Başbakan Yardımcısı Babacan New York'ta Basın Toplantısı Düzenledi Açıklaması
"Türkiye'nin yüksek sesle pek çok konuda görüşünü dile getiren ve gelişmelere yön veren bir ülke olarak da ciddi bir saygınlığı var" dedi.
Özlem Şahin Şakar - Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Türkiye'nin G20'nin çok etkin bir üyesi olduğunu belirterek
"Türkiye'nin yüksek sesle pek çok konuda görüşünü dile getiren ve gelişmelere yön veren bir ülke olarak da ciddi bir saygınlığı var" dedi.
Başbakan Yardımcısı Babacan, New York'taki temaslarının ilk gününde Türkevi'nde basın toplantısı düzenledi ve soruları yanıtladı.
-G20 Zirvesi-
Dünyada G20 Zirvesi'nden çok Rio Konferansı'nın konuşulduğunun belirtilerek Türkiye'nin G20 Zirvesi'nden neler beklediğinin sorulması üzerine, Babacan, Rio Konferansı'nın 10 yılda bir yapıldığını, özellikle çevre konusuna odaklandığı için ilgi çektiğini, ayrıca Rio'da BM'ye üye tüm ülkelerin temsil edileceğini söyledi.
Babacan şöyle konuştu:
"Aslında G20'nin temsil gücü oldukça yüksek, çünkü o ülkeler pek çok kıtayı temsil ediyor. Afrika Birliği artık sürekli orada oturuyor, gelişmiş ülkeler var, gelişmekte olan ülkeler de var. G20 sonuç bildirgelerini alıp IMF- Dünya Bankası toplantılarının sonuç bildirgelerine aynen koyabiliyoruz. Bir tarafta 20 ülke var, öbür tarafta ise şu anda 189 ülke var (IMF- Dünya Bankasına üye). Yani 20 ülkenin kabul ettiği şeyi 189 ülke de hemen kabul ediyor, çünkü o 20 ülke, öyle bir kompozisyon oluşturuyor ki zaten her şey orada tartışılıyor."
G20 zirvesinde herkesin birbirini eleştirdiğini ama sonuçta da uzlaşmayla bir sonuç bildirisi yayımlandığına dikkati çeken Babacan, o bildirinin 20 ülke tarafından da imzalandığını vurguladı.
Güney Kore'de düzenlenen son G20 zirvesinden sonra her ülke için eylem planının belirlendiğini ve ülkelerin toplu olarak bu planı imzaladıklarını da bildiren Babacan, ayrıca bu eylem planıyla ilgili gözleme-izleme mekanizmasının oluşturulduğunu, bundan böyle ülkelerin o planlara ne kadar uyup uymadıklarının da bildirileceğini anlattı.
G20'nin bir yan ürünü olarak "Finansal İstikrar Kurulu" oluşturulduğunu da belirten Babacan, "Bu Kurul, ilk defa küresel boyutta bankacılıkla ilgili düzenlemeler yapmaya başladı. Bu kurulda Türkiye'nin de koltuğu var, Merkez Bankasından ve BDDK'dan arkadaşlarımız gidiyorlar. Küresel bankacılıkla ilgili düzenlemelerin altında Türkiye'nin imzası var. Türkiye iyi sınav vermiş, bankacılık sistemi bu krizde etkilenmemiş bir ülke, o yüzden de orada söylediklerimiz çok çok etkili oluyor."
Babacan şunları söyledi:
"G20'den her şeyi beklememek lazım, 'bütün sorunlara çözüm üretecek, bütün küresel ekonomi ve finansla ilgili ne varsa orada çözülecek, iş bitecek gibi' bir yüksek beklentiye girmemek lazım. Ama orada elde edilen ne varsa kar, hangi noktada uzlaşma sağlanıyorsa hiç yoktan daha iyi. G20 olmasa mı iyi, yoksa olsa mı iyi diye soracak olursanız, G20'nin olması ve Türkiye'nin içinde yer alması çok iyi ve ayrıca önemli. Türkiye G20'de çok etkin bir üye, yüksek sesle pek çok konuda görüşünü dile getiren ve gelişmelere yön veren bir ülke olarak da ciddi bir saygınlığı var."
-S&P'nin Türkiye'nin kredi notu görünümüyle ilgili kararı-
Babacan, kredi derecelendirme kuruluşu Standard & Poors'un (S&P) Türkiye'nin kredi notu görünümüyle ilgili kararıyla ilgili bir soru üzerine ise, "Benim prensibim şu, bu tür kuruluşlar, Türkiye'nin notunu ya da görünümünü artırırlarken de ben hiçbir şey söylemedim, farklı karar aldıklarında da hiçbir şey söylemiyorum. Bu kredi derecelendirme kuruluşlarını kendi hallerine bırakmakta büyük fayda var. Zaten son krizde kendi kredibiliteleriyle ilgili ciddi sıkıntılar meydana geldi" cevabını verdi.
Bu kurumlara olan bağımlılığın azalması gerektiğini belirten Babacan, bu konunun zaten G20'nin de gündem maddesi olduğunu belirtti.
"Bu krizde sınavı başarıyla verememiş olan, kredi değerlendirme şirketlerinin, AAA ya da AA notu verdikleri şirketlerin, ülkelerin ya da varlıkların ertesi gün değerinin sıfırlandığı bir dönemden geçtik. Bu kuruluşların normalde önden gitmeleri lazım, yatırımcılara yön göstermeleri lazım, şu anda ise olan biteni geriden takip etmeye çalışıyorlar. Yani gelişmelerin peşinde sürüklenir duruma düştüler. Yatırımcıların bunlara olan bakışı ve değerlendirmeleri eskisi kadar büyük ağırlık da taşımıyor."
Standard & Poors'un (S&P) Türkiye'nin notunu düşürmediğini, sadece görünümünü pozitiften durağana çevirdiğini anlatan Babacan, "Bana göre üzerinde çok durmaya değer bir gelişme de değil, piyasa üzerindeki etkisi de sıfır. Bu açıklamanın yapıldığı günlere bakın, bizim ne borsamıza, ne faizlere, ne kurlara bir şey olmuş. Eskiden öyle bir şey olsa herhalde çok etkilenirdi piyasalar, şu anda yatırımcılar zaten Türkiye'yi iyi tanıyor ve gerçekten parası olan ve yatırım yapanlar da Türkiye'yi buna göre değerlendiriyorlar, kararlarını veriyorlar.
Babacan, "Ekonomik gündemimiz biraz rahat, boş ve her şey çok olumlu olduğu için bu birdenbire sanki çok önemli gündem maddesiymiş gibi ön plana çıktı, bunu çok da üzerinde durmaya değer bir konu olarak görmüyorum... Bizim asıl işimiz gerçek yatırımcılarla, parası olanla, onların da zaten Türkiye'ye verdiği not çoktan belli, dolayısıyla bizim bu konuda kaygımız yok" dedi.
-Türkiye-ABD Ekonomik İlişkileri-
Türkiye ve ABD arasındaki ekonomik ve ticari ilişkilerin artması noktasında ne gibi ilerlemeler sağlanıldığına yönelik bir soru üzerine ise Babacan, 2009 yılında ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton ile bu konuda yapılması gerekenler üzerinde epey durduklarını ve her iki hükümetten de üst düzey temsille, yeni bir kurumsal yapı kurmayı kararlaştırdıklarını anlattı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın o dönemki ABD ziyareti sırasında bu kapsamda, ABD Başkanı Barack Obama ile Ekonomik ve Ticari Konularda İşbirliği Çerçevesini açıkladıklarını hatırlatan Babacan, bu kapsamda ilk toplantının Washington'da 2010 yılında yapıldığını, bu yapıda kendisinin ve Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan'ın bulunduğunu, ABD tarafından da Amerika'nın iç ve dış ticaretten sorumlu bakanlarının yer aldığını söyledi.
Bu toplantının ikincisinin haziran ayında Türkiye'de yapılacağını bildiren Babacan, pek çok konunun bu çerçevede masaya yatırıldığını anlattı.
2011 yılında Türkiye'nin ABD ile ticaretinde bir artış olduğunu kaydeden Babacan, "Bizim Amerika'ya ihracatımız yüzde 20 arttı, Amerika'dan ithalatımız da yüzde 30 arttı. Uzunca bir dönem durgun bir ticaret hacmimiz varken, birden 2011 bir sıçrama yılı oldu, bu yapının da biraz katkısı oldu diye düşünüyorum" dedi.
ABD'nin krize rağmen dünyanın en büyük ekonomisi olduğunu belirten Babacan,
"Bir noktada belki Çin, ABD'yi -toplam ekonomik büyüklükte- geçecek ama henüz o noktadan uzağız. ABD'nin iç pazarı çok büyük" diye konuştu.
Amerikalı şirketlerin pek çok sektörde yoğun şekilde Türkiye'de yatırım ve ticarete ilgi gösterdiklerini söyleyen Babacan, kota ile ilgili bir soru üzerine şunları söyledi:
"ABD ile olan ticaretimizde çok ciddi bir kota sorunumuz kalmadı. Gümrük vergilerinin hala az miktarda olduğu alanlar var, ama kota problemi önemli ölçüde artık bir engel olmaktan çıktı. Tabii ABD'nin iç pazarı çok büyük ve rekabetçi. Buraya özel ürün üretmek gerekiyor. Türkiye'deki şirketlerimizin tamamen ABD'ye odaklı, ayrı bir iş planı ve ayrı ürün yelpazesi oluşturması gerekiyor. Şirketlerimiz, Avrupa'ya sattığı malın aynısını buraya getirip pazarlamaya çalıştığında bu iş olmuyor. Bu pazarı tatmin edebilecek büyüklükte üretim yapıp buradaki fiyatları tutturabilmek şirketlerimiz için en önemli unsur."
-Resepsiyon-
Başbakan Yardımcısı Babacan, daha sonra BM'de düzenlenen "2012 Yılında Dünya Ekonomisi ve Maliyesinin Durumu" konulu toplantıya Türkiye ile San Marino'nun eşbaşkanlık yapması dolayısıyla Türkevi'nde kendisi ve San Marino Dışişleri Bakanı Antonella Mularoni onuruna verilen resepsiyona katıldı.
Türkiye'nin BM Daimi Temsilcisi Büyükelçi Ertuğrul Apakan'ın evsahipliği yaptığı ve BM'de temsil edilen pek çok ülkenin yüksek düzeyde diplomatik temsilcilerinin katıldığı resepsiyonda Babacan, başta San Marino Dışişleri Bakanı Antonella Mularoni, Lübnan Ticaret Bakanı Nicolas Nahas, Fas Ticaret Bakanı Nizar Barka, BM Genel Kurul Başkanı Nasır Abdülaziz En Nasır, BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun'un özel kalem müdür vekili Kim Woon-Soo olmak üzere davetli tüm yabancı yetkililer ve diplomatlarla sohbet etti.
- NEW YORK