Dersaadet Platformu Kırım Üniversitesi'nde "Sürgün" Paneli Düzenledi
Dersaadet Kültür, Edebiyat, Dil, Sanat ve Tanıtım Platformu Kırım sürgününün 69.yılı dolayısıyla Kırım Tatar Cumhuriyeti'nin başkenti Simferepol'da bir panel düzenledi.
Dersaadet Kültür, Edebiyat, Dil, Sanat ve Tanıtım Platformu Kırım sürgününün 69. yılı dolayısıyla Kırım Tatar Cumhuriyeti'nin başkenti Simferepol'da bir panel düzenledi. Kırım Mühendislik ve Pedagoji Üniversitesi'nin (KMPÜ) Büyük Salonunda gerçekleştirilen "Kırım'da Sürgün'ün Acılarını Sarmak İçin: Çok çalışmak ve Öğrenmek" adlı panelde 13 akademisyen konuşma yaptı.
Panele KMPÜ'nun Rektörü Fevzi Yakubov,
Kırım Tatar ve Türk Filolojisi Fakültesi Dekanı Raneta Gafarova, Kırım Tatar milli hareketi veteranı Ayşe Seytmuratova,
KMPÜ KırımTatar ve Türk Edebiyatı Bölümü öğretim üyesi Dr. Leniyar Selimova, KMPÜ öğrenci ve öğretim üyeleri ve 30 kişiden oluşan Türkiye heyeti katıldı. Panelin açılışında konuşan
Dersaadet Platformu Başkanı Mehmet Kamil Berse, 18 Mayıs 1944 Kırım sürgününün yıldönümü dolayısıyla düzenlenen panelle vatanlarından uzaklaştırılan Kırım Tatar Türklerine destek olmayı amaçladıklarını söyledi.
"KIRIM HALKINA DESTEK OLMAYA GELDİK"
Berse, "Kırım halkı tarihinde çok zulüm çekti. Biz, Anadolu'dan Kırım'a kardeşlerimizi desteklemek için geldik. Böyle güzel bir programı düzenledik, çünkü zulümle iyilik olmaz. Biz Türk halkı olarak her zaman baskıya uğrayan milletlere yardım ederiz. Kırım'a 18 Mayıs Kırım Tatarlara destekçi olmak, acılarını paylaşmak, katkıda bulunmak, yanlarında olmak için geldik, için gel. Bu bizim amacımız. Merkezi İstanbul'da olan derneğimizin amacı, sadece Kırım halkı değil de zulme uğrayan tüm halklara işbirliği programları yapmaktır. Türkiye Kırım'a çok yardım gösteriyor. Kırım halkı bizim desteğimize ihtiyacı var. Biz buraya, uzaktan değil de yakından, Kırım'da destek vermek için geldik" dedi.
"DİLİMİZİ UNUTSAYDIK, TATARLIĞIMIZI UNUTURDUK"
Kırım Tatar milli hareketi veteranı Ayşe Seytmuratova da, "Bizler Rus yada Özbek dilini okumaya mecbur kaldık. Ama evde annem bizimle Tatarca konuşur ve torunlarına da Tatarca öğretirdi. Eğer biz anadilimizi bilmemiş olsaydık Tatar olduğumuzu bilmezdik. Kırım Tatarları için ikinci dünya savaşı bitmedi. Bugün düşmanlar, anlaşmalar yapmakta. Biz çalışıp kazandık. Onlar bizim tüm mallarımıza el koydular" dedi. Daha sonra KMPÜ'nun Rektörü Fevzi Yakubov da
bir selamlama konuşması yaptı. Kırım Tatarlarının sürgününü anlatan belgeselin izlenmesinden sonra panelistler, Kırım sürgününü konu alan konuşma yaptılar" diye konuştu.
Şair-Yazar Recep Garip ise, "Şairler,
edebiyatçılar söz sanatçılarıdırlar. Hikmetli sözler söylerler. Savaşı askerler kazanıyor ama tarihi edebiyatçılar yazıyor. Şair, şiiri öyle işliyor ki o dönemin coğrafyasını, olaylar silsilesini anlatıyor. Bunların hepsi mümkün şiirde. Dil, tarih, bayrak biz demek. Dilini kaybetmiş toplumlar, dilini, dinini ve devletini kaybetmiştir. Dilimiz Türkçedir. İster Tatar Kırım ister de Türkiye Türkü olsun hepimiz Türkçe konuşuyoruz" ifadelerini kullandı.
Hüseyin Öztürk de, "Gaspıralı İsmail Bey, kız mekteplerine çok önem vermiştir. Durumun ehemmiyetini anlatmak için de, 'Bir kuş tek kanatla uçamayacağına göre insanda kadınsız bir yere varamaz' demiştir. Gaspıralı, 'birleşelim okuyalım, birleşelim okutalım…' diyor. Bugün okuyan milletlerin nereye geldiğini görüyoruz. 1944 yılında, 1000 yıldır bu topraklarda yaşamış Kırım Türkleri sürgüne gönderilmiştir. Tren vagonlarında günlerce aç-susuz yolculuk yapmışlardır. Bunun bir benzerini Endülüs'teki Müslümanlar yaşamıştır. Mezarlar ve mezar taşları bir memleketin tapu taşlarıdır. Kırım Tatarlarına ait mezar taşları yok edilmiştir. İsmail Bey Gaspıralı, bu toprakların yetiştirdiği kahraman, edebiyatçı, yazar, dava adamıdır Dava adamları her şeylerini kaybederler ama davalarını kaybetmezler. Bu tür kahramanlar öldükten sonra anlaşılırlar. Öyle de olmuştur" dedi.
Türkiye Yazarlar Birliği İstanbul Şube Başkanı Mahmut Bıyıklı, " Cengiz Dağcı, Kırım halkının sürgününü acılarını anlatan kitap yazmıştır. Dağcı'yı bir yazar olarak incelediğimizde, münzevi bir hayatı seçen, sosyal hayattan kendisini soyutlamış bir yazar. Buna karşılık onun her anı Kırım'la ilgilidir. Dağcı şunu diyor: 'Bu zamana kadar Kırım'ı ve Ay Dağı'nı düşünmediğim tek gün yoktur.' Dağcı'yı üzen en büyük olaylardan birisi de Rus yazarların, Kırım'ın yaşadığı acılara eserlerinde yer vermeyişleri olmuştur. Kırımlıların kimliğinin diri bir şekilde durmasında Cengiz Dağcı'nın önemli bir yeri vardır. O yüzden Cengiz Dağcı, Kırımlıların mili hafızasıdır. Cengiz Dağcı, kitaplarını Türkiye Türkçesi ile bastırmış ancak ilginçtir ki Türkiye'ye hiç gelmemiştir. Nedenini araştırdığımda ise şu bilgiye ulaştım: 1940'lı yılarda Kırım sürgünü BM'de görüşülürken Bolivya'nın BM temsilcisi Türkiye'nin temsilcisine 'Siz neden Krım sürgünüyle ilgili konuşmuyorsunuz?' diyor. Bu Dağcı'yı derinden etkiliyor ve Türkiye'ye küsüyor" diye konuştu.
İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Görevlisi Yrd. Doç. Abdullah Hikmet Tan ise, "Bizi biz yapan bu damarlarımızdaki asil kandır, dinimizdir, tarihimizdir ve ortak değerlerimizdir. Bunlara sahip çıktığımız zaman o soykırımdan, 'Soylu Kırım'ı yeniden inşa edebiliriz. Köklerimizde, değerlerimizde buluşmamız gerekiyor. Bu değerleri yeni nesille anlatmamız lazım. Birlik olmalıyız. Beraber olursak bizi kimse yerimizden oynatamayacaktır" dedi.
Konuşmasına "18 Mayıs gecesinde emir olundu, bütün halkımız garp-yaş demeyip Kırım'dan kovuldu, milletini öz yurdunda sürgün ettiler, Orta Asya çöllerine götürüp döktüler, şu Kırım'ın dağları yüksek, Kırım bizim vatanımız ayırdılar bizi" şeklinde bir şiir okuyarak başlayan Yeniyüzyıl Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Celal Erbay, "1783'te sayım yapılıyor kırımda. Kırım Türkünün oy oranı yüzde 35'tir. Bolşevik ihtilali ve 9 aralık 1917 Kırım Tatar meclisi toplandı. 1926-28 Latin alfabesine geçiş, 1938 Kiril alfabesine geçildi. Kademe kademe gidiyorlar. 1941 Alman, 1944
Rus işgali ve 18 Mayıs 1944 büyük sürgün. 1964 dönüş izni verildi ancak dönüşler 1991'de olmuştur. Önce alfabemizi aldılar, sonra da dilimizi çaldılar. Yavaş yavaş, kademe kademe… Sonra da dinimizi gevşettiler. Kısaca bizi özümüzden uzaklaştırdılar" dedi. - SİMFEREPOL