da dahil olmak üzere Horasan bölgesindeki kolu.
El Kaide, Afganistan'daki Taliban hareketine bağlılık yemini eden tek cihatçı grup değil.
Pakistan Talibanı da geçmişte Afganistan'daki harekete bağlılığını ilan etmişti ve yakınlarda Taliban'ın ülkenin yönetimini ele geçirmesinden sonra sadakat yeminini yeniledi.
Ölmüş bir kişiye edilen yemin
2011 yılında Usame Bin Ladin'in öldürülmesinden sonra halefi Eymen el Zevahiri de El Kaide ve bağlı örgütler adına Taliban'ın o sıradaki lideri Molla Ömer'e sadakat yemini etti.
Bu yemin IŞİD 2014 yılında, Irak ve Suriye'nin bazı bölgelerinde halifelik ilan ettikten sonra da yenilendi.
Fakat Temmuz 2015'te Temmuz ayında Taliban Molla Ömer'in iki yıl önce ölmüş olduğunu açıkladı. El Zevahiri, bilmeden ölmüş bir adama bağlılık yemini etmişti.
Ancak bu açıklamadan sonra El Kaide lideri el Zevahiri bu kez yeni Taliban lideri Molla Ahtar Muhammed Mansur'a sadakat yemini etti ve "işgal altındaki Müslüman topraklarının her bir karışını kurtarmak için" cihat sözü verdi.
Mansur, uluslararası bir cihat örgütü olan El Kaide'nin liderinin sadakat yeminini kabul etti ve böylelikle onun küresel cihat hedefini de onaylamış göründü.
Ama bu, kendisini yalnızca Afganistan'da İslam devleti kurmakla sınırlandıran ve komşu ülkelerle normal ilişkiler sürdüreceğini söyleyen Taliban'ınkinden çok farklı bir hedef.
Mansur'un 2016 yılının Mayıs ayında bir Amerikan hava saldırısında öldürülmesinden sonra, Taliban'ın liderliğini halen sürdüren Haybatullah Akundzade onun yerini aldı.
Taliban bu kez el Zevahiri'nin yenilediği sadakat yeminini açıkça kabul etmedi ama reddetmedi de.
Yeminin halen geçerli olup olmadığı konusundaki bu belirsizlik, bugün iki grup arasındaki ilişkilerdeki belirsizliğin de ana sebebi.
Şimdi ne olacak?
Afganistan'da yeniden iktidara gelen Taliban şimdi iki ayrı yöne doğru çekiliyor.
El Kaide ile bağları Taliban'a radikal cihatçı çevrelerde itibar sağlıyor ve el Kaide'ye olan tarihsel sadakati de, iktidara gelince eski müttefikini terketmekte isteksiz olması anlamına gelebilir.
Fakat Taliban'ın aynı zamanda ABD ile yaptığı barış anlaşmasının koşullarına ve kabul ettiği daha pragmatik yönetim yaklaşımına da bağlı kalması gerekiyor.
El Kaide ve farklı bölgelerde ona bağlı gruplardan gelen tebrik mesajlarında Afganistan Taliban'ının "zaferi" tebrik ediliyor ve Akundzade'den "Müminlerin komutanı" olarak söz ediliyor.
Ama Taliban örneğin İslamcı Filistin hareketi Hamas'tan gelen mesajı yanıtlamasına karşın henüz el Kaide'nin kutlamalarına kamuoyu önünde bir yanıt vermiş değil.
Buna karşılık Bin Ladin'in yakın çevresinden olduğu bilinen Emin el Hak'ın Afganistan'a gittiği haberleri iki grup arasındaki ilişkilerin devam ettiğinin bir işareti.
Ayrıca gelen haberlere göre El Kaide, Taliban'ın bir parçası olan Hakkani örgütlenmesi ile de sıkı bağlarını sürdürüyor.
Bu konu aslında Taliban'ın yüzyüze olduğu açmazın küçük çaplı bir özeti gibi. Bir yandan uluslararası sahnede tanınmak ve bunun getireceği avantajlardan yararlanmak istiyorlar ama diğer yandan bunun olabilmesi için aşırı hareketleri reddetmeleri gerekiyor.
Ama El Kaide ile 20 yıllık ittifaklarını silmeleri de kolay değil.
Bunu yapmaları kendi örgütlenmeleri içindeki daha sert İslamcı grupları ve şu ana kadar Afganistan'daki Taliban zaferini büyük çoşkuyla kutlayan diğer bazı radikal hareketleri kendisinden uzaklaştırabilir.