Cemal Kaşıkçı Olayı: Suudi Prens Muhammed Bin Selman'ın Balayı Dönemi Sona mı Erdi?
Veliaht Prens Selman, Washington Post yazarı Cemal Kaşıkçı'nın kaybolmasından bu yana diplomatik baskı altında.
ABD'nin başkanlık uçağı Air Force One'ın Riyad'a inip Başkan Donald Trump'ın kırmızı halılarla karşılanmasının üzerinden gerçekten 18 aydan kısa bir süre mi geçti?
Trump'ın göreve geldikten sonra ilk yurt dışı ziyaretini geçen yıl Mayıs ayında Riyad'a yaparak çoğu Suudinin gönlünü kazanmıştı. Bir önceki başkan Barack Obama'yı çok umursamıyorlardı.
Obama'nın Orta Doğu'ya hiç ilgi duymadığını düşünüyorlar, İran'la yaptığı nükleer anlaşmayı da kötü bir anlaşma olarak görüyorlardı.
Ama Donald Trump, beraber çalışabilecekleri biriydi. Trump, Obama döneminde silah satışına getirilen engelleri Yemen savaşı için kaldırdı, Suudilere insan hakları dersi vermekten kaçındı ve damadı Jared Kushner'in Suudi Arabistan'ın Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'la fevkalade yakın ilişkiler kurmasından memnun görünüyordu.
Trump'ın ziyaretini, Prens Selman'ın Beyaz Saray, Pentagon ve Hollywood ziyaretleri izledi. Prens, Yemen'deki çatışmalara yaklaşımının insanlık trajedisine neden olduğunu düşünenlerin düzenlediği savaş karşıtı gösterilere rağmen, Londra'da da sıcak karşılandı.
Suudi Arabistan'daki Batılı diplomatlar da Prens Muhammed'in modern reformlarını ülkenin uzun süredir ihtiyaç duyduğu taze kan olarak takdir ediyordu.
Prens, kadınların araba kullanması yasağını kaldırdı, Suudilere eğlence dünyasının kapılarını açtı ve dini polis teşkilatının yetkilerini sınırlandırdı.
Prens ayrıca, ülkenin petrol gelirine bağımlılığını azaltmak için iddialı projeler öne sürdü ve çölün ortasına tamamen yenilenebilir enerji kaynakları kullanılacak 500 milyar dolarlık dev bir teknoloji şehri kurulacağını duyurdu.
Ne değişti?
Veliaht Prens Muhammed'in kontrolünde Suudi Arabistan geçen yıl bu zamanlar başarılarıyla konuşuluyor, dünya Riyad'ın kapısını aşındırıyor ve 'Future Investment Initiative' adlı yatırım konferansına katılmak için ülkeye akın ediyordu.
Çok şey değişti. Prens Muhammed'in Batı'nın umduğu liberal reformcu olmadığının işaretleri, yolsuzlukla suçladığı onlarca prens ve iş insanını geçen yıl lüks bir otele tıkmasıyla gelmeye başlamıştı.
Prens, Lübnan Başbakanı Saad Hariri'yi kısa bir süre gözaltında tuttu. O süre içinde Prens'in Hariri'yi istifaya zorladığı iddia ediliyordu. Prens ayrıca, reform programını sorgulayan herkesin gözaltına alınması talimatı verdi, basit bir tweet eleştirisi dahil.
Prens'in en sert muhaliflerinden Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın 2 Ekim'de çok şüpheli bir şekilde kaybolması ise, yakın müttefiki Donald Trump'ın dahi, Suudi hükümetinin suçlu bulunması durumunda 'ciddi cezalandırmalar'dan bahsetmesine neden oldu. Suudilerin 'misliyle karşılık verecekleri' sözleri ve dünyaya petrol piyasasındaki rollerini hatırlattıkları yanıtları ise Pazar günü geldi.
Devlet kontrolündeki medyanın da etkisiyle çoğu Suudi yönetime destek çıktı. Suudi Arabistan'da yaygın konuşulan dedikodulardan biri, İstanbul'da yaşananların, Suudi monarşisinin itibarını zedelemek isteyen Türkiye ve Katar'ın bir komplosu olduğu yönünde.
Ama özel görüşmelerde bazıları, bir zamanlar vizyoner görülen 33 yaşındaki Prens'in fazla ileriye gittiğini dile getiriyor.
Prens ülkesini Yemen'de maliyetli ve kazanması zor görünen bir savaşa soktu. Komşusu Katar'la kavgalı oldu, insan hakları ihlalleri ve barışçıl göstericilerin tutuklanması nedeniyle Kanada'yla tartıştı ve Kraliyet'te, iş dünyasında giderek yabancılaştı. Muhafazakar Suudiler, daha sakin zamanların özleminde olabilir.