Economist'ten Erdoğan'a Yanıt: Demokraside Gazeteciler Tehdit Edilmez
The Economist, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın derginin Türkiye muhabiri Amberin Zaman'a yönelik eleştirilerine internet sitesinden yanıt verdi.
İngiliz haftalık dergisi The Economist, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın derginin Türkiye muhabiri Amberin Zaman'a yönelik eleştirilerine internet sitesinden yanıt verdi. Dergi, Amberin Zaman'ın 15 yıldır Türkiye'de görev yaptığını, çok saygı duyulan bir gazeteci olduğunu, Zaman'ın ve onun haberlerinin arkasında olduğunu söylüyor.
"DEMOKRASİDE GAZETECİLERİN TEHDİT EDİLMESİNE YER YOKTUR"
The Economist, BBCTürkçe tarafından yansıtılan ve Amberin Zaman için Malatya'daki mitinginde "edepsiz kadın" ifadesini kullanan Erdoğan'a verdiği yanıtı da "Demokraside gazetecilerin tehdit edilmesine yer yoktur" sözleriyle tepki gösterdi.
"TÜRKİYE, GAZETECİLİK İÇİN GİDEREK ZOR BİR YERE DÖNÜŞTÜ"
Dergi, şöyle devam ediyor:
"Türkiye ise Erdoğan'ın yönetiminde bağımsız gazetecilik için giderek daha da zor bir yere dönüştü. Medyayı gözlemleyen New York merkezli sivil toplum kuruluşu Freedom House da geçtiğimiz günlerde Türkiye'nin statüsünü düşürmüştü. Freedom House Türkiye'de medyanın artık "kısmen özgür' statüsünde sayılamayacağını ve "özgür olmadığını' belirtmişti."
MİTİNGTE AMBERİN ZAMAN'I HEDEF ALMIŞTI
Cumhurbaşkanlığı seçim kampanyası kapsamında Malatya'da bir miting düzenleyen Cumhurbaşkanı adayı Recep Tayyip Erdoğan, gazeteci Amberin Zaman'ı hedef almıştı. Zaman'a 'edepsiz kadın' diyen Erdoğan, "Haddini bil haddini. Eline vermişler bir kalem, gazete köşesinde yazıyorsun. Çıkarıyorlar seni işte böyle malum Doğan grubunun televizyonuna, oradan da saygısızca yüzde 99'u Müslüman olan bu halka hakaret ediyorsun. Karşılıklı oturmuşlar, hem seçmene hakaret ediyorlar hem Müslümanlara hakaret ediyorlar. Siz bu kafayla devam edin" diye konuşmuştu.
AMBERİN ZAMAN DA YANIT VERDİ
Amberin Zaman, Erdoğan'ın bu sözlerine Taraf gazetesindeki köşesinden yanıt verdi.
Zaman'ın "Önce insan ol" başlıklı o yazısı:
"Geçen salı gecesi CNNTürk’te katıldığım bir programda CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu Türkiye’de ahlaki çöküş yaşandığını ve halkın bir kısmının sorgulama yeteneğine sahip olmadığını savundu. Kılıçdaroğlu düşüncelerini şu sözlerle ifade etti: “Bir kitle var ki bu yüzde 25 ile 35 arasında değiştiği söyleniyor... Bu kitle hiç bir şeyi sorgulamıyor.” Ben de bu görüşüne cevaben dedim ki: “Bunu Türkiye’de, bir Müslüman ülkesinde beklemek biraz zor değil mi? Çünkü neticede İslam, merkezine bireyi değil cemaati alan bir din.”
Bu cümlem üzerine yazar Levent Gültekin’in lügatimize kazandırdığı “Erdoğanistler” bir linç kampanyası başlattılar. Kendilerine dindar diyen bu kişiler ağza alınamayacak küfür, hakaret ve tehdidi üzerime yağdırdılar. Kimi hemcinslerim dâhil. Yeni Şafak konuyu dün manşetine taşıdı. Fotoğrafımı basmayı da ihmal etmedi. Beni açıkça hedef gösterdi. Başbakan dün koroya katıldı. Meydanlarda beni yuhalattı.
Peki, bakaracı makaracılar değil de ben mi dine, Müslümanlığa hakaret ettim?
Bana yapılan linç kampanyası benim özetlemek istediğimin tam da bir özeti. Düşünmeden, tartışmamdan, ikna yoluna başvurmadan grup refleksiyle topluca hakaret ediyorlar.
“İslam bireyi değil cemaati esas” alır dedim.
Peki, Türkiye temelinde bu tespitim yanlış bir tespit mi?
Siz yıllarca “cemaatte rahmet vardır” deyip bütün insanları bir çatı altında toplanmaya çağırmamış mıydınız?
“Yalnız kalan koyunu kurt kapar” diye hadisler üretmediniz mi? Düşünmeyen, tartışmayan cahiliye toplumlarını özgürleştirmek için gelen İslam’dan anladığınız bu mu?
Bütün İslam dünyasında cemaatler, tarikatlar, siyasi hareketler etrafında toplanan milyonlar var.
Bu hareketler içerisinde yer alıp da bağımsız hareket eden tek bir birey gördünüz mü?
Bağımsız hareket eden bireylerin o yapılar içinde barındırılmadığını hepimiz bilmiyor muyuz?
Kaldı ki beni linç edenlere şu soruyu sormak istiyorum: Hayatınızda tek bir kez olsun mensubu olduğunuz cemaat, tarikat, siyasi hareket liderinden işaret almadan oy kullandınız mı?
Çok beğendiğiniz hâlde başka partilere oy verebildiniz mi?
Dindar çevrelerin en büyük mottosu “kol kırılır yen içinde kalır” değil mi?
Bu ne anlama geliyor? Hatalara bireysel açık itirazlar yapılmaz anlamına gelmiyor mu?
Bu tavrınızla hem İslam’ı hem Müslümanları dünyanın gözünde değersizleştirdiniz 2. sınıf vatandaş durumuna düşürdünüz, farkında mısınız?
Daha geçen gün kurtarıcı gözüyle baktığınız Başbakan Erdoğan “bize itiraz eden, farklı çizgi izleyen herkes kaybetti” demedi mi? Bu ne anlama geliyor? Yanlışı söyleyen herkesi kapının önüne koyduk ve o da siyaseten yaşayamadı anlamına gelmiyor mu?
Neden Erdoğanistler bütün “AK gerçekleri” bildikleri hâlde kendi tabanlarında bu düzenin devam etmesi için çırpınıyorlar?
Kur’an da “Düşünüyor musunuz”, “Akletmiyor musunuz” diye kaç kez soruyor.
Tek bir gün Türkiye’nin geldiği noktayı düşünüp aklettiniz mi?
İslam adına insanları kafalarını kesenlerin yolgeçen hanı hâline nasıl geldiği üzerine kafa yordunuz mu?
Alevileri, Gürcüleri, Ermenileri aşağılamanın caiz olup olmadığını kendinize sordunuz mu?
Şimdi kalkmış durumunuzun resmini çeken bir Müslüman kadını linç ediyorsunuz. Çünkü kadınlar daha kolay lokma değil mi?
Hem bu din sadece sizin dininiz mi? Size imanın kimde olduğunu belirleme yetkisi mi verildi? Müslümanların içinde bulunduğu duruma, bana “Yahudi kahpe”, “Git IŞİD’in cariyesi ol” diyerek aklınızca aşağıladığınızı zanneden sizlerden daha çok üzüldüğüm muhakkak.
Tek farkımız bunun sorumlusunun sizin gibiler olduğunu söylüyorum.
Size yaptığım eleştiriyi İslam’a bir hakaret olarak göstererek kendinizi kurtaramazsınız.
Hadi diyelim bu dünyada kurtardınız, yaptıklarınızdan dolayı en küçük bir utanma, vicdan acısı hissetmediniz.
Ya çok önemsediğiniz ahirette bu yaptıklarınızı nasıl açıklayacaksınız? Bir Müslüman olarak soruyorum."