Berlin'de Türkiye'nin yeni toplumsal sözleşmesi konferansı
Siyaset, medya, üniversite ve kültür-sanat dünyasından çok sayıda isim Berlin'de düzenlenen Demokratik Türkiye için Toplumsal Sözleşme Arayış Konferansı'nda bir araya geldi.
Siyaset, medya, üniversite ve kültür-sanat dünyasından çok sayıda isim Berlin'de düzenlenen Demokratik Türkiye için Toplumsal Sözleşme Arayış Konferansı'nda bir araya geldi.Almanya'nın başkenti Berlin'de düzenlenen Demokratik Türkiye için Toplumsal Sözleşme Arayış Konferansı 21-22 Eylül tarihlerinde Berlin'in Neukölln ilçesinde bir otelde yapıldı. Ragıp Duran, Barbaros Şansal, Ahmet Nesin, Mustafa Altıoklar, Ferhat Tunç, Hayko Bağdat gibi gazeteci ve sanatçıların çağrısıyla düzenlenen konferansa Can Dündar, Prof. Ahmet İnsel, Prof. Eser Karakaş ve Turgut Öker'in yanı sıra, Türkiye'den gelen CHP milletvekili Ali Şeker, HDP Milletvekili Prof. Dr. Mithat Sancar ve Saadet Partisi milletvekili Cihangir İslam birer konuşma yaptı. Konferansa İYİ Parti Berlin Temsilcisi Mahican Balcı da katıldı.
Türkiye'den konferansa katılan üç milletvekilinden biri olan Saadet Partisi'nden Cihangir İslam, toplantının amacını, "parçalanmış siyaset ve iktidar tarafından kutuplaştırılmış bu ülkede toplumu bir araya getirmek ve bir toplumsal sözleşme, bir mutabakat doğrultusunda Türkiye toplumu için birlikte yaşamanın yolunu açmak" şeklinde özetledi.
AKP'nin iktidara gelirken yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklara savaş açtığını belirten İslam, "Yolsuzluk arttı, yoksulluk arttı, gelir uçurumu derinleşti" dedi.
Cihangir İslam ayrıca, sistem tartışmalarına da değinerek, şu an yürürlükte olan Cumhurbaşkanlığı sisteminde asıl sorunun, parlamentonun bir bakanı dahi sorguya çekememesi olduğunu vurguladı.
DW Türkçe'ye Türkiye'deki siyasi gelişmeleri değerlendiren gazeteci-yazar Cengiz Çandar, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın siyaset sahnesine 1994 İstanbul Belediye Seçimleri ile giriş yaptığını ve Erdoğan için sonun başlangıcının da 23 Haziran 2019'da yinelenen İstanbul Büyükşehir Belediye Seçimi olduğunu savundu.
Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu'nun parti kurma çalışmalarına da değinen Cengiz Çandar, "AKP'de çok ciddi bir kan kaybı başlamıştı. Bu kan kaybı 23 Haziran'da herhangi bir pansumanın, herhangi bir ilacın önleyemeyeceği noktaya erişti. Bu kanama götürecek bu hastayı, çaresi yok" dedi.
Bu arada konferansa resmi olarak davet edilmemesine rağmen, ikinci gün dahil olan İYİ Parti Berlin Temsilcisi Mahican Balcı toplantının ev sahipleri tarafından ilgiyle karşılandı. Balcı, DW Türkçe'ye yaptığı açıklamada, kendisinin ve partisinin bir dikta rejimine karşı olduğunu vurguladı. "Daha demokratik, daha özgür ama herkesin karnının doyduğu, eğitim hakkının olduğu, sağlık hakkının olduğu, cebindeki pasaportuyla saygı duyulan bir ülke hayali kuruyoruz" diyen Balcı, bu konularda diğer muhaliflerle birlikte hareket edilebileceğini belirtti.
"Darbe girişimi" iddialarına yanıt
Türkiye'de bazı medya organlarında Berlin'deki konferansla ilgili yapılan haberlerde, "darbe girişimi", "FETÖ ve PKK'dan yargılananları buluşturdu" gibi ifadelerin kullanılması katılımcılar tarafından eleştirildi. Etkinliğin organizasyonunda görev yapan gazeteci Hayko Bağdat, "Bunlar iktidar cephesinin saldırgan, yalancı, etik dışı, ahlaksız yorumları. Biz burada Türkiye'nin, ülkesinde yaşayamayan, ülke sevdalıları olarak ülkemizin sorunlarını konuşmak ve buradan oraya bir selam göndermek, buradan oraya varlığımızı hatırlatmak ve bir yaraya merhem olmak için toplandık" dedi.
Konferansın bir başka katılımcısı, HDP eski milletvekillerinden Hasip Kaplan da, Türkiye'de 15 Temmuz darbe girişiminin, iktidar partisi AKP'nin eski ortağı olan Gülen Cemaati tarafından yapıldığını söyleyerek şöyle konuştu:
"Böyle açık salonlarda, açık televizyonların önünde, bütün kamuoyu önünde demokratik bir talep ve söylem içinde olan insanları darbecilikle suçlamak ancak mankafa olmakla eş değerdir."
Sonuç bildirgesinde neler var?
Berlin'de iki gün süren konferansın ardından sonuç bildirgesi yönetmen Mustafa Altıoklar tarafından okundu. Bildirgede diyaloğa dayalı demokratik bir cumhuriyet vurgusu yapılarak, Berlin'de başlayan bu faaliyetin devam ettirileceği duyuruldu. Bildirgenin devamında şu görüşlere yer verildi:
"Bu baskıcı rejim halk iradesi ile sona erdiğinde barış içinde birarada yas¸amamızı sağlayacak eşitlikçi, çoğulcu, o¨zgu¨rlu¨kc¸u¨, laik bir demokrasinin, insan haklarına dayalı bir hukuk devletinin, mutabakata dayalı, katılımcı bir sivil anayasanın nasıl oluşturulabileceğini tartıştık. Bu kavramları sahiplenerek aramızda en geniş ortak paydayı oluşturabildiğimizi, güçlerimizi, bu ilkeler etrafında birleştirebildiğimizi, hukuka ve diyaloğa dayalı demokratik bir Tu¨rkiye'ye inşa edebileceğimizi go¨rdu¨k. Bu teşhisle yeni bir toplumsal sözleşmede yer alması arzulanan yaklaşımlar ve kavramlar üzerinde bir mutabakat kurmaya, bize bu karanlıktan çıkışta yardımcı olacak bir yol haritası oluşturmaya çalıştık."
Çalışma grupları oluşturuldu
Konferansta on ayrı çalışma grubunda katılımcılar, olası bir yeni toplumsal sözleşmenin taslağını da hazırladı. "Barış, Demokrasi ve Özgürlük", "Kadın, LGBTİ-Q, Ekoloji", "Yoksulluk, İşsizlik ve Emek", "Halklar ve İnançlar", "Türkiye'nin Rehabilitasyonu", "Demokratik İttifak", "Enternasyonal İletişim" ve "Türkiye'de Basın Özgürlüğü" gibi başlıklar altında oluşturulan grupların çalışmaları, konferansın ikinci gününde değerlendirildi.
Erkan Türkel / Berlin
(c)